|
Yeni bir dünya yeni bir duyarlık

Müslümanlar olarak son birkaç yüzyıl boyunca yaşadığımız en temel/asli sorunların silbaştan yeni bir perspektifle ortaya konulması gerekiyor.

Cumhurbaşkanı Demirel, geçtiğimiz günlerde kendisini ziyarete gelen bir grup öğrenciye şu anakronik tavsiyede bulundu: "Kartezyen felsefeyi iyi öğrenin"!

Elbette ki sadece hisleriyle hareket eden, rasyonalitesi gelişmemiş, belki de gelişmesi önlenmiş bir toplum olarak Kartezyen felsefeye şiddetle ihtiyacımız var. Ama Kartezyen felsefeye saplanıp kalmamak; Kartezyen felsefeyi daima aşma kaygısı içinde olmak şartıyla!

Çünkü çağdaş dünyada Kartezyen felsefe diye bir şey kalmadı artık! Çünkü oluşmakta olan yeni (cesur) dünya, tam da Kartezyen felsefeyle temelleri atılan Modern dünyanın yol açtığı açmazları aşabilme kaygısı ile şekillendirilmeye çalışılan bir dünya.

Bugün tüm insanlık, yeni bir geleceğe doğru yürüyor: Bugüne dek Batı Avrupa''da geliştirilen ve Kartezyen felsefenin ürünü olan Modern kavramlar ve kurumların, yaşadığımız sorunları açıklayamayacak ve çözümleyemeyecek kadar sorunlu hale geldiğinin, anakronikleşmeye (=tarih ve zaman dışında kalmaya) yüztuttuğunun açıkça görülmeye başlanması, insanlığı yepyeni arayışlara sürüklüyor.

Bu yeni arayışların nasıl bir seyir takip (ve gelecek vaat) edebileceğini kestirebilmek ve bu süreçte karşımıza çıkan ve çıkabilecek imkan ve zaafların nelerden ibaret olduğunu kavrayabilmek için, soruna, sözlü kültür, yazılı kültür kavramları açısından kısaca bakmakta yarar var, diye düşünüyorum.

Tıkanmayı aşmak için...

Modern Batı kültürü, özellikle matbaanın icadından sonra geliştirdiği kültürel ve düşünsel formlar ve sanatsal ifade biçimleriyle sözlü kültürü, sözlü kültürün performatif, diyalojik ve özgürleştirici idrak ve ifade biçimlerini bastıran, monolitik, tektipleştirici, insanın hareket alanını ve imaginasyon dünyasını sınırlayıcı bir kavramsal dizge ve bir dizi pratik üretti: Gerçekliği salt fiziksel, görünür ve rasyonel olan''la sınırladı ve tanımladı. Modern batı Avrupa toplumlarında geliştirilen modern yazılı kültür''ün formlarının, ifade biçimlerinin, zihin kalıplarının ve duyarlıkların, bu sınırlayıcı ve sınırlandırıcı kavramsal dizgenin ve pratiklerin üretilmesinde belirleyici rol oynadığını biliyoruz.

Sonuçta gelinen nokta şu: Kolonyalizm ve emperyalizm deneyimlerini de üreten, yaşanan ontolojik güvensizlik duygusunu aşabilmek için geliştirilen her şeyi kontrol altına alma ve kolonize etme güdüsü, yazılı kültürün indirgemeci ve sınırlayıcı kalıpları üzerine inşa edilen Modern Batı Kültürü''nü tıkanmanın eşiğine getirdi. Adı bile tam olarak konulamadığı için "modernlik-sonrası" (postmodernlik) olarak adlandırılan ve ne olduğu, nereye doğru yol aldığı bilinmeyen bir koşu''ya ve arayış''a -tüm insanlığı da arkasına alarak- yönelmek zorunda kaldı.

Şu an, yazılı kültürün sınırlılığı ve sınırlandırıcılığı, bastırılan diğer kültürel formların yeniden ama yeni şekillerde icat edilmesini icbar ediyor. İnsanın bakış''ını, gerçekliği idrak, kavrayış ve yorumlayış biçimlerini sınırlandıran yazılı kültürün başat motorlarından biri olan perspektif''in 20. yüzyılın başlarından itibaren tüm sanatlarda kırılmaya başlanması, ardından sinemanın, televizyonun ve son olarak da bilgisayarların icadı, daha özgürleştirici, kuşatıcı/açık uçlu ve imaginatif yeni idrak ve ifade biçimlerine duyulan ihtiyacın kaçınılmaz sonucu.

...Küreselleşmenin "imkan"larını keşfetmek

Oluşmakta olan yeni dünyanın başat formu, küreselleşme. Küreselleşme, tüm insanlığın zaman ve mekan duygusunu, gerçekliği idrak ve ifade biçimlerini yeniden şekillendiren ve kendine özgü imkanları ve zaafları olan bir durum.

Küreselleşmenin, modern dünya tasavvurunda yaşanan kriz veya tıkanma sonrasında geliştirilen yeni bir durum olduğunu; ayrıca bu kriz ve tıkanmayı hem bastırmayı, hem de aşmayı amaçlayan özellikleri, imkanlar ve zaafları bünyesinde barındırdığını unutmamak gerekiyor.

Burada müslümanların yapabileceği önemli "iş"ler var: Yaşadıkları krizin nedenlerini geniş bir tarihsel, kültürel ve düşünsel perspekife oturtarak analiz edip anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmak ve oluşmakta olan yeni dünyanın başat formu ve dinamiği olduğunu söylediğimiz küreselleşmenin kodlarını çözerek, imkanlarını maksimum ölçüde kullanabilmenin yollarını araştırmak.

Bu, yeni bir duyarlığın icadı ve inşası için kolları sıvamak anlamına geliyor. Bunun için, her şeyden önce, müslümanlar olarak son birkaç yüzyıl boyunca yaşadığımız en temel/asli sorunların silbaştan yeni bir perspektifle ortaya konulması gerekiyor.

En imaginatif sosyal ve kültürel teorisyenlerimizden Sabri Ülgener, bu bağlamda şu çarpıcı gözlemde bulunur: "Din de ... ''bir kuru suret oldu''... Ortalama müslümanın inanç dünyasına yaklaşımı... şekil tarafında kalmış tavır ve davranış tarafına uzanamamıştır." (Zihniyet ve Din, 1981: 121).

Türkiye''de yeni düşünür tipinin en önemli temsilcilerinden Ahmet Davutoğlu, -(Husserl''den esinle) simetrik bir saptamada bulunur ve en temel sorunun, yeni bir "ben-idraki"nin geliştirilmesi olduğunu söyler.

19. ve 20. yüzyıl boyunca yaşadığımız hayati tecrübeler, müslümanlığın, müslüman toplumların anlam haritalarını oluşturan en temel aktör olduğunu ve dinamizmini hala koruduğunu kanıtladı.

Müslümanlar, küreselleşmeden ürkmek yerine, önümüzdeki on yıllarda, müslümanlığın sunduğu anlam haritalarından yola çıkarak, yeni bir tavır ve davranış, yeni bir ben-idraki geliştirme, kısacası insan, dünya, eşya karşısında yeni bir duyarlık icat ve ve inşa etme cehdi gösterdikleri zaman, yeni dünyanın başat formu ve dinamiği olan küreselleşmenin bu süreçte yepyeni imkanlar sunduğunu asla unutmamalıdırlar.

24 yıl önce
Yeni bir dünya yeni bir duyarlık
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi