|
Nükleer konusunda adım atmazsak cari açığı konuşmaya devam ederiz

Dün cari açık rakamları açıklandı, belki fazla klasik bir cümle olacak ama görüldü ki artık bu konuda kalıcı önlemler almanın zamanı geldi de geçiyor. Rakamlarda alt kalemlere baktığınız zaman bunun ne demek olduğu daha kolay anlaşılıyor.

Evet, rakam beklentilerin üzerinde geldi ancak rakamın içinde olduğumuz yıldan sonraki etkilerini değerlendirmek açısından tartışılması fazla bir şey ifade ediyor diyemeyiz. İki nedeni var birincisi kurdaki artışın ithal ürünler üzerinde oluşturacağı negatif talebin bu yıl için rakamlara pozitif etki yapması. İkincisi hükümetin aldığı vergi artışı, kredi kartlarına dönük önlemler zaten cari açık konusunda ekonomide soğutma politikalarını devreye zaten sokmuştu. Dolayısıyla açık büyük ama alınan tedbirler ve yaşanan ekonomik konjonktür 2014 için bunu tartışmayı çok gerekli hale getirmiyor.

Ama rakamlara içerik olarak baktığımız da durum aynı değil, burada konuşulacak çok şey ortaya çıkıyor. Neyse rakamlara döndüğümüzde 2013 yılı cari açığı GSYH"nin nerede ise yüzde sekizi civarında 65 milyar dolar olarak geldi, önceki yılın 16 milyar dolar üzerinde ve beklentileri de aşarak üstelik. Aralık rakamı da yılın en büyük cari açık rakamı olarak açıklandı, 8,3 milyar dolar.

Alt kalemlere indiğimizde bunun enerjiye yani petrole ve doğalgaza harcadığımız kısmı için sadece 49 milyar dolar harcama yaptığımız ortaya çıkıyor. Altın için 9 milyar dolar harcama yapmışız. Geriye kalan 7 milyar dolar ile telefondan arabaya kozmetiğe kadar her alanda yaptığımız harcamalar var.

Harcamalar içerisinde altın için söylenecek fazla bir şey yok daha önce sattığımız altınları yerine koymuşuz dolayısıyla zaten yüksekten satıp düşerken aldığımız bir emtia. Yani hem işlenmiş hem de külçe olarak dış ticarette kullanıldığı için bu kalemde bir sorun olduğu söylenemez.

Enerji ve altın dışı kalemlerde hükümet başta da söylediğimiz gibi vergi ve taksit sınırlaması ile bir dizi tedbir aldı buna kur artışının doğal etkilerini de katarsak bu kalemde de ciddi bir iyileşme olasılığı yüksek.

Geriye en büyük ve en çetrefili konu kalıyor; enerji açığı. Bu sonunun çözümü için olmasa da en azından azaltılması için beş yol var. Nükleer enerji, yurt içinde enerji kaynağı bulmak, alım fiyatlarını düşürmek ve tabi enerjiyi tasarruflu kullanmak ve alternatif enerjiye yönelmek.

Bu çözümler içinde ülkemizde bu kaynağı bulmak maalesef pek söz konusu değil, dolayısıyla bu seçenek devre dışı kalıyor. Tasarruf ile belki cari açıkta birkaç milyar dolarlık bir açığı kapatmak söz konusu olabilir, bu konuda ekmek tasarrufunda olduğu gibi bir şeyler yapılmalı. Alım fiyatlarında birincisi konjonktürel fiyat hareketlerinin etkisi, ikincisi Türkiye"nin Irak, İran ve Rusya arasında yürüttüğü rekabetçi politikaların etkisi ile fiyat avantajı sağlanabilir. Kaldı ki son dönemde özellikle çözüm süreci ile beraber ilişkilerde en iyi dönemini yaşadığımız Kuzey Irak ile yürütülen görüşmeler bu konuda ümit verici. Alternatif enerji başlı başına çözüm olmaktan uzak kalıyor.

Bu etkenler içinde en önemlisi Nükleer enerji konusu. Nükleer konusunda hükümetin geç kalmakla beraber son dönemde attığı adımlar son derece önemli. Elbette çevre kaygılarını dikkate almakla beraber Fransa Almanya gibi ülkelerin enerji ihtiyaçlarının yüzde seksenlere varan kısmını bu kaynaktan karşıladıklarını unutmamak gerekiyor. Dolayısıyla bin bir emekle ortaya çıkardığımız kaynaklarımızı bu gerçekleri gözardı ederek enerji ihraç eden ülkelere aktarmak gibi bir lüksümüz olmadığını artık görmek gerekiyor.

10 yıl önce
Nükleer konusunda adım atmazsak cari açığı konuşmaya devam ederiz
Kürt ve Alevi kimlikleri üzerinden yabancılaşma mı?
Başbakan’ın Dersim mesajları
günlerin getirdiği
Heterodoksinin halleri
Heterodoksinin halleri (2)