|
"Susamak", basamak ve budamak

İsrail Başbakanı Ehud Barak, bir günlük bir gezi için apar-topar Türkiye''ye geldi; hem çok sayıda görüşme gerçekleştirdi; hem de savunmadan, yüksek-teknolojiye, ekonomiden suya kadar siyasi, ekonomik, özellikle de stratejik alanlarda "lokum gibi" anlaşmalar yaptı ve Ankara''dan Ürdün''e uçtu.

İsrail Başbakanı, Demirel''le gizli bir görüşme, Ecevit''le de ortak bir basın toplantısı yaptı. Ortak basın toplantısında gazetecilerin soru sormalarına izin verilmemesi dikkat çekti.

Barak''ın ziyaretini, "Türk-İsrail ilişkilerinde yeni bir doruk noktası" olarak veren İsrail basını bu ziyarete geniş yer ayırdı.

Tek güvencemiz İsrail (?)

Haaretz ve Jeruselam Post''ta, İsrailli ismi açıklanmayan bir diplomat kaynak gösterilerek yer alan haberlerde, Barak''ın Demirel''le gerçekleştirdiği gizli görüşme de, Demirel''in Barak''a aynen şunları söylediği aktarılıyor: "Sayın Barak, siz, bizim yıldızımızsınız. Biz, size şahsen çok güveniyoruz. Orta Doğu''ya barışı siz getireceksiniz." (Küçük ama önemli bir ayrıntı: Demirel''in Barak''a "Biz, size şahsen çok güveniyoruz" diye çevirdiğim cümlenin İngilizcesi aynen şöyle: We rely on you. Aslında bu cümlenin tam lâfzı çevirisi, "biz sizden medet umuyoruz; size yaslanıyoruz" şeklindedir.)

İsrail, Orta Doğu''nun, her bakımdan tek belirleyici aktörü olma yolunda emin adımlarla ve de hızla ilerliyor. Perşembe günü Jeruselam Post''ta yayımlanan uzunca bir yazıda, bu konuda şu ilginç saptamalar yer alıyor:

"Son on yılda İsrail, yüksek teknolojiye dayalı endüstrilerde dünyada lider ülkelerden biri haline gelmeyi başardı. Uzmanlar, ileri teknoloji üreten endüstrilerin 21. Yüzyılın ekonomik motoru olacağını ve İsrail''in de bölgenin en büyük ekonomik gücü haline geleceğini belirtiyorlar."

İsrail''e karşı bir fobim yok. Ama İsrail''in bize, Müslümanlar''a karşı özel bir fobisi olduğunu, hatta paranoyakça tavırlar geliştirmekten kaçınmadığını da sadece ben değil, bütün dünya biliyor.

Türkiye''yi kuşatmak

Bizim İsrail''le kurduğumuz derin ve maalesef çoklukla gizli-kapaklı ilişkiler, belki Türkiye''ye kısa vadede bazı avantajlar sağlayabilir, ama orta ve uzun bu ilişkilerin, geliştireceğimiz jeo-politik ve jeo-stratejik politikaları yönlendireceğini; dolayısıyla Türkiye''nin, önündeki imkanları rasyonel şekillerde, bizim ali menfaatlerimizi her şeyin üstünde tutarak kullanmaya kalkışması durumunda, İsrail''in başımıza hem de hiç hayal bile edemeyeceğimiz türden çoraplar öreceğini görebilmek için, kahin olmaya gerek yok.

Dahası, İsrail''le kurduğumuz derin ve gizli-kapaklı ilişkiler, son kertede İsrail''in bizim içişlerimize şaşırtıcı şekillerde müdahale etmesine ve hatta Türkiye''yi karıştırmasına, ülkemizin istikrarını bozma ve ülkemizdeki dengeleri alt üst etme girişimlerinde bulunmasına kapı aralayan ilişkilerdir. Beni bu tür olumsuz bir tavır geliştirmeye sürükleyen en çarpıcı neden, hala bazı şeylerin İsrail''le kapalı kapılar ardında gizlice görüşülüyor olmasıdır. İsrail''le kurduğumuz, hızlandırılmış ilişkilerin Türkiye''nin iç dengelerini nasıl bozabileceğini gösteren en somut olay, Sincan''da düzenlenen bir Kudüs gecesi sonrasında Sincan sokaklarında tankların yürütülmesi ve 28 Şubat sürecinin stratejilerini ve söylemlerini bu tür olayların belirlemiş olmasıdır.

Türkiye''de iç tehdit olarak "irtica terörü" denen hayaletin hortlatılmasının İsrail''le derin ilişkilerin geliştirildiği bir zaman dilimine rastlaması, bu konuda kafamızda pek çok soru işaretinin oluşmasına zemin hazırlıyor.

Ecevit, Barak''la yaptığı ortak basın toplantısında, İsrail''le ilişkilerin "savaşa değil, barışa hizmet ettiğini" belirtirken Barak da "Atatürkçü olduğunu" söylemiş. Barak''ın Atatürkçülüğü bir büyük gazetemizin dünkü manşetini süslemiş.

"Barış"a susamak, İrtica''yı budamak

İsrail, Soğuk Savaş''tan sonraki dönemde "savaş stratejisini" "barış" eksenine oturttu. Jeo-ekonomi yoluyla jeo-politika yapıyor İsrail.

Kuruluşundan 90''lı yıllara kadar kana susayan İsrail, şimdi de suya susamaya başlamış. İsrail gazeteleri, İsrail''in son on yıllardaki en kronik sorununun susuzluk sorunu olduğunu yazıyorlar.

Barak, Türkiye ziyaretinden İsrail''e Manavgat suyunu götürmeyi garantileyerek döndü. Bugüne kadar Akdeniz''in mavi sularına karışan Manavgat suyu, budan böyle aynı zamanda "bu kez adam gibi susayan" İsraillileri de sulamaya başlayacak. Manavgat Nehri''ne döşenecek bir baraj, suyu İsrail''e akıtmaya başlayacak.

Yani su, bundan böyle, İsrail''le kurulan "köprü"lerde en somut basamak olacak. Böylelikle "susuzluğunu" gideren İsrail''in başka şeylere sulanmaya hem vakti, hem de yeterli enerjisi, gücü, kuvveti olmuş olacak. Ve Yahudiler, yüzyıllardır "sulandıkları" "vaat edilmiş topraklar" idealine, bölgeye ekonomik ve stratejik olarak çeki düzen vermeye başlamakla kavuşmuş olacaklar. İsrail bugüne dek, Filistin''de, Ürdün''de, Lübnan''da ve Suriye''de gerçekleştirdiği "budama" faaliyetlerini Kafkaslara dek uzanan geniş bir coğrafyaya yayma imkanını elde etmiş olacak.

Bu "budama" faaliyetlerinin ilk evresini, Kuzey Afrika''dan Kafkaslara kadar yayılan geniş bir coğrafyada, şu an Türkiye''de fiilen yaşandığı gibi, tüm kışkırtmalara rağmen henüz teröre bulaştırılamamış, en temel inanç, düşünce ve gösteri yapma özgürlükleri bile yasaklanan masum Müslüman kitleleri "teröre" sürüklemek, bulaştırmak oluşturuyor.

O yüzden İsrail''e ve İsrail''le girişilen "derin" ilişkilere dikkat, diyorum. Çünkü İsrail''in orta ve uzun vadede yapmak istediği iki şey var: Genelde, "barış ve ekonomik refah" vaat ederek, bölgede hakim olan totaliter rejimlerin ömürlerini uzatmak; özelde ise, her şeye rağmen demokratik bir rejime sahip olan Türkiye''nin, baskının, sindirmenin, yıldırmanın hüküm ferma olacağı sıradan bir Orta Doğu ülkesi haline gelmesi için elinden gelen her şeyi yapmak ve dolaysıyla, bölgemizde Türkiye''nin üstlenmesi gereken rolü bizzat İsrail''in üstlenmesini garanti altına almak.

İkinci olarak da, özellikle Türkiye''de "irtica tehlikesi veya terörü" hayaletini canlı tutmak ve Türkiye''nin bu tür hayali bir sorunla boğuşması için gerekli lojistik ve stratejik desteği vererek ülkemizin yapay sorunlarla uğraşması, dolayısıyla büyüyüp güçlenmesini mümkün kılacak atılımları yapamaması için elinden gelen "numaraları" ardına koymamak.


24 yıl önce
"Susamak", basamak ve budamak
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset