|
Hasan Abi’siz ne kadar ıssız!
Ufak tefek bir adam. Yüzünde büyük bir tebessüm. Büyük ve ap-aydınlık bir tebessüm.

Hepimizin içinde bir çocuk vardır. Fakat, biz büyüdükçe, çocuk, koca cüssemizin içinde bir yerlere saklanır. Sadece, çok müsait ortamlarda görünmeye cesaret eder. Ağyara görünmez pek, aşinaya görünür.

Fakat, Hasan Abi'nin içindeki çocuk, o ufacık cüssede, nereye saklansın?

Tanımazken, sıkıcı bir adam tahayyül ederdim. Suratı asık, kaşları çatık, haşin bir adam.

Boyunu posunu nereden bileyim? Daha görmemişim. Belli, bir öfkesi var. Öfkesini bizim gibi kontrol etmiyor.

Diline geleni esirgemiyor, muhatabı neyi hakediyorsa söylüyor.

Söylese neyse, yazıyor, yani kayda geçiriyor.

Gördüğüm zaman, ilk izlenim. Bu adam o adam mı?

Şu latif, şu zarif, şu çocuk tebessümlü...

Neden bu kadar öfkeli yazıyor?

Çünkü, okul kapılarında polisler, kız çocuklarını tartaklıyor.

Öğretmenler, ilim öğretecekleri yerde, kızların başörtüsüne musallat oluyor.

Çünkü bir taife var, İslam'a dair ne görse, gavur gibi saldırıyor.

Kur'an okuyan çocuk görünce küplere binen, bir başörtülü kızın elinde kitap görünce zıvanadan çıkan bir taife.

Hasan Abi, bu eşkıya güruhu karşısında ne yapsın?

Çekiyor '
matkap
'ı.

Matkabının ucunda bir kurşun kalem. Kurşun gibi deliyor.

Pervasızca, cesurca, şövalyece, gelene vuruyor.

'Şövalye?'

Hasan Abi'nin itiraz ettiğini işitir gibi oluyorum. Şövalye ecnebi. Böyle bir lafa muhtaç değiliz.

Tamam, geri aldım. Batı literatüründe, Hasan Abi'nin ölçülerinde şövalye bulamayız zaten.

Kimse yok arkasında.

28 Şubat'ın o kuru, pis kokulu ayazında kim olabilirdi Hasan Abi'nin arkasında?

Çevik Bir imzalı ihbarlar, yağmur gibi. Hasan Karakaya günaşırı mahkeme kapılarında. Bazen günaşırı, bazen günde bir kaç duruşma.

Vefatını işitir işitmez, kalbimden geçen ilk cümle:

Allah, ettiği küfürleri hasenata tebdil etsin.

Bizim için küfretti.

Hepimizin hissiyatını, o tercüme etti. Yazdığı budur.

Neye güveniyordu?

Dümdüz söyleyeyim.

Allah'a.

Allah'tan başka hiç kimseye güvenmiyordu, başka hiç dayanağı yoktu, başka hiç kimse yoktu.

Ben, Hasan Abi'nin en çok imanına hayranım.

Tam teslimdir.

Deliksiz bir uyku gibi, kusursuz, gölgesiz, pürüzsüz bir iman.

Çocuk dedik değil mi? Çocuk tebessümü...

Çocuğun imanı gibi bir imanı vardı Hasan Abi'nin.

(Çocuğun imanı hakkında, çocukla anne, çocukla baba arasındaki 'itimat' hissine bakarak bir fikir edinebilirsiniz.)

Güvenir Allah'a ve bu güvenme, '
laf ola beri gele
' cinsinden bir güvenme değildir.

Duruşma, cunta, hapis, 28 Şubat, Ergenekon, Paralel, hepsi hikaye. Hiçbirini, zerre kadar takmaz.

'Şem'ine pervaneem, perva ne lazımdır bana.'

Öyle pervasız.

'
Demirden korksak trene binmezdik
' derse başkası, inanmayın. Söyleyen Hasan Abi'yse doğrudur.

Herhalde, Hasan Abi'nin muarızlarını aciz bırakan, onun Allah'a imanıdır, itimadıdır.

Paralellerin Hasan Abi'ye musallat oluşunu hatırlıyor musunuz?

Sosyal medyada, Hasan Abi'nin çocuklarını mevzu ederek '
ikiye katlama hizmeti
' yaptılar.

Bunu yapanlar, Hasan Abi'nin dediklerini hak etmedi mi?

İktidar nimetleri mi? Hasan Abi böyle bir şey görmedi. Evet, mutlu oldu, sevdiği insanların iktidara gelmesinden, fakat, cebine bir haram kuruş, hanesine bir haram lokma girmedi.

Ben, yeryüzünde bundan daha büyük bir rütbe bilmiyorum.

Normalde, seyahatlerde otel ücretlerini hangi kurum adına gidiyorsan orası öder. Gazeteyse gazete, televizyonsa televizyon.

Hasan Abi, kendi cebinden öderdi.

Saltanat sürmedi, gece gündüz çalıştı. Yediği, içtiği, hanesine götürdüğü odur.

O gidince... Aramızdan biri gitmiş gibi değil, içimizden bir parça kopmuş gibi eksildik.

Seyahatlerde derdi ki,
Yusufla dünyanın öteki ucuna gidilir.”

İpucu vereyim. Mesela, çay içmeyi çok severdi. Ben de ihtiyacın çok yüksek fakat temin etmenin çok zor olduğu zamanlarda, -mesela bir miting meydanında- bazen tam onun aklından geçerken fakat olacağından hiç umudu yokken, elimde ona sunacağım bir bardak ince belli çayla çıkar gelirdim.

Hasan Abi'nin yüzündeki o çocuksu tebessümü görmek için, Kafdağı'ndan kar getirmeye bile değerdi.

Bazen derdi ki “
Yusuf, uyumaya gidiyorum, ben sana emanetim.

Şimdi, Hasan Abi'siz seyahatler, ne kadar ıssız!

Oğlu Fatih'te ve kızı Ayşenur'da, Hasan Abi'nin güzel simasından işaretler var. Allah ikisinin de dünyalarını, ahiretlerini mamur etsin.

Dünyaya meydan okurdu Hasan Abi. Eşi Aysel Hanım hariç. Aysel Hanım'ın hatırı onda çok yüksekti.

Biz, şimdi, onların hüznünü ne kadar anlayabiliriz?

Böyle bir hüzün, edebiyat kaldırmaz.

Rüku etti, secde etti, dua etti ve gitti.

Güzel yerde gitti Hasan Abi. Güzel halde gitti.

Allah onu umduğuna nail etsin.
#Hasan Abi
#vefat
#aile
8 yıl önce
Hasan Abi’siz ne kadar ıssız!
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?