|
Basra Körfezi’nde tetkik, süreklilik ve takip
Bir süredir dünya gündemi yön değiştirdi. İran, Kuzey Kore ve nihayet Kudüs’te karar kıldı. Trump’ın tek taraflı olarak aldığı kararın aleyhinde BM’de yapılan oylamayı ABD’nin veto etmesi Kudüs gündemini bir kere daha uzatmış oldu. Bu süreç elbette başta Türkiye ve diğer İslam âlemince takip edilecek ve
İstanbul’da alınan karar gerçekleşene, yani Doğu Kudüs, Filistin’in başkenti oluncaya kadar devam edecektir
. Bu sürecin yegane stratejisi iyi hazırlanmak ve heyecanı hiç kaybetmeden sürekliliği sağlamak olmalıdır. Nitekim Madrid, Oslo görüşmelerinde süreklilik sağlanabilseydi belki durum bugünden daha iyi olabilirdi.

Aslında Kudüs sorunu dahil son altı aydır Ortadoğu’da yaşanan temel problemin
Basra Körfezi’nde başladığını neredeyse unuttuk
. Katar’ın ablukası ile başlatılan bu kavganın ve Türkiye’nin aldığı yapıcı pozisyonu ve
ayrıldıktan tam yüz yıl sonra Katar’da kurduğu ve gelecekte bölge güvenliğinin teminatı olacak askeri üssü unuttuk.
Bir toplumun geleceğinde en büyük zaaf unutkanlıktır. Bu zaafı önlemek için toplumlar hafıza depoları oluşturur. Belgeler, kitaplar, arşivler bunun içindir. Bunları üreten ve idare edenler de bilim adamları, araştırmacılar ve araştırma merkezleridir.
SİYASETTE SÜREKLİLİK VE TAKİP
Osmanlı Devleti, 16. Yüzyıl'ın ilk çeyreğinden sonra güçlü bir şekilde Basra Körfezi’ne yerleşmişti. Dönemin en büyük emperyal devleti olan Portekizliler'i bölgeden uzaklaştırdı ve teşkilatlanmasını tamamlayarak güvenliği sağladı. Kutsal beldelerin emniyetini garanti altına aldı, ticareti ve yöntemlerini belirledi.
Ama zamanla herşey rutine bindi, yöneticiler, mahalli görevliler ve hatta askerler heyecanlarını yitirdiler. İşte tam bu sırada İngilizler devreye girdiler.
Önce Halep-Avrupa arasında çalışacak olan Levant Şirketi'ni kurdular. 17. Yüzyıl'ın başında da Osmanlı hakimiyetindeki Basra Körfezi’nde faaliyet gösterecek Doğu Hindistan Şirketi’ni hayata geçirdiler.
İngilizler Doğu Hindistan Şirketi ile tam iki yüz yılda ancak Basra Körfezi’nin girişi olan Maskat’a (Bugünkü Umman’ın başkenti) gelebildiler. Bundan sonra Dicle ve Fırat’ın buluştuğu Şattularap’a gelmeleri neredeyse bir yüzyıl daha alacaktı. Yılmadılar
. Bunun için sadece ticari gemileri, askerleri ve yerel işbirlikçilerini kullanmadılar. Bilakis bölgeyi bilen uzmanlar yetiştirdiler.
Onlar da araştırmalar yaparak merkezi hükümetlerine raporlar hazırlayıp siyasete yön verdiler. Size İngilizler'in dört asır Osmanlı Devleti’nin elinde olan Basra Körfezi’ne yerleşmelerindeki sırrı açıklayayım:
Sahayı tetkik, süreklilik ve takip.
İNGİLİZ SİYASETİNİ KİM BELİRLİYORDU?
Ondokuzuncu Yüzyıl'ın ilk çeyreğinde kurulan ve daha çok Hindistan, İran, ve Afganistan’ı anlamaya dönük araştırmalar yapan
Kraliyet Asya Cemiyeti'ne
(The Royal Asiatic Society) 1901 yılında bu coğrafyaların dışında Basra Körfezi ve Osmanlı Devleti’ni de inceleme konusu yapan
Kraliyet Orta-Asya Cemiyeti
de (The Royal Central Asian Society) eklendi.
Uzmanlar, sahadan derlediği ham bilgileri buralarda tartışmakta ve siyasi amaçlar ile kullanılabilir hale getirmekteydi.
Başka bir ifade ile İngiliz siyaseti önce -halen faaliyetlerini sürdüren- bu merkezlerde şekillenmekteydi. Burada tarihi bir hadiseyi nakledersem ne kastettiğim daha kolay anlaşılacaktır.

II. Abdülhamid’in Bağdat Demiryolu’nu inşa ve işletme imtiyazını Almanlar'a vermesi üzerine telaşlanan İngilizler, bu cemiyetlerini harekete geçirip neler olup bittiğini anlamaya çalıştılar. Kraliyet Orta-Asya Cemiyeti uzmanlarını derhal toplantıya çağırdı. Toplanma gerekçelerini raporlarında şöyle ifade ediyorlardı: “Pek muhtemeldir ki birkaç yıl içinde Basra Körfezi’ndeki ticaret büyük çapta artacaktır. II. Abdülhamid’in verdiği irade ile Dicle üzerinde görkemli kanallar ve sulama düzenleri imar ve tamir edilecektir. 1903’te Kahire’de yayımlanan W. Willcoks’un raporunda bu işlerin yaklaşık sekiz milyon sterline mal olacağı ve bunlar tarafından sulanacak topraklardan elde edilecek gelirin de bakım masrafları hariç net iki milyona ulaşacağı söylenmektedir.”

İNGİLİZLER'İ TELAŞLANDIRAN NEYDİ?

II. Abdülhamid’in bu girişiminin İngilizler'i telaşlandırdığı anlaşılmaktadır. Zira bu gelişmenin, uzun zamandır Dicle ve Fırat havzasında ve Basra Körfezi’nde yaşanan sorunlara bir çare olacağı apaçıktı. Oysa İngilizler ancak üç yüz yılda hayallerini süsleyen Şattaularap’a ulaşmışlardı. Şimdi ise bu proje ile rüyalarının bozulması ihtimaliyle karşı karşıya kalmışlardı.

5 Nisan 1907 tarihinde toplanan cemiyetin uzmanları, “İngiltere’nin Basra Körfezi’ndeki çıkarlarını” uzun uzadıya tartışıp, bir rapor haline getirdiler. Osmanlı Londra Elçiliği tarafından ele geçirilip İstanbul’a gönderilen ve şimdi Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde olan uzun raporun içeriğinde,
İngilizlerin o güne kadar bölgeye yönelik sürdürdükleri siyaseti ve uyguladıkları stratejiyi yeniden masaya yatırdıkları görülmektedir.
Ana konuşmacılardan biri olan ünlü oryantalist A. Dunn’un rapora geçen endişeli ifadeleri herşeyi açıklıyordu: Ona göre, Almanya doğuyu fethetmek üzereydi. II. Abdülhamid üzerinde kurdukları nüfuz ile başarı vadeden bir proje hayata geçirilmişti. Bu siyaset ve proje ile inşa edilecek stratejik demiryolları İngilizlerin üç asırlık menfaatlerine büyük darbe indirecekti.
Dunn endişe dolu bu yorumlarını boşuna yapmıyordu. Asıl sancısını da şu sözleri ile dile getiriyordu:
“Padişah, Marmara Denizi sahillerinden Basra Körfezi’ne kadar uzanacak Bağdat Demiryolu inşası için imtiyaz vermiş bulunuyor. Kilometre garantisi de Türk hükümetinin garantisi altında..”
diyerek, bunun Osmanlı kalkınmasına sağlayacağı menfaatleri ve -bugün hâlâ onların işletmesinde olan- Mezopotamya petrollerinin geleceğini anlatıyordu.

Raporun her sahifesi ayrı bir önemi haiz olmakla birlikte, İngilizler’in Basra Körfezi'ne yerleşme sırlarını ifşa etmesi bakımından önemli bir vesikadır. Üç yüzyıl sürdürüp takip ettikleri siyasetleri ve bu rapordan on yıl sonra bütün Mezopotamya ve Basra Körfezi’ne yerleşmelerinin tesadüf olmadığını göstermektedir. Nitekim o gün konuştuklarını sonraki yüz yıl boyunca da uygulamayı sürdüreceklerdir.

Akıl için yol birdir. Türkiye de Basra Körfezi’nde kurduğu dengeyi sürdürebilmek, Katar’daki askeri üssünden beklediği sonuçları alabilmek için, daha fazla araştırma merkezlerine, daha fazla saha uzmanlarına yatırım yapmak zorundadır.

#Türkiye
#Ortadoğu
#II. Abdülhamid
6 years ago
Basra Körfezi’nde tetkik, süreklilik ve takip
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’