|
Üçüncü dünya savaşı, neden İslâm"a karşı yürütülüyor?

Son yazımda, üçüncü dünya savaşının tam ortasında olduğumuzu ve bu savaşın, "terörizm" bahane edilerek, seküler-kapitalizme direnen yegâne hakikat kaynağı olduğu için İslâm"a karşı sinsi, örtük ve hedef saptırıcı postmodern yöntemlerle sürdürülen bir savaş olduğunu söylemiştim.

Bu yazıda ve Pazar günkü yazıda, İslâm"la postmodern savaşın entelektüel temellerini deşifre edeceğim…

HAKLAR MÜCADELESİ Mİ, HAZLAR MÜCADELESİ Mİ?

Postmodern süreç, görünüşte, haklar, özgürlükler ve demokrasinin küreselleştirilmeye çalışıldığı bir süreç.

Ama gerçekte, siyasetin bittiği, siyasetin

yerini simülasyonların, ayartının aldığı

kaotik bir "belirsizlikler süreci".

Siyasetin bittiği

bir yerde, demokrasi, özgürlükler ve haklar mücadelesinden sözetmek

mümkün mü?

Bu nedenle, birileri bize, ne kadar çok "özgürlükler, haklar ve demokrasi mücadelesi"nden sözediyorsa, bilin ki, bizi, o kadar ayartıyor (siz, bunu "yalan söylüyor" diye de okuyabilirsiniz, elbette).

Çünkü çağımız, demokrasi çağı değil artık; dromokrasi çağı: İnsanlar, haklar mücadelesi değil, hazlar mücadelesi veriyor yalnızca.

Oysa bu, insanın üçüncü kez düşüşü: Batılıların yaşadıkları ve (küre üzerinde her bakımdan hâkim oldukları için de) bütün insanlığa yaşattıkları bir yokoluş serüveni…

İnsanın üç düşüş serüvenini Pazar günkü yazıda ayrıntılı olarak mercek altına alacağımı hatırlatmakla yetiniyorum burada.

BATILILARI ÜRKÜTEN ŞEY, "TERÖR" MÜ, HAKİKAT FİKRİ Mİ?

Paganizmin dölyatağını oluşturduğu bu seküler-kapitalist yokoluş ve yok ediş sürecine yalnızca İslâm direniyor.

Çin, Hint, Japon, Rus, Afrika ve Latin Amerika"nın kültürleri, bu seküler-kapitalist saldırıya direnemediler; o yüzden u/yutuldular ve antropolojikleştirildiler.

Batılıların, "terörizmle savaş" stratejisiyle, hedef saptırarak, (sözgelişi, kendi icat ettikleri el-Kaide gibi terör örgütlerini öne sürerek, postmodern yöntemlerle medyayı bu terör örgütlerinin -doğrudan veya dolaylı- propaganda makinalarına dönüştürerek) İslâmcıları hedef gösterip gerçekte İslâm"ı hedef tahtasına yatırmalarının temel nedeni, İslâmcıların, İslâm"ın -diğer kültürler gibi- sekülerleştirilerek yutulmasına ve antropolojikleştirilmesine göz yummayacaklarını ilan etmeleri.

İslâmcılığın sadece siyasî bir ideolojiye indirgenmesi ve bazı İslâmcıların reaksiyonerliğe itilmeleri de, bu ayartıcı, kafa karıştırıcı postmodern stratejinin bir parçası.

Oysa Batılıların temel kaygıları daha derinlerde gizli: "Felsefî" bir kaygı bu esas itibariyle.

Şu yani: Tanrı, kâinât ve insan"dan oluşan büyük varlık zinciri"nin hiyerarşik / varoluşsal yapısını sadece İslâm savunuyor ve bu yapının bozulmasının insanlığın felâketiyle sonuçlanacağı fikrini yalnızca İslâm temsil ediyor ve diri tutuyor.

İşte batılıları ürküten şey, insanlığın önündeki tek seçeneğe, hakikat fikrine sadece İslâm"ın sahip olması ve bu hakikat fikrini, gözbebeği gibi koruması, ilâhî koruma altına alması…

"İNSANLIĞIN ÖNÜNDEKİ TEK SEÇENEĞİ YOK EDİYORUZ"

İnsan düştü ve düşünme meleklerini yitirdi. Hem de kaç kez!

İnsanın düşüşüne son verecek ve insana yeniden düşünme melekelerini armağan edecek tek kaynak İslâm"ın beşerüstü kaynağı: Mülk âlemi ile melekûtî âlemini buluşturan hakikat pınarı.

İşte Batılıların kafalarını kurcalayan, kâbuslar görmelerine yol açan ve İslâm"ı hedef tahtasına yatırmalarına neden olan temel sâik bu. Gerisi, bahane… Terörizm filan, hepsi yalan…

Baudrillard, Zizek gibi düşünürler bu gerçeği açıkça dile getirmişlerdi ayan beyan: "İnsanlığın önündeki tek seçeneği yok ediyoruz" diyerek…

Batı uygarlığının, insanı, bu varoluşsal sorunun eşiğine nasıl sürüklediğinin hikâyesine biraz yakından bakarsak, İslâm"ın neden hedef tahtasına yatırıldığını görmekte zorlanmayız…

Bu hayatî meseleyi, sonraki yazıda tartışacağım ve Batılıların bütün temel stratejilerini, İslâm"a KARŞI geliştirmekle, (İslâmcıları "hedef tahtası"na yatırıp, Müslüman kitleleri İslâm"dan uzaklaştıracak çok yönlü bir sekülerleştirme / protestanlaştırma projesini adım adım hayata geçirmekle ve dünya üzerindeki haksız hâkimiyetlerini sürdürme projelerini, İslâm"ın bu hakikat fikrinin yok edilmesi yönünde belirlemekle) aslında kendilerini NESNELEŞTİRDİKLERİNİ, İslâm"ı ise ÖZNELEŞTİRDİKLERİNİ, panik psikolojisiyle hareket ettikleri için bunun farkında bile olmadıklarını ve bütün bunların ne anlama geldiğini göstermeye çalışacağım…

11 yıl önce
Üçüncü dünya savaşı, neden İslâm"a karşı yürütülüyor?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi