|

İsrail hapishanelerinin Ebu Gureyb''ten farkı yok

Norma Haşim, birçok uluslararası sivil toplum kuruluşunda görev alan ve ''herkes için adalet'' anlayışıyla çalışan beş çocuk annesi Malezyalı bir aktivist. İsrailliler tarafından hapse atılan mahkumların hikayesini kaleme alan Haşim, ''Yemek vermeden önce mahkumların köpek gibi havlamalarını istiyorlar, tanıdığım bir mahkum cezaevinden çıktıktan sonra istem dışı hala havladığını anlattı'' diyor.

Yusuf Genç
00:00 - 22/06/2014 Pazar
Güncelleme: 18:07 - 21/06/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
İsrail hapishanelerinin Ebu Gureyb''ten farkı yok
İsrail hapishanelerinin Ebu Gureyb''ten farkı yok

Daha önce İngilizce, Malayca, Arapça yayınlanan Norma Haşim''in Mahkûm Hatıraları kitabı, Fransızcayla birlikte şimdi Türkçe''de de yayınlanıyor. Türkçe''ye Selahaddin Aydın''ın çevirdiği kitap, IHH tarafından basılıyor. Sunuş yazısını Malezya eski başbakanlarından Mahathir Muhammed''in kaleme aldığı Mahkum Hatıraları''nın yazarı Norma Haşim''le kitabını, Filistinli mahkûmları ve İsrail hapishanelerini konuştuk.

2011 yılında İsrailli asker Gilat Şalit''e karşı serbest bırakılan Filistinli mahkûmların hikâyelerine yaklaşıyorsunuz bu kitapta. Türkçeye de çevrildi ve gelirlerini mahkûmlara gönderilmek üzere İHH''ya devrettiniz… İçinde Malezya, Filistin ve İstanbul geçen ilginç bir hikâye var…

Aslında bu hikâye, 2012 yılında Gazze''de babamın adını yaşatmak için açtığım kütüphaneyle başlıyor. 2011 yılında İsrailli asker Gilat Şalit karşılığında serbest bırakılan 1027 Filistinli mahkûmun hikâyesi, Anadolu Ajansı''nın Gazze temsilcisi Yasir el Benna''nın girişimiyle toparlanıyor. Kütüphane dolayısıyla benimle irtibata geçip, Filistinli mahkûmların hikâyesinin bir kitap halinde kayıt altına alınması gerektiğini ama bu işin üstesinden kendilerinin gelemeyeceğini söylediler. Ben de seve seve bunu yapmaya çalışacağımı belirttim. Filistinli mahkûmların kendi ağızlarından hikâyelerinin, dünya kamuoyu tarafından bilinmesi gerektiği fikrinden hareketle kabul ettik.

SESLERİNİ HERKES DUYSUN
Babanızın adına açtığınız kütüphane tam olarak nedir, bir ihtisas kütüphanesi mi?

Bu kütüphaneyle gerçekleştirmek istediğim, Gazzellilerin, Filistinlilerin İngilizce yazabilmelerini de sağlamak. Ancak bu şekilde kendi davalarını ve meselelerini dünya kamuoyuna aktarabilirler. İngilizce bloglar açmalarını, facebook ya da twitterda varlık gösterip, yaşadıklarını doğrudan aktarabilmelerini istiyorum. Yani duvarlar örüldükçe dünyadan yalıtılmak istenen Gazzellilerin daha çok dünyayla ilişki kurmalarına hizmet eden bir kütüphane bu.

Kaç mahkûmla görüştünüz?

Türkçe çevirisinde 24 artı 1 mahkûmun hikâyesi var. O bir mahkûmu ayrı belirtmemizin sebebi onun hiç salıverilmemiş olması. Tabi şu da var, bin 27 mahkûmun serbest bırakılmasından söz ediyoruz ama daha o günlerde bu serbest bırakılan mahkûmlardan bazıları birkaç ay sonra sudan bahanelerle tekrar tutuklanmıştır.

ANLATILANLAR KORKUNÇTU
Malezya, bölgeye oldukça uzak bir ülke… Filistin meselesiyle bu kadar yoğun ilgilenmenizi nasıl izah edersiniz?

Malezya''nın eski başbakanı Mahattir Muhammed Bey''den bahsetmek gerekecektir. Mahathir Muhammed göreve geldiğinden itibaren Müslüman dünyanın bütün meseleleriyle doğrudan ilgilenmiş ve tüm Malezya halkı için bir örnek inşa etmiştir. Bakın Malezya, Bosna''ya resmi anlamda asker gönderen tek Müslüman devlettir. Dolayısıyla sadece Filistin değil, Filistin''de de aynen Bosna''da olduğu gibi, Filistin''de de, İsrail''e karşı da Amerika''ya karşı da bütün platformlarda isyanını ve karşıtlığını dile getirdi. Benim şahsi olarak duruşumu söyleyecek olursam, açıkçası ben şunu kaldıramıyorum; insanların kendi evlerine sahip olamamaları içinde yaşadığımız bu yüzyılda insan olmanın anlamını tıkıyor.

Ebu Gureyb''de gördüğümüz şey, İsrail hapishanelerini anlamak için yeterli bir örneklik sunuyor mu bize? Çünkü İsrail hapishanelerini göremiyoruz…

Daha kötü mü o kadarını bilemem tabi ama Ebu Gureyb''in şartları İsrail hapishaneleri ile aynı demek mümkün. Yani insanlık Ebu Gureyb''de neler olduğunu hatırlarsa, belki görüntülere yansımıyor ama İsrail hapishanelerinde olan da odur. Yemek vermek için, her türlü fiziki ve psikolojik baskı yapıyorlar mesela. Bizzat tanıdığım bir arkadaşım anlattı, yemek vermeden önce mahkûmlardan köpek gibi havlamalarını istiyorlar. Onurlarını kırmak, onları aşağılamak için bunu istiyorlar. Daha sonra hapishaneden çıkmış birisi, hala yemek öncesinde istem dışı havladığını söylüyor.

Ülkeleri özgür olsun diye özgürlüklerinden feragat ediyorlar
İsrail hücrelerindeki Filistinlilerin bir günü nasıl geçiyor?

Bence Filistinli mahkûmlar çok cesur insanlar. Çünkü topraklarının özgürlüğünü sağlayabilmek için kendi şahsi özgürlüklerinden feragat ediyorlar. Bunu çok önemli buluyorum, aslında tam tersini yapabilirlerdi. Topraklarının hür olmasını, bir vatana dönüşmesini tercih etmeyip kendi özgürlüklerini muhafaza edebilirlerdi ama tam tersini yapıyorlar. Bu çok kıymetli bir şey… Mesela bir mahkûm anlatmıştı, kendisini bir odaya atıyorlar. Odanın sıcaklığı aniden düşüp yükseliyor. Rahat uyuyamasın diye odaya böcekler atmışlar. Hem sağlıklarını hem de ruh hallerini bozmaya çalışıyorlar.

Bu şekilde sizde en çok iz bırakan hikâye nedir?

İntihar bombacısı Wefa Elbis''in hikayesi. Bu hanımefendi bombayı patlatamadan yakalanıyor ve üzerindeki o bombayı kontrollü bir şekilde yine bu hanımın üzerinde patlatıyorlar. Ölmeyecek şekilde yapıyorlar bunu. Tecavüz etmekle tehdit ediyorlar. Yıldırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Fakat bu hanımın karakterinin güçlü olduğunu anladıklarında onu bulunduğu hapishaneden alıp, sadece İsrailli katillerin, en ağır suçluların olduğu bir Yahudi hapishanesine götürüyorlar. Günlerce uyuyamıyor. Mesela hücrede kaldığı sıralarda, nereden geldiği belli olmayan gebe bir kedi giriyor hücreye. Yavruluyor, Wefa Hanım''ı hayat bağlayan bir şey oluyor bu. İsrailliler, daha sonra Wefa''nın psikolojisini yıpratmak için o kedileri öldürüyorlar.

Wefa Elbis neden intihar eylemine yönelmiş?

Bu metinleri İngilizceye çeviren Yusuf Cemal, Wefa Elbis''in hikâyesinin, intihar eylemi dolayısıyla Filistinlilerin kötü görünmesini istemediği için kitaba alınmasını istemedi. Ama ben şunu söylemeye çalışıyorum, Wefa Hanım, çok yakın bir arkadaşı olan komşusunun, iki çocuğunun gözleri önünde İsrailli askerlerce öldürüldüğünü gören bir kadın. Yani öncesine bakmak gerekiyor.

33 yıl sevdiği kıza kavuşmayı bekledi
Mahkûmlar arasında, daha özel şartları olanlar da var mıydı? Karı-koca olan, sevgili olan ya da kardeş olan birileri…

Ukrayna asıllı Irina var mesela. Filistinli bir gençle tanışıp, evlenmiş ve Müslüman olmuş. İki kızı var, kızlarından biri anneannede diğeri babaannede yani biri Ukrayna''da diğeri Filistin''de. Kitapta Irina''nın da hikâyesi ve mektubu var. Eşiyle birlikte tutukluyorlar Irina''yı. Gilat Şalit''e karşı bin 27 Filistinli''nin salıverilmesi anlaşmasında kadını serbest bırakıyorlar ancak adamı bırakmıyorlar. Kadını da Ukrayna''ya gideceksin şartıyla bırakıyorlar. Fakat kadın yine de Gazze''de, kocasının topraklarında yaşıyor, belli olmayan çıkış tarihinde eşini bekliyor. Aynı şekilde yine dört çocuğu olan bir karı koca tutuklanıyor. Çocuklarının her biri ayrı yetim evlerine gönderiliyor. İnsanlık tarihinin en eşsiz zulümleri…

33 yıl hapishanede kalan bir Filistinli bir mahkûm vardı…

Evet, bilinen kayıtlara göre en uzun süre tutuklu kalan Filistinli mahkûm Nail el-Bergusi. Bergusi''nin de oldukça enteresan bir hikâyesi var. Bergusi 33 yıl sonra hapisten çıktığında ilk gençlik yıllarında sevdiği kızla tekrar buluşuyor ve onunla evleniyor. O kız da Bergusi''yi beklemiş. Bergusi, hapisten çıktığında 54 yaşında, sevdiği kız da 47 yaşında. Bu inanılmaz bir şey. Her şeyi bir kenara bırakın. Bu çok sık rastlanır bir şey değil. O bin 27 mahkûm arasında böyle yüzlerce örnek var. Yirmi yıl boyunca dışarı çıkmayı bekleyen nişanlılar var mesela.

İsrail, aşkın da düşmanıdır yani…

Evet, kesinlikle!

Gilat''a karşı bırakılan o bin 27 kişi nasıl seçiliyor peki?

Bir pazarlık yapılıyor. Hamas''ın belirlediği isimler bunlar. Hamas, öncelikle daha uzun süre kalan mahkûmların ve kadınların çıkarılmasını istiyor.

Sizi en çok etkileyen ya da duyulmasını en çok istediğiniz mahkûm hikâyesi hangisi…

Hasan Selami''nin kitapta da yer alan mektubu, bir hikâye olmamasına rağmen beni en çok etkileyen şeydir bu. En çok duyulmasını ve hassasiyet gösterilmesini istediğim başlık bu olabilir. Çünkü Selami salıverilmeyen bir isim. O mektupta, adeta yalvarırcasına ''bizi unutmayın, bize yazın'' diyor. Kitapta mektubun tamamını okuyunca göreceksiniz, muazzam dokunaklı bir durumdur bu.

Birçok şey yapmak mümkün
Beş çocuk annesisiniz. Aynı zamanda beş ayrı uluslararası organizasyonda dünyada ''herkes için adalet'' fikrinin yerleşmesi için çalışmalar yapıyorsunuz. Epey zor oluyordur?

Bu çalışmalarla çocukların eğitimi aynı. Aslında bu da bir çocuk yetiştirme yöntemidir. Biz çocuklarımıza böyle örnek olabiliriz. Bu şekilde çocuklarıma sadece kendilerini düşünmemeyi öğretiyorum. Devlet başkanı olmana gerek yok. Herhangi biri birçok şeyi yapabilir.

10 yıl önce