II. Abdülhamid’in Bağdat Demiryolu’nu inşa ve işletme imtiyazını Almanlar'a vermesi üzerine telaşlanan İngilizler, bu cemiyetlerini harekete geçirip neler olup bittiğini anlamaya çalıştılar. Kraliyet Orta-Asya Cemiyeti uzmanlarını derhal toplantıya çağırdı. Toplanma gerekçelerini raporlarında şöyle ifade ediyorlardı: “Pek muhtemeldir ki birkaç yıl içinde Basra Körfezi’ndeki ticaret büyük çapta artacaktır. II. Abdülhamid’in verdiği irade ile Dicle üzerinde görkemli kanallar ve sulama düzenleri imar ve tamir edilecektir. 1903’te Kahire’de yayımlanan W. Willcoks’un raporunda bu işlerin yaklaşık sekiz milyon sterline mal olacağı ve bunlar tarafından sulanacak topraklardan elde edilecek gelirin de bakım masrafları hariç net iki milyona ulaşacağı söylenmektedir.”
II. Abdülhamid’in bu girişiminin İngilizler'i telaşlandırdığı anlaşılmaktadır. Zira bu gelişmenin, uzun zamandır Dicle ve Fırat havzasında ve Basra Körfezi’nde yaşanan sorunlara bir çare olacağı apaçıktı. Oysa İngilizler ancak üç yüz yılda hayallerini süsleyen Şattaularap’a ulaşmışlardı. Şimdi ise bu proje ile rüyalarının bozulması ihtimaliyle karşı karşıya kalmışlardı.
Raporun her sahifesi ayrı bir önemi haiz olmakla birlikte, İngilizler’in Basra Körfezi'ne yerleşme sırlarını ifşa etmesi bakımından önemli bir vesikadır. Üç yüzyıl sürdürüp takip ettikleri siyasetleri ve bu rapordan on yıl sonra bütün Mezopotamya ve Basra Körfezi’ne yerleşmelerinin tesadüf olmadığını göstermektedir. Nitekim o gün konuştuklarını sonraki yüz yıl boyunca da uygulamayı sürdüreceklerdir.
Akıl için yol birdir. Türkiye de Basra Körfezi’nde kurduğu dengeyi sürdürebilmek, Katar’daki askeri üssünden beklediği sonuçları alabilmek için, daha fazla araştırma merkezlerine, daha fazla saha uzmanlarına yatırım yapmak zorundadır.