YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...


  Arşivden Arama

 

 

Mızrak çuvala sığmıyor görüyorsunuz

Deniz Baykal, "Vira bismillah" deyip kolları sıvadı. Hadi hayırlısı...

Habaset ehline sorarsanız, Baykal "dindar" seçmene göz kırpıyor. 17 ay boyunca düşünmüş taşınmış, "Türkiye'nin gerçeklerine uygun, aşırı olmayan sol"da karar kılmış. Bu "sol", muhafazakâr kesimleri, daha doğrusu varoşları da içeriyor.

"Artık değiştim" diyor Baykal.

Siz yine de inanmayın.

Bu CHP'lilerde kalıtsal bir yan var.

Dünya ne kadar değişirse değişsin, insanlık ne kadar tekamül ederse etsin, hiç eskimeyen, sürekli kendini "yenileyen" (!) bir "kalıtsal" yan... En demokrat geçineninden en faşistine, neredeyse tümünü çerçeveleyen ve üttihatçılığın "olmazsa olmaz" koşulu sayılan bir kalıtsal yan...

"Çevre"nin taleplerine karşı "merkez"i savunmak, birtakım darbeleri desteklemek gibi...

Örneğin, Baykal, 28 Şubat sürecinde, "Ordu, sivil kamuoyunun oluşmasına katkı sağlayan önemli bir baskı grubudur" diyerek, BÇG'nin "fişleme düzeni"ne sahip çıkmıştı.

"Türkiye'nin gerçeklerine uygun, aşırı olmayan bir sol", öyle mi?

Türkiye'de sol hiç olmadı ki...

Ercan Karakaş biraderimize sorarsanız, "Emek-sermaye çelişkisi varoldukça, Türkiye'de sol da varolacaktır."

Sanırsınız arkadaş, sosyal sınıflarını teşekkül ettirmiş "ileri kapitalist" bir ülkede yaşıyor ve "solculuğunu" gerekçelendirirken marksist terminolojinin "emek-sermaye" şablonunu baz alıyor.

Hayır...

Türkiye'de sol ne zaman "emek-sermaye" çelişkisi üzerine siyaset bina etti ki iki gözüm?

Türk solu hiçbir zaman marksist olmadı.

"Sol" tanımına uygun politikalar da üretemedi.

Uzun yıllar "marksizm"le "kemalizm"in izdivacından doğan ucube bir ideolojiyle idare ettiler.

Zaten bütün sıkıntı da buydu.

Jakoben teokrasiyle marksizmi, "totalitarizm"le "parlamenterizm"i birleştirdiğinizde ortaya bir "şey" çıkıyor, ama bu "sol" olmuyor.

Attila İlhan vaktiyle "Marks'a dayanarak sol düşünceyi yeniden tanımlayalım" demişti de, etmediklerini bırakmamışlardı adamcağıza.

Çünkü onların "sol"dan anladıkları "amansız bir polis rejimi, kesin bir özgürlüksüzlük"tü...

Tıpkı, üretim araçlarını egemen sınıfın (bürokrasinin) denetimine veren ve "enternasyonalizm"den bağnaz bir şovenizme sürüklenen Sovyetler Birliği örneğinde olduğu gibi.

Demokratik cumhuriyete karşı "otoriter" cumhuriyeti, demokratik sola karşı "askeri sol"u savunmak "solculuk" değil, en hafif deyimiyle hokkabazlıktır.

Ve bu hokkabazlığın da "emek-sermaye çelişkisi"nde yeri yoktur.

Üretim araçlarını üretici yığınların denetimine verip, artı değerin eşit paylaşımını esas alan politikalar üretebiliyor musun?

Hayır...

O zaman kurultay toplamaya devam...

Yaptığınız en "ciddi", en "derli toplu" iş bu çünkü.


30 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...