|

İngilizler, parasını ödediğimiz gemileri teslim etmemişti...

BÜYÜKADA ve HEYBELİADA isimli 2 savaş gemimizi kendimiz ürettik. Bu bana İngilizlere parasını peşin verip de alamadığımız 2 gemi ile 1. Dünya Savaşı'nda boğazdan geçip Rus limanlarını bombalayarak başımızı belaya sokan 2 Alman savaş gemisini hatırlattı. Alman gemileri biraz beklesin. Gelelim şimdi İngilizlerden alacaklı olduğumuz 2 savaş gemisinin mâcerâsına.

Mahmut Sami Şimşek
00:00 - 9/10/2011 Pazar
Güncelleme: 19:35 - 8/10/2011 Cumartesi
Yeni Şafak
İngilizler, parasını ödediğimiz gemileri teslim et
İngilizler, parasını ödediğimiz gemileri teslim et

Artık savaş gemilerimizi dahi kendimiz üretir durumdayız. Bir zamanlar İngiltere Fransa gibi denizlerde güçlü devletlere sipâriş vermek zorunda kalır, binbir güçlükle karşılaşırdık. İşte o siparişlerden biri de 1. Dünya Savaşı öncesi İngiltere'ye ısmarladığımız, parasını dahi peşin ödediğimiz halde alamadığımız 2 savaş gemisiydi.

1900'lü yılların başında dünyanın en güçlü devletleri, donanması en güçlü devletlerdi. Bu yüzden denizciliğe büyük önem veren Sultan Abdülaziz, ağır borçlara katlanmayı göze alarak güçlü bir donanma oluşturdu. Zira Osmanlıya son zamanlarda en büyük darbeler denizden gelmeye başlamıştı.

ÇEŞME VE NAVARİN'DE YAKILAN DONANMAMIZ

1768–1774 Osmanlı-Rus savaşında Akdeniz'e inen Rus donanmasına en büyük yardımı İngiltere yaptı ve Çeşme limanındaki Osmanlı donanmasını yaktırdı. 1827 yılında Navarin limanındaki Osmanlı donanması da İngiltere ve Fransa tarafından yakılmıştı. Görüldüğü gibi Osmanlı devleti ne zaman denizlerde güçlense hemen bir haçlı ittifakı kurulup üzerine saldırılıyordu. Belki de bu sebeple Sultan 2.Abdülhamid donanmayı Haliç'e çektirerek hiç olmazsa bir süre savaştan uzak bir dönem geçirmek istemişti.

DONANMA CEMİYETİ KURULUYOR

Sultan Hamid'in tahttan indirilmesinden sonra Balkan savaşları çıktı. Yeni pâdişah Sultan Reşad'dı. Balkan Harbi mağlubiyeti Osmanlı'ya güçlü bir donanma ihtiyacını fazlasıyla hissettirdi. "Donanma Cemiyeti" bu sebeple kurulmuş ve halktan topladığı bağışlarla gemi satın alma faaliyetlerini yürütmüştü. Nihayet Bahriye Nezareti evvela Almanya'ya Turgut Reis ve Barbaros isimli 2 zırhlı gemi ile 4 muhrip ve birkaç nakliye gemisi siparişi verdi.

REŞADİYE ZIRHLISI

1911 yılında da İngiltere'deki Vickers Şirketi'ne "Reşadiye" zırhlısı siparişi verilmiş, gemi komutanlığına da Vasıf Bey tayin edilmişti. 1912 yılına gelinince İngiltere'ye verilen siparişe 2 zırhlı daha ilave edildi: Fatih ve Sultan Osman. Bunlardan başka 2 keşif gemisi, 4 torpido muhrip ve 2 denizaltı da yine İngilizlere verilen siparişler arasındaydı. 1913–1914 ve 1915 senelerinde ise Fransızlara birer zırhlı, 4 küçük kruvazör, 20 destroyer, 6 denizaltı ile çeşitli takviye gemileri sipariş edilmişti.

RİO DE JANERİO 'SULTAN OSMAN' OLDU

Bu sıralarda, daha önceden Brezilya tarafından da İngiltere'deki New Castel'da bulunan Armstrong şirketine bir savaş gemisi ısmarlanmıştı. Brezilya, Rio De Janerio isimli bu savaş gemisinin parasını ödemeyip almaktan vazgeçince bu gemiye Osmanlı Hükümeti talip oldu ve adını Sultan Osman koydu. Osmanlının savaş gemileri yaptırmaya başladığını duyan Rusya, parası dahi ödenmiş olan bu gemilerin en azından tesliminin geciktirilmesi için var gücüyle çalışmaya başladı. Kendi tersanelerinde yapılan gemileri hızlandırıyor, İngiliz makamlarıyla da Osmanlı gemilerinin geciktirilmesi için görüşmelerde bulunuyordu.

KÖTÜ NİYET RÜZGARLARI

1911 ve 1912 yıllarında ısmarlanan Reşadiye ve Sultan Osman zırhlılarının 1914 yılında tamamlanarak teslim edilmesi için anlaşma yapılmıştı. Osmanlı Devleti Londra Büyükelçisi Tevfik Paşa vasıtasıyla İngiliz askeri mühendislerden gemiler için rapor istedi. Bu esnada Sultan Osman'ın gemi komutanlığına getirilen Rauf Orbay ve seyir subayı Fahri Ergin de deneme seyirleri yapmak ve gemileri teslim almak üzere İngiltere'ye gönderilmişti. Fakat Londra Sefîri Tevfik Paşa'nın gemilerin sağlamlığının İngiliz askeri mühendisleri tarafından teftişinin 4 hafta süreceğinin bildirilmesi üzerine Rauf Bey ve Fahri Bey Paris'e geldi ve o esnada Tulon'da deniz tatbikatını takip eden Bahriye Nazırı Cemal Paşa ile görüştü. Rauf Bey bu görüşmede "İngilizlerin, Sultan Osman gemisini bitirmemek için her geçen gün yeni bir bahane ürettiklerini" söylemişti Cemal Paşa'ya.

GEMİLERE EL KONULUYOR

Cemal Paşa'nın Rauf Bey'i tekrar Londra'ya göndermesi üzerine 1200 kişilik mürettebatını da yanına alarak Reşit Paşa vapuruyla Londra'ya giden Rauf Bey, bu defâ daha büyük bir engelle karşılaştı. 28 Haziran 1914 günü Saraybosna'da bulunan Avusturya-Macaristan veliahdı, bir Sırp anarşisti tarafından öldürüldü. Bu hâdise 1. Cihan harbinin başlamasına yol açtı. Artık Osmanlıyı zor günler bekliyordu.

1 Ağustos 1914 yılında Londra büyükelçisi Tevfik Paşa'ya, halktan binbir güçlükle toplanan gemilerin son taksiti de gönderilmiş ve "Ancak Sultan Osman zırhlısına Türk bayrağı çekildikten sonra İngiliz şirketine paranın ödenmesi" emredilmişti. Fakat Armstrong şirketiyle yapılan antlaşma gereği son taksit yatırıldığı gün gemi teslim edilecek ve Türk bayrağı da çekilecekti. Bu yüzden son taksiti de İngiltere bankasına yatıran Tevfik Paşa'nın gemiye bayrak çekilmesi için Rauf Bey'e telgraf gönderdiği esnâda, Rauf Bey'den gelen cevap "İngiliz amiralliğinin gemiye el koyduğunu" bildiriyordu.

Aldığı cevap karşısında neye uğradığını şaşıran Tevfik Paşa, o saatlerde bankalar kapanmış olduğu için, parayı geri istemek maksadıyla derhal telgraf çekti Armstrong şirketine. Gemilere el konulmasının hesabını sormak için de İngiltere hariciye müsteşarıyla görüştü. Müsteşar Tevfik Paşa'ya, bu kararın tedbir amacıyla alındığını ve yalnız Osmanlı'ya değil, tüm yabancı gemilere uygulandığını söyledi. Bir protesto da Armstrong şirketine çekmişti Tevfik Paşa, gemileri zamanında teslim etmeyerek İngiliz hükümetinin el koymasına sebebiyet verdikleri için.

GEMİLERİN KÖMÜRÜNE KADAR PARASI ÖDENMİŞTİ

Winston Churchill'in emriyle gemilere 1 Ağustos 1914 te el konulmuştu fakat o tarihte seferberlik dahi ilan edilmemişti. Sadece 2 gemi değil, aynı zamanda anlaşmaya varılan ve henüz satın alınmayan 2 torpido destroyerine de yine İngiliz hükümetince el konulmuştu. İşin hazin tarafı Reşadiye ve Sultan Osman'ın yüzdürülebilmesi için kömürüne kadar ihtiyacı olan her şeyin parası eksiksiz ödenmişti.


CHURCHILL: GEREKİRSE SİLAH ZORUYLA ALIN

O dönemde İngiltere deniz kuvvetlerinin başında olan Winston Churchill, gemilere el konulmasını şöyle anlatır: "İngiliz donanması harp nizamında denize açılmıştı. 28 Temmuz'da Türk dretnotlarının her ikisini de Kraliyet Donanması için istedim. Tyne Nehri'nde demirlemiş bir Türk nakliye gemisi, 500 gemici ile birinci dretnotu almak üzere bekliyordu. Türk kaptan geminin teslimini istiyor ve gemiye binip Türk bayrağını çekeceğini söyleyerek gözdağı veriyordu. Bu müthiş günlerde (31 Temmuz) kendi sorumluluğum altında buna engel olunmasını ve Türkler tarafından gemiye el konulma teşebbüsünün gerekirse silah kullanılarak önlenmesini emrettim. Bu yola sadece İngiliz bahriyesinin çıkarları için başvurdum."

İngilizlerin, el koyduğu bu 2 gemiden başka 8 gemi daha vardı zapt edilen. Fransızlar tarafından Mersin'de 2 istimbot, İngilizler tarafından Çanakkale'de Haliç vapuru, Ruslar tarafından İttihat, Gürcistan ve Kozlu gemileri ile bir motor, İngilizler tarafından Bombay'da Karadeniz gemisi de el konulan gemilerimizdi. Bu gemilerin akıbetleri meçhul. Savaş gemisi bile olmadığı halde bu gemilere savaş bahane edilerek el konulmuştu. 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan antlaşmasıyla Türkiye, Osmanlı devleti zamanında ödenen bu gemi bedellerinden tümüyle feragat etti. Donanma cemiyetinin binbir zorlukla topladığı paralarla satın alınan bu gemiler, Türk halkının öz malıydı. Zira bu paraların büyük bir kısmı halktan toplanmıştı.


GEMİLERİMİZ BİZE KARŞI SAVAŞTI

Peki bu 2 Osmanlı gemisine ne oldu? Sultan Osman gemisi derhal İngilizleştirildi ve ismi "Agincourt" olarak değiştirildi. Reşadiye ise "Erin" ismini aldı. Fakat kaderleri oldukça hazin oldu. 22 Ağustos'ta seyre hazır olan Sultan Osman'ın denenmesinde silahlarının iyi çalışmadığı görüldü. 26 Ağustos 1914'te onarım için tersâneye çekildi. Fakat tâmir edilse de çürük bir gemi damgasını yediği için bir daha kimseye satılamadı. Kendi yaptıkları gemiyi kendileri dahi kullanamadığından 1922 yılında gemi sökücüler tarafından parçalanarak hurdalığa atıldı. Reşadiye ise, Sultan Osman kadar kötü çıkmasa da çok iyi bir gemi de değildi. Ne de olsa İngilizler bu gemileri Osmanlılar için yapıyorlardı. Kendi donanmalarındaki kadar kaliteli gemiler yapmaları beklenemezdi. Fakat İngilizler bu gemiyi 1. Dünya Savaşı'nda bize karşı da kullanmışlardı. Nitekim başarısız bir gemi olması hasebiyle savaştan sonra onun da âkıbeti Sultan Osman gibi oldu. 1921'de hurdacıya satılıp, parçalandı.


Eşek sudan gelinceye kadar


Balkan harbi esnâsında cephedeki askerlere su taşımakla görevli bir nefer varmış. O zamanlar, Mekkare katırlarından başka, Karanfil Kolu denilen, eşekli nakliye kolları da varmış. Her bölüğe de bir eşek tahsis edilmiş. Saka neferleri bu eşeklere yükledikleri fıçılarla, ordugâha en yakın bir pınardan bölüklerine su taşırlarmış. Bölüklerden birinin saka neferi, yine bir sabah, eşeğine yüklediği bidonları doldurmak üzere derenin yolunu tutmuş. Fakat dere kenarına geldiğinde yorgunluktan uyuya kalmış. Eşeği de alıp başını gitmiş. Uzun süre sakanın gelmediğini gören kumandan, dere kenarına birkaç askerini göndermiş. Askerler sakayı dere kenarında bulup kumandana getirmişler. Bir grup asker de eşeği aramaya gitmiş. Bu sırada kumandan, ceza olması için sakayı çadırının direğine bağlamış. Ve ona şöyle demiş: —Şimdi seni eşek sudan gelinceye kadar döveyim ki, bir daha vazife başında uyumayasın.



13 yıl önce