Doğmak gibidir aşk, Kendiliğinden... Ölmek gibi ya da tayin edemeden... Leyla'dır aşk... Leyla kadar yakın, bir o kadar da uzaktır. Bir türlü ulaşamamaktır. Binlerce kez hayalini kurup bulamamaktır. Umuttur aşk... Ve umut sonsuzdur... Ve aşk sonsuzdur...” Herkesin aşkı tarifi başkadır elbet. Ben bu dizelere sığınırım aşkı tarif edebilmek için. İçinde her şeyin olduğu ama anlatılmaya hiçbir şeyin tam olarak yetmeği, kiminin korktuğu, kiminin mutlu olduğu kiminin ise Fuzûli'nin dediği gibi bu derde düştüğünden beri ahû figanı bırakamadığı şeydir aşk. Kimi aşklarda gam ve kederin mutlak olduğu bilinir. Bu aşk sırrında 'akıl' aranmaz deriz. İstanbul Denizcilik Müzesi'nde bugünlerde 'Dahiler ve Aşkları' isimli bir resim sergisi var ki görenlere bu bildiklerini yalanlatıyor. Zihinlere 'akıl'larıyla kazınan dâhiler de meğer 'aşk'ı bilirlermiş. Onlar da üzülür, onlar da aşka kafa yorarlarmış, onlar da aşk deminden içenlerdenmiş, hem de en acılısından, kavuşamamalarıyla en kutsalından…
Çekirdek Sanat Galerisi öğrencilerinin ilham kaynağı olan Özcan Erdoğan'ın "Dâhiler ve Aşkları" isimli yaklaşık 700 sayfalık kitabı bize sanat, edebiyat, bilim ve düşün tarihinin önde gelen dâhilerinin yaşadığı aşkları anlatıyor. Ansiklopedik ölçekte bir biyografi kitabı olarak sunulan bu kitap, okuyucuyu oldukça etkiliyor. Öyle ki anlatılanlar karşısında sanatın başka bir dalı da sessiz kalamıyor ve kitapta okunanlar fırçalarla tekrar can buluyor. Bu hevesle 44 sanatçı tarafından tuvale bir bir aktarılan dahilerin aşkları, sözleri çizgilere, desenlere dönüştürüyor. Harfler susuyor, renkler konuşuyor... Dünyaca ünlü bu isimlerin aşkları resimle bir başka anlatılıyor. Sanat severlerin beğenisine sunulan eserler, farklı bir bakış açısı ve yorum görmek isteyenleri Denizcilik Müzesi'ne bekliyor. Ancak çok fazla vaktiniz yok, bizden söylemesi…
Sergide yer alan ressamlar ve çizdikleri dahilerin bir kısmı şöyle: Natali Çelikoğulları (William Shakspeare) Aysel Erken (Rodin) Ayten Erken (Mevlana) Hafize Ortaç (Wolfgang Amadeus Mozart) Sebiha Işıkber Dudak (Virginia Woolf) Zeynep Nihal İçöz (Jean Paul Sartre & Simone De Beauvoir) Sevda Arat (Marilyn Monroe ve Arthur Miller) Burcu Demirbilek (Albert Einstein) Fatma Boynukalın (Wolfgang Von Goethe) Hafsa Boynukalın (Franz Kafka) Esra Bilo (Elvis Presley) Zuhal İçöz (Nazım Hikmet) Neşe Tekin (Vıncent Van Gogh) Ceylan Mutlu (Frederic Francoiis Chopin) Berrin Sunsay (Charlie Chaplin) Serap Kökten (Friedrich Nietzche) Güneş Hüseyinkulu (Rosa Luxemburg) Bülbül San (Yahya Kemal Beyatlı) Göksel Attila (Ernesto Che Guevara) Sevgi Çekiç (Flodor Mihiloviç Dostoyevski) Pınar Yasav (Vıctor Hugo) Muzaffer Gencer (Salvador Dali) Özgür Demirci (Dante Alighieri) Aylin Örücü (Charles Bukowski)
'Hayatta her şey yalan, buna aşk da dâhil' diyen Aragon' a karşı, Mevlânâ, 'Aşksız olma ki ölü olmayasın, aşkla öl ki diri kalasın' der. Dante, âşık olmanın acılarını katlamasından yakınırken Beethoven'in çektiği acıları yumuşatabilecek tek şey, 'aşk'tır. Beethoven'ı anlatan Alice Schultz, pazıl şeklinde bir kompozisyon kuruyor ve her bir parçayı farklı farklı ele alıyor. Bir tarafta Beethoven, diğer parçalar da ise hayatını tamamlayan bir değil, birçok kadın figürleri var. Farklı renk ve geometrik şekiller içerisindeki tüm bu kadınlar, müzikle de ilişkilendirilerek pazılı yani Beethoven'ı tamamlıyor.
Kapitalizmi eleştiren felsefenin mihenk taşı Karl Marx, siyah ve beyazın hakim olduğu bir resimle anlatılmaya çalışılıyor. Birbirine geçmiş, sert, karışık ve renksiz çizgilerle yansıtılan kapitalizmdir… Bunun yanı sıra esas konu aşk hakkında da Karl Marx'ın oldukça sabırlı olduğunu söyleyebiliriz. Ünlü felsefeci, insanı şaşırtan duygusallığının yanında, dönemin tabuları yüzünden nişanlısı Jenny ile evlenebilmek için 7 yıl beklemiş. .
Aragon'un hayatını ve sanatını 'Elsa'dan önce', Elsa'dan sonra' diye ayıranlar vardır. Elsa'nın Aragon'da bu mîlat oluşu hepimizi heyecanlandırır. Bu resimde de Aragon ve Elsa beraberliğini ve mutluluklarını bizlere gösteriyor gibidir.
