|
Medyatik alan, her şeyi buharlaştırıyor

Medyaların ve dolayısıyla sorunların, ilişkilerin ve gündemlerin küreselleşmesi, dolayısıyla hemen her şeyin "medyatik alan"ın kapsama ve çekim alanına girmesiyle birlikte, "özel alan", "kamusal alan" ayırımları anlamlarını ve işlevlerini yitiriyor

Apo''yu niçin asmayacaklar? "Apo''nun ipi''"ne "bağlı" olan "tarihi uzlaşma" KİMLERin "tarihi uzlaşması"? PKK sorunu neden ve nasıl zuhur etti? PKK, niçin siyasal alana çekilmek isteniyor? "İrtica", neden ve nasıl Türkiye''nin "bir numaralı" meselesi yapıldı? 28 Şubat sürecinin aslında Cumhuriyet''le birlikte başladığını ve sonsuza dek süreceğini söylemek ne anlam ifade ediyor?

Bu ve benzeri yığınla sorunun gerçek cevabını kolay kolay öğrenemeyeceğiz. Neden?

Görüntü''nün "Komplo"su!

Soğuk Savaş''ın ermesinden bu yana ülkemizde de, dünyada da gündemler hızla değişiyor. Öyle ki, gerek toplum, gerekse aydınlar olarak hem dünyada hem de ülkemizde cereyan eden olayları anlamakta ve anlamlandırmakta zorlanıyoruz.

"Gerçek" diye "sunulan"ların, aradan bir süre geçtikten sonra aslında hiç de gerçek olmadığını farkediyoruz. Tabii o zaman da iş işten çoktan geçmiş oluyor. Oysa Soğuk Savaş öncesi dönemde bu tür durumlarla pek sık karşılaşmıyorduk. Kimi olayları, gündemleri "kıran kırana" tartışıyorduk.

Kimileri, bu durumu Türkiye''nin "gündemsizleşmesi" veya "gündemlerin/in içeriksizleşmesi" olarak adlandırıyor. Gerçekten mesele bu mu acaba?

Soğuk Savaş''ın sona ermesine denk gelen zaman diliminde Türkiye''deki medya rejiminin, tıpkı dünyanın kuzey yarımküresinde olduğu gibi "çeşitlenmesi" ve "çoğalması", dolayısıyla gündemlerin sanallaşması, yani siyasi, ekonomik, kültürel hayatın tüm sorunlarının medyatikleşmesi; yanılsa(t)ma, simülasyon/takiyye ve duyarsızlaştırma mekanizması biçiminde işleyen, gerçeklerin buharlaş(tırıl)ması gibi bir fenomenin yaşanmasına yol açtı.

Bu mekanizmanın çok iyi işletilmesi nedeniyledir ki, Türkiye''ye vaziyet edenlerin, zaten varolan yapay gündemler ihdas etme, ülkemizin asıl hayati sorunlarıyla yüzleşmekten kaçınma manevraları geliştirebilme becerileri, her şeye hükümfermaya başladı.

Böylelikle olan-biten kimi olayları, komplo teorileriyle açıklama lüksümüz kalmadı. Çünkü hemen her şeyin küreselleştiği, belli doğrultularda "görüntülenerek" dolaşıma, kullanıma veya tüketime sunulduğu bir zaman diliminde yaşıyor bulduk kendimizi.

"Film Şeridi" Üzerinde Cereyan Eden...

Bundan böyle kimi esrarengiz olayların ardındaki esrar perdelerini aralama çabası içinde olmak yerine, küresel olarak dolaşıma ve tüketime sunulan görüntülerin kodlarını çözmekle uğraşıp duracağız. Biz; kamuoyunu enforme etmekten çok, belli güç odaklarının kaygıları, duyarlıkları gözetilerek, belli çıkar çevrelerinin çıkarları gözönünde bulundurularak hazırlanan; cilalanarak, paketlenerek tüketime sunulan medyatik görüntülerin, yaşanan, günlük hayatta bilfiil cereyan eden gerçeklerle ne ölçüde örtüştüğü sorunu üzerinde kafa yorarken, devreye sürgit yeni görüntüler gir(diril)ecek.

Durmamacasına akıp giden enformasyon bombardımanı, sürgit yeni "görüntüler" sunacağı için, önceki görüntülerin gerçekleri yansıtmadığını keşfetmişsek, çarpıtılarak sunulduğunu keşfettiğimiz bu gerçekleri kamuoyuna sunmamızın pek fazla bir anlamı kalmayacak. Çünkü artık kitleler yepyeni "gündem"leri (=görüntüleri) tüketmekle meşgul edildikleri için, bizim keşfettiğimiz gerçekler çoktan gündemden düşmüş veya buharlaşmış olacak.

Gerçekte "gündemsizleşme" veya "gündemlerin içeriksizleşmesi" diye bir fenomen yok aslında. Bu, bir yanılsama. İşte bu yanılsamanın oluşmasına yol açan şey, ülke gündeminin hızlandırılmış bir film şeridi gibi ve bir tele-film şeridi üzerinde cereyan ediyor olmasıdır.

... "Kusursuz Cinayet"

Ülke gündeminin hızlandırılmış bir film şeridi gibi ve tele-film şeridi üzerinde cereyan etmesini mümkün kılan şey, yazının başında da söylediğimiz gibi küreselleşmeyle birlikte hayatımızın sanallaşması; yani her şeyin medyatik alan''ın çekim ve kapsama alanına girmeye başlamasıdır.

Dahası, iletişim araçlarının küreselleşmesi, aynı zamanda hemen tüm sorunların ve ilişkilerin de küreselleşmesine, bu da kaçınılmaz olarak kitlelere "sunulan" "görüntü"lerin "çeşitlenmesine" ve "çoğalmasına" yol açıyor. Ancak bu durum, kitlelerin, daha fazla bilgilenmeleri, dünyada olup bitenleri daha iyi kavrayabilmeleri sonucunu doğurmuyor.

Ayrıca medyaların ve dolayısıyla sorunların, ilişkilerin ve gündemlerin küreselleşmesi, dolayısıyla hemen her şeyin "medyatik alan"ın kapsama ve çekim alanına girmesiyle birlikte, "özel alan", "kamusal alan" ayırımları anlamlarını ve işlevlerini yitiriyor. Çünkü, "özel alan" da, "kamusal alan" da "medyatik alan" tarafından yutularak tedavülden kaldırılmış oluyor.

Sonuçta karşımıza çıkan şey, medyatik alan''ın sürgit eskittiği ve yeniden ürettiği enformasyon çöplüğü''nden başka bir şey değil. İşin yoksa debelen dur "çöplük"te!

İletişimbilimciler, bu enformasyon bolluğu/artığı/çöplüğü fenomenini "gürültü" olarak adlandırıyorlar. İşte bu durum, kitlelerin, önemli olanla, önemsiz olanı; hayati olanla vulger (bayağı) ve magazinel olanı birbirinden ayırt edebilmesini güçleştiriyor.

"Gündemsizleşme", "gündemlerin içeriksizleşmesi" yanılsamasına yol açan bu durumu, ünlü düşünür Jean Baudrillard, "gerçeğin yerini görüntünün, görüntünün yerini gerçeğin aldığı, kusursuz cinayet" olarak adlandırıyor.

İşte Paul Virilio, "film çekmekle, silah çekmek aynı şeylerdir" derken; Heidegger''se "kamera, izleyiciye yöneltilmiş bir silahtır" derken, medyatik alan''da vuku bulan ve yazının başında sorduğumuz soruların cevapsız kalmasına neden "kusursuz cinayet"in/gerçeklerin buharlaşmasının nedenlerinin nerelerde aranması gerektiğine bu sarsıcı aforizmalarla dikkat çekmiş oluyorlar.

Not: Pazartesi''nden itibaren birkaç hafta izin kullanacağım. Sütunu, Suat Filmer işgal edecek!

24 yıl önce
Medyatik alan, her şeyi buharlaştırıyor
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak