|
Türkiye"nin “din”i: Araçsallaştırma

Başbakan Erdoğan, "dindar nesiller yetiştirmek"ten sözetti ya; malum seküler entelijansiya, hazır kıta, topyekûn saldırıya geçti yeniden! Karşı taraf da karşı-saldırıya geçti hemen, hiç gecikmeden!

Hayret ki, ne hayret! Hiç kimse, "dindarlaşma" ne demek; gerçekten matah bir şey midir "dindarlaşma" denen şey, düşün/e/miyor bile!

Seküler bir vasatta gerçekleşen "dindarlaşma" olgusu, dinin hayata ve mevcut vasata hâkim olması olgusu mudur; yoksa dinin mevcut seküler vasat tarafından teslim alınması, içinin boşaltılması, konformistleştirilmesi, sekülerleştirilerek ıskartaya çıkarılması olgusu mu? Dahası, Elmalılı''nın "mütedeyyin insan"ı, "kâmil insan örneği" olarak tarif ettiğini gözönünde bulundurarak konuşacak olursak, böylesi bir vasatta, bırakınız "dindar nesiller yetiştirebilme"nin meşrûiyetini, "dindar olabilmek" veya "dindar kalabilmek" bile mümkün müdür acaba?

* * *

Oysa Türkiye''de mevcut seküler vasatta ivme kazanan, sürekli önü açılan, alanı genişletilen şey, dindarlaşma değil, dini darlaştırma, yani dini protestanlaştırma, hayattan uzaklaştırma, dünyevîleştirerek araçsallaştırma hâdisesidir. İşte bu gerçeği, Türkiye''nin liberal-seküler entelijansiyası çok iyi fark ettiği için, "dindarlaşma"dan yana tavır takındılar; açıkça, "dindarlaşma''nın sekülerleşme demek olduğunu, yeni bir Kalvenizm biçimi ürettiğini" söylediler ve "dindarlaşma"dan korkulmasının yersiz olduğunu altını çizerek vurguladılar.

Son 5-6 yılda boşanma oranları on kat artma, uyuşturucu kullanımı yine o ölçüde tırmanma eğilimi göstermiş; hırsızlık, yolsuzluk, sözümona "dindar" çevreler için bile son derece normal hâle gelmiş; kimsenin umurunda bile değil!

Oysa İslâmî kesimleri hızla ve hazla sekülerleştiren, dini protestanlaştıran, hayattan uzaklaştıran bu çarpık ve savurucu sürecin kaçınılmaz olarak varacağı yer belliydi: Dinin, kişisel, sınıfsal ekonomik, siyasî konumları ve çıkarları pekiştiren bir araçsallaştırma hâdisesine dönüşmesi yakıcı ve yıkıcı gerçeğiydi bu.

* * *

AK Parti, Türkiye''nin içinden geçtiği anormal şartları gözönünde bulundurarak "İslâmcı" bir proje sunmayacaklarını, dinle aralarına mesafe koyacaklarını söyleyerek yola koyuldu. AK Parti''nin "proje"si, tıpkı rahmetli Özal''ın projesine benziyordu: Türkiye''nin önünü tıkayan vesayet rejimini etkisiz hâle getirmek ve ülkeyi ekonomik olarak kalkındırmak.

Özal''ın başlattığı, -belki ilk tohumlarının Menderes''le birlikte atıldığını söyleyebileceğimiz- Türkiye''nin vesayet rejiminden kurtarılması, ülke insanının iradesini ipotek altına alan siyasî, bürokratik ve ekonomik prangaların kırılması projesi, zorunlu bir projeydi elbette.

AK Parti''nin 10 yıllık iktidarında, bu süreçte, gözardı edilemeyecek mesafeler alındığı muhakkak. Türkiye, urlarından arınıyor; ayakbağlarından kurtuluyor hiç şüphe yok ki. (Bu sürecin ne kadar zor, ne denli netameli olduğu, Türkiye''ye karşı yürütülen "gizli savaş"ın, sonuçta, vesayet rejiminin iç ve dış aktörleri tarafından kolay kolay terk edilemeyeceğini gösteren son hâdise, ilk kez "yerli" bir MİT müsteşarının, dolayısıyla halk iradesinin temsilcisi hükümetin inanılmaz "şeytan oyunları"yla sindirilmeye, nefesinin tıkanmaya çalışılması hâdisesidir).

* * *

Ama Türkiye, bir yandan önümüzü tıkayan "hâricî" urlarından kurtulurken, öte yandan da, geleceğimizi karartacak, bizi bir çıkmaz sokağın eşiğine sürükleyecek başka urlarla, "dâhilî" virüslerle tanışıyor: Şu ân, din, tastamam "araçsallaştırıldı" ve kelimenin tam anlamıyla, her bakımdan "yolundu": Güç elde etmenin, para kazanmanın, sınıf atlamanın yegâne aracına dönüştürüldü.

Türkiye''deki seküler çevrelerin Başbakan''ın "dindar nesiller yetiştireceğiz" sözünden ürkmelerinin gerisinde yatan şey, Türkiye''nin dindarlaşmasından çok, siyasî, ekonomik ve sınıfsal hegemonya alanlarının sürgit daralmasından duydukları fobidir. Türkiye''nin seküler entelijansiyasının da, asıl kaygısı, laiklik filan değil, mevcut siyasî, ekonomik ve sınıfsal konumlarını ve çıkarlarını yitirme fobisidir. Yani, onlar da laikliği araçsallaştırıyorlar sürekli olarak!

Biz ne kadar "Türkiye''nin % 99''u müslümandır" ya da "Türkiye, laiktir, laik kalacak" sloganları atarsak atalım, yaşadığımız 150-200 yıllık travmatik, şizofrenik süreçte, geldiğimiz, gelebildiğimiz nokta şu: Türkiye''nin gerçek dini, araşsallaştırma''dır: İslâmî çevreler, dünyevî çıkarlar elde etmek, bunları korumak ve pekiştirmek için dini araçsallaştırıyorlar; seküler çevrelerse, ekonomik, siyasî, bürokratik ve sınıfsal hegemonyalarını korumak, kollamak ve pekiştirmek için laikliği!

12 yıl önce
Türkiye"nin “din”i: Araçsallaştırma
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı