|

Rulete değil giyotine gittim

Kürt Ahmet lakaplı Ahmet Turgut'un oğlu Melih Turgut'un casinosuna iade-i ziyarete gittiğinde nezaket icabı rulet oynadığını anlatan Yaşar Öz, makinede yapılan hile yüzünden 490 bin dolar kaybettiğini söyledi.

Şaban Arslan
00:00 - 7/01/2007 Pazar
Güncelleme: 23:47 - 6/01/2007 Cumartesi
Yeni Şafak
Rulete değil giyotine gittim
Rulete değil giyotine gittim

Cezaevindeki son 2.5 yılında hayatının kalan kısmını nasıl idame ettireceğini düşünüp geleceğe dair planlar yaptığını anlatan Yaşar Öz, "Günde 8-10 saat kitap okuyup sinemaya gidebileceğim huzurlu bir hayatı hayal ettim. Cezaevinden çıktıktan sonra da kendime bu hayatı kurmanın yollarını aradım" dedi. En iyi anladığı iş olan casinoculuk yapmaya karar verdiğini ve bu iş için de 'memleketi' olarak gördüğü Kıbrıs'ı seçtiğini söyleyen Yaşar Öz, 7-8 milyon dolarlık yatırımla Kıbrıs'ta üçte biri İngiliz Peter Stevans'a ait olan, Avrupa'nın en güzel casinosunu açtığını anlattı. Hayalini gerçekleştirmek için kendisine neden daha mütevazı bir iş seçmediği sorusunu, "Bazen insan hayal ettiği hayatı değil, hayatın dikte ettiğini yaşamak zorunda kalır. Ben buna en güzel örneklerden biriyim" diye cevaplayan Yaşar Öz, son olay başına gelene kadar, tam hayal ettiği gibi olmasa bile kendisine, evinden işine, işinden evine gidip geldiği bir dünya kurduğunu anlattı.

Yaşar Öz, adamlarıyla casinosunu basarak iki arkadaşını öldüren Melih Turgut ve babası Kürt Ahmet lakaplı Ahmet Turgut'la nasıl tanıştığını şöyle anlattı: "Bu kişiler, casinoma gelip çay kahve içip oyun oynayan insanlardı. Her seferinde beni casinolarına davet ediyorlardı. Ahmet Turgut Ankara'dan her Kıbrıs'a geldiğinde, mutlaka yanımıza uğruyordu. Yaklaşık 15-20 ziyaretlerinden sonra, Ramazan Bayramı'nda, eve giderken, 10 dakikalığına iade-i ziyaret yaptım, 'usuldendir diye', 10-15 bin dolarlık da oyun oynamaya karar verdim."


Looser'ın bayrak tutanı oldum

"Ben Black Jack'i, pokeri bilmem. Pişti bile oynayamam. Bir tavla, bir de rulet bilirim" diyen Yaşar Öz, kumarda oyuncuların 'winner' (kazanan) ve 'looser' (kaybeden) olarak ikiye ayrıldığını belirterek, "Sektörde herkes benim winner olduğumu söyler. Kazanmaya çok yakınımdır. Kıbrıs'taki 18 casinonun 16'sı bu yüzden beni tercih etmez.

Rulette kolay kolay kaybetmeyen biri olmasına rağmen, ilk seferde 245 bin dolar kaybettiğini anlatan Yaşar Öz, 490 bin doları nasıl kaybettiğini ve rulet makinelerindeki hileyi nasıl ortaya çıkardığını şöyle anlattı:

"Orada ters giden, tuhaf bir şeyler oluyordu. Cebimdeki 20 bin dolar nakit parayı verdim, kalanını da çekle kapattım. Sonra olayı araştırmaya başladım. Daha çok ayrıntı için gittiğim ikinci ziyarette 119 bin, 3. ve 4. kez gittiğim ziyaretlerde de 52 bin ve 79 bin dolar kaybettim. 4 ayrı ziyaretteki toplam kaybım 490 bin dolara ulaştı. Bu sayede, daima winner olarak anılan ben, looser'ların 'bayrak tutanı' oldum. Borcun tamamını, bir kısmını nakit, bir bölümünü de çek olmak üzere kapattım. Hileden emin olmuştum. Kaybettiğim rulet masalarında, olmaması gereken bir cihaz vardı. Rulet tekerine monte edilen servo, motor yardımıyla bir çiviyi uzaktan kumanda ediyor, çivi istendiği zaman kaldırılıp topun önü kesiliyor, böylece topun istenen numaraya düşmesi sağlanıyordu. Ağzınızla kuş tutsanız, o masalarda bir dolar kazanma ihtimaliniz yok. Oyun şans oyunu olmaktan çıkıp, adeta giyotine dönüşüyordu. Kim bilir bu yolla kaç kişinin ocağını söndürmüşlerdi."


Dedektif gibi araştırdım

Cihazı imal edeni, Melih Turgut'un casinosuna satanı, kumanda edenleri tek tek bulup 'ikna' ederek kayıtlı itiraflarını aldığını anlatan Yaşar Öz, aynı şekilde casinonun 2. müdürü A. ve genel müdür A.Y'ye de makinelerdeki hileyi itiraf ettirdiğini söyledi. "Bu kişileri silahla tehdit ederek değil, sohbet sırasında konuşturdum" diyen Yaşar Öz, herkesin "Biz emir kuluyuz" diyerek pişmanlığını dile getirdiğini anlattı.

Sorunu çözmenin üç yolu olduğunu anlatan Yaşar Öz, parasını almak için nasıl bir yol seçtiğini ve sonrasında yaşanan gelişmeleri de şöyle anlattı: "Birincisi, casinoya gidip, müşterilerin de olduğu bir saatte ruletlerindeki düzeneği deşifre etmek, ikincisi polise haber vermek, üçüncüsü de benim yaptığım gibi konuşarak paramı geri almaktı. Bu yolu seçmemin nedeni, adada faaliyet gösteren ahlaklı casinocuların bundan etkilenmemesi, yani sektörün zarar görmemesiydi. Bırakın 490 bin doları, 490 dolar kaybetmiş olsanız ve hileyi ispat etseniz, hakkınızdan feragat mı ederdiniz, paranızı geri almanın yolunu mu arardınız. 18 Aralık günü, yani düğünümden bir gün sonra, gece yarısı Ankara'dan Kürt Ahmet arayarak, 'Yaşar Ağa, sen bizim dostumuzsun. Sakın merak etme, bu işi düzelteceğiz. Yarın Melih Kıbrıs'a geliyor, konuşup çözersiniz' dedi."


Kurdukları oyunu inkar etti

Melih Turgut'un, 19 Aralık'ta, saat 16.30'daki randevusuna gelmediğini anlatan Yaşar Öz, "23.30'da eve gitmeye hazırlandığım esnada, geldiğini söylediler. Ofisime davet ettim, 'Restoranda oturalım' dedi. Ancak yanında getirdiği iki adam, silahını göstererek volta atıyor, insanları tahrik ediyordu" dedi. Melih Turgut'un, silahlı 3-4 adamını da önceden casinoya gönderdiğini ve bu kişilerin müşteri gibi makinelerde oyun oynadığını anlatan Yaşar Öz, saldırı anını ve sonrasında yaşananları şöyle anlattı:

"Melih, casinosundaki düzenekleri inkar etmeye başladı. Ben de yarın ona elimdeki ses kayıtlarını ve görüntüleri kendisine göndereceğimi söyledim. Sulh ile görüşmeyi bitirip, dükkanımı, müşterilerimi ve çalışanlarımı korumak istiyorum. Olay çıkmasın diye sürekli alttan alıyorum. Bir müddet sonra güvenlik müdürüm gelip bana Abhazca, ne yapmaları gerektiğini sordu. Ben de 'Kimse müdahale etmesin' talimatı verdim. Casino dışında olduğu için talimatımdan haberi olmayan Hüseyin Dönmez, görüşmeyi bitirme aşamasında içeri geldiğinde, silahını göstererek ortalıkta dolaşan adamı gördü. Benim uyarıma aldırmadan şahsı oturmaya davet etti. Bu sırada herkes silahını çekti, yakınlarım beni kolumdan çekip olay yerinden uzaklaştırdı. Hüseyin hariç hiçbir arkadaşımda silah yoktu. Çünkü Kıbrıs'a gittiğimde, resmi makamlara silahsızlık ve olay çıkarmama sözü vermiştim. Yerde yatan yaralı ve savunmasız iki insanı acımasızca vurarak öldürdüler. Musa Çakmak'a (Olayda ölen diğer kişi) ilk kurşunu sıkan Melih Turgut, yaralı olarak yerde yatan Hüseyin'e öldürücü son kurşunu acımadan sıktı."


Hukuk savaşı başlattım

Yeni Şafak'ın İstihbarat Şefi Şaban Arslan'a, olay sırasında casino kameralarına yansıyan görüntüler üzerinden olayın ayrıntılarını anlatan Yaşar Öz, "3. gün mahkemeye çıkarıldım. 7 gün ek tutukluluk süresi alındı. Ek sürenin dolmasına 2 gün kala, Bakanlar Kurulu'nun sınır dışı kararıyla Türkiye'ye yollandım. Her şeyi ispatlayacak delilim var. Suçluysam neden yargı önüne çıkarılmadım. Suçsuzsam neden sınır dışı edildim. Ben bu davanın en önemli tanığı ve mağduruyum. Bu nedenle bile duruşmalarda hazır olmam gerekir. Hukuk savaşı başlattım" diye konuştu.



Susurluk'ta en ağır bedeli ben ödedim

Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı'nın eşi Meral Çatlı'nın üvey dayısı, kaçırılarak öldürüldüğü sanılan Tarık Ümit'in de iş ortağı olan Yaşar Öz, Susurluk davasından 4, uyuşturucu ticaretinden de 15 yıl ağır hapis cezası aldı. Metris, Eskişehir, Kırklareli ve son olarak da Edirne F Tipi Cezaevi'nde 7 yıl 7 ay 13 gün hapis yatan Yaşar Öz, Susurluk davasından söz açılınca, "Önceki yıllarda yaşadıklarım, yaptıklarım, doğrudur yanlıştır, bunları konuşmak şu anda çok gerekli değil. Ancak ben çok ağır bedeller ödedim. Hiçbir aftan ya da şarttan yararlanmadım. Çünkü Susurluk'tan yargılananların içinde, sivil olan 2 kişiden biriydim" diyor.




17 yıl önce