|
Mısır’da yarın ne olacak?

Bu sorunun cevabını elbette Allah bilir. Fakat tarihin icbar ettiği kurallar bize de bazı tahminler yapma imkânı verir. En basit haliyle dün ne olduysa, bugün hangi halet-i ruhiye içindeysek yarın da bunların sonucudur diyebiliriz. Son bir yıl içinde hemen her toplantısında Sisi, diktatörlüğünün yedinci yılına, 30 Haziran 2020’ye dikkatleri çekerek “yeni bir devlet”ten söz edip Mısır halkına umut aşılamaya yönelmiştir. O kadar ki, siyasi mizahın bile ana konusu olmuştur. Öncelikle şunu söyleyelim. Kendimizden saydığımız Mısır halkının lehinde olacak her gelişmeyi bizler de büyük bir sevinçle karşılarız. 30 Haziran üzüntülerine ortak olduğumuz gibi, şayet olursa aynı tarihteki sevinçlerine de katılırız.

Bilindiği gibi propaganda despot rejimlerin asla vazgeçemeyecekleri bir araçtır. Sisi de propagandasını kendisini iktidara taşıyan askeri darbesinin yıldönümüne endekslemiştir. Ancak aylar öncesinden 30 Haziran’a işaret ederken yaşanacak değişimleri hesap etmemiştir. Belki de bölgesel rüzgârın esintisine kapılıp kendisini de kandırmıştır. Sisi, şimdi bölgesel sorunlar arasında sıkışmış ve yeni bir çıkış yolu aramaktadır. Bu yüzden bölgeyi ateşe sürükleyecek bir çılgınlık yapması bile muhtemeldir.

Suudi Arabistan’ın (SA) Yemen çıkmazı, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) yanar-döner politikaları artık Mısır’ı tatmin etmemektedir. SA’nın, Aramco’yu halka açmaktan beklediği sonucu alamaması, üstüne petrol fiyatlarının tabana inmesi, Mısır’a sunduğu mali desteği kısmasına neden olmuştur. Ayrıca, SA’daki ekonomik buhran ve 2030 vizyonu, Mısır’ın en önemli döviz kaynağı olan yüz binlerce Mısırlı çalışanın durumunu da belirsiz hale getirmiştir. Daha da acısı bu işçilerin pek çoğu birikimlerini bir umutla Aramco hisselerine yatırıp kendi ülkelerini dövizden mahrum etmişlerdir. BAE’nin istikrarlı bir devlet politikası yerine yürüttüğü korsan politikaları, hem bölgeyi yormuş ve hem de güvenirliliğini sarsmıştır. Sisi’ye bu güne kadar BAE tarafından yapılan yardımlar, açılan krediler sadece Sisi’nin diktatörlüğünü destekleyen medya guruplarına yararken; halka yansıyan hiçbir yatırım da görülmemiştir. Bu yüzden BAE, dünyanın en nahif ve müsamahakâr halklarından olan Mısırlıların gözünde sadece Sisi’nin güven vermeyen bir müttefiki olmaktan öteye geçememiştir.

Askeri darbeden sonra Sisi’nin başvurduğu politikalar onu bölgesel gerçeklerden uzaklaştırmıştır. Yurtdışında olan İhvan’a kaşı sürdürdüğü savaşta SA’nın desteğini almak için Kızıldeniz’deki bazı adaları SA’ya veren Sisi; Sina’da önüne konulan satranç tahtasında yanlış ata oynayıp iradesini İsrail’e teslim etmiştir. Libya’da Hafter’e sunduğu destek ile Rusya ve Fransa’nın sempatisini kazanacağını zanneden Sisi, daha büyük iki felaketin arasında kalmıştır.

Mısır ve Sudan için hayati önemi tartışmasız olan Nil nehri üzerinde, Etiyopya’nın inşa ettiği Rönesans Barajı’nda Temmuz ayından itibaren su tutulmaya başlanacaktır. Her ne kadar Afrika Birliği geçen hafta inisiyatif alarak taraflar arasında bir anlaşama zemini yakalamış olsa da; Etiyopya’nın en büyük yatırımından vazgeçmesi mümkün olmayacaktır. Oysa Sisi askeri darbesini yaparken, 2011 yılında inşasına başlanan bu baraja dikkatleri çekip buna izin veren Mursi’yi ihanetle suçluyordu. Bugün “barajı yaptırmam” noktasından, Etiyopya’dan merhamet dileme noktasına gelmiştir. Taraflar arasında daha önce Türkiye ile Suriye-Irak arasında yaşanan GAP projesi benzeri bir yaklaşımın benimsenip Mısır ve Sudan halkının mağdur edilmemesi en büyük temennimizdir. Fakat halkın bu hayati meselesine odaklanmak yerine, Sisi’nin başka maceralar peşinde koşması, korkarım sadece Mısırlıları değil, Sudanlıları da uzun yıllar sürecek bir açlığa mahkûm edecektir. Tabii olarak Sisi’nin ömür boyu garanti etmek istediği iktidarı yerine, Yusuflar aranmaya başlanacaktır. Kim bilir belki de yarın, şerden hayır doğacaktır.

Sisi’nin 30 Haziran’daki ikinci handikabı İsrail’dir. İsrail ile yapılan savaşlarda hemen her evden bir şehidin olması ile övünen Mısır halkı; son yıllarda İsrail’in Mısır siyasetini rehin almasına ve Batı Şeria’yı ilhak girişimlerine şahit olmuştur. ABD Başkanı Trump’ın Netanyahu’ya yaktığı yeşil ışık ile -Golan Tepeleri’nden sonra- 1967’den beri işgal altında olan ve hemen her yıl yenisinin eklendiği Batı Şeria’daki yerleşim alanlarının ilhak girişimleri hızlanmıştır. ABD seçimlerinden sonra Trump’ın geleceğinden endişe duyan Netanyahu, bu habis niyetinde ısrarcı olmakta ve bir an önce hayata geçirmek istemektedir. İki devletli çözümü tamamen devre dışı bırakacak olan bu girişim, yarın Trump’ın değil Sisi’nin günah hanesine yazılacaktır. Büyüyen İsrail, bununla sınırlı kalmayacak Gazze’ye yönelip oranın da Sina’ya doğru tahliyesini talep edecektir.

Evet, Allah bilir ama bütün bunlar da yarın Mısır’da ne olacağını göstermiyor mu?

#Suudi Arabistan
#Allah
#Binyamin Netanyahu
#Batı Şeria
4 yıl önce
Mısır’da yarın ne olacak?
Danıştay vakasının boyutları
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?