|
Totaliterlik aracı olarak medya

Ünlü Çek romancı Milan Kundera, 11 yıl önce İngiltere''de yayımlanan The Literary Review dergisinde yer alan bir söyleşisinde, medyanın, kişilerin özel hayatlarına müdahale etmeye başladığını, bu durumun, insan haklarını, özgürlüklerini ve demokrasinin işleyişini tehlikeye sokacak boyutlar kazandığını söylemişti.

Bugün yaşadığımız gelişmeler, Kundera''nın 11 yıl önce yaptığı bu saptamanın doğru olduğunu göstermekle kalmıyor, aynı zamanda yetersiz olduğunu da gözler önüne seriyor.

Demokrasi mi, totaliterlik mi?

Bir yandan tüm dünyada demokrasinin, liberalleşmenin, insan hak ve özgürlüklerinin alanlarının genişletilmesinden sözediliyor olması, öte yandan da özellikle Batı-dışı toplumlarda, insan haklarının, özgürlüklerinin ve demokrasinin anlamsızlaşmaya, işlevselliğini yitirmeye başlaması gibi paradoksal bir durumla karşı karşıya olmamız düşündürücüdür.

Her şeye rağmen, medya Batı ülkelerinde hem Batı kültürünün, Batılı değerlerin ve anlam haritalarının yeniden üretilmesi ve icat edilmesinde, hem de insan hak ve özgürlüklerinin alanlarının genişletilmesinde yadsınamayacak bir işlev üstlenmeyi sürdürüyor.

Ancak medyanın bu işlevini şu iki durumda yitirdiğine tanık oluyoruz: Birincisi, Batı medyası, Batı-dışı toplumlara, kültürlere, özellikle de Batılı değerlere, Batılılar''ın dünya üzerinde kurdukları hegemonik sisteme entegre olmamakta direnen kültürlere ve toplumlara karşı tam bir psikolojik savaş yürütmekte sakınca görmüyor.

Hukuksuzluğun ve şiddetin aracı

Aynı yaklaşımın, Batı-dışı toplumlarda, özellikle de İslam dünyasında, meşruiyetlerini toplumsal ve kültürel dinamiklerden almadıkları için şu an tam bir meşruiyet ve hegemonya krizi yaşayan sistemlerde de gözleniyor olması, bizi şöylesi bir saptama yapmaya götürüyor: Medya bu ülkelerdeki siyasi, ekonomik ve kültürel iktidar aygıtlarına hakim olan güçler tarafından bir tahakküm, baskı, sindirme, yıldırma, kısacası propaganda aracı olarak kullanılıyor.

Böylelikle iktidar aygıtlarına hakim olan güçler bir taşla iki kuş vurmuş oluyorlar: Bir yandan gerek duyulduğunda medyaya estirilen baskı ve "terör" havasının sorumluluğunu başkalarına havale ederek kendilerini temize çıkarıyorlar. Öte yandan da, böyle yapmakla güçlerini pekiştirerek "mal"ı götürmelerini mümkün kılacak işleri yapabiliyorlar.

Dolayısıyla medya, hakim güçlerin, güçlerini, dogmalarını/ideolojilerini pekiştiren; çıkarlarını koruyan ve genişleten, "şiddet" üreten bir arac(ıy)a dönüşüveriyor.

Bu durumda iktidar aygıtlarına hakim olan güçler, kendileri "görünürde" hiçbir çaba göstermeksizin, sadece medyayı doğrudan veya dolaylı yollarla kullanarak istedikleri kişileri "vezir", istedikleri kişileri de "rezil" yapabiliyorlar.

İşte tam bu noktada, uygarlığın araçları olarak doğan medyanın, zamanla nasıl barbarlığın, totaliterliğin ve kuşatmanın araçları haline dönüşüverdiğinin altını çizmek isterim.

Hak, hukuk, adalet, barış, savaş, vezir ve rezil, kurgulanan, kurmaca, sanal veya hayali olarak üretilen, icat edilen adsürt, haksız-hukuksuz bir çabalamanın ürünü haline gelmiş oluyor.

Ecevit''i "vezir" yapan şey

Bülent Ecevit''i "vezir" yapan şeyin medya olduğunu; Ecevit''i umut olarak lanse ederek vezirliğe götüren siyasi atmosferin medya tarafından hazırlandığını veya yaygınlaştırıldığını artık herkes biliyor.

Aynı şekilde Merve Kavakçı''ya karşı başlatılan çirkin, iğrenç ve vahşi karalama kampanyası medya olmasaydı, hiç bir zaman başarılamayacak bir şeydi.

Kavakçı''ya yapılan saldırı kampanyası, aslında göstergebilimsel olarak Kavakçı''nın şahsında bu millete, bu milletin kimliğini, kültürünü, hafızasını oluşturan tüm değerlere, dinamiklere ve anlam haritalarına karşı yürütülmekte olan psikolojik bir savaştan başka bir şey değil.

Böylelikle medya ülkemizde son derece primitif bir şekilde totaliterliğin, baskının, sindirmenin aracı haline gelmiş oluyor.

Sorunları rasyonel ve sağduyulu bir şekilde tartışmak yerine böylesine primitif yöntemlere başvurulması, ülkemizdeki iktidar aygıtlarının bir meşruiyet, hegemonya ve kendine güven krizi yaşadığını gösteriyor. Bu gerçeği görmek için kahin olmaya gerek yok.


25 yıl önce
Totaliterlik aracı olarak medya
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti