YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

"Post-Cumhuriyet" sürecin içindeyiz!.

 
"Cumhuriyet"imiz, ne kurulduğu 1920'ler ve 1930'lardaki gibidir, ne de çok partili rejime geçerek ergenliğe ulaştığı 1950'ler ve 1960'lardaki şartlar geçerlidir..

 

Herşey eskir.. Hatta "modern" olan şeyler de eskir.. Çünkü "modern" kelime anlamı ile, "içinde bulunulan çağa uygun olan" demektir..

Dün "modern" olan şey, gerçekten değerli ve kalıcı ise, ona "klasik" deriz.. Eğer kullanamasak bile, sakladığımız zaman değer kazanacak birşey ise, bu defa "dünün moderni", bakarsınız "bugünün antikası" olur..

Aynı durum, sadece eşyalar veya yapıtlar için değil, sistemler ve rejimler için de geçerli..

Örneğin 20'nci yüzyılın başında, Henry Ford, otomobili geniş kitlelere dönük olarak seri-imalata soktuğu zaman, bu durum "sanayideki modernizmin" simgesiydi..

"Endüstri-toplumu" da, modern bir olguydu 20'nci yüzyılın ilk döneminde..

Fakat şimdi, endüstri-sonrası (post-industrial society) toplumu bile geride kaldı..

Henry Ford modernizmi, merkezdeki yoğun işçi gücünün, katı bir çalışma disiplini içinde, sendikal haklar olmadan, seri imalatla üretim rekorları kırmasını ifade ederdi..

Ama sonra bütün tablo değişti.. "Post-Fordizm" denilen dönemde, sendikalar oluştu ve güçlendi. Otomobil üretimi, merkezdeki büyük üniteden, ülkeye ve dünyaya dağılmış, küçük ünitelere geçti.. Tüketici, aynı renkteki (siyah), sağlam ve basit otomobilden bıktı.. Rekabet sonucu, içinde radyosu olan, rengarenk ve çeşitli lüksleri içeren, farklı modeller oluştu..

Bugün ise, "Post-Fordizm" de, bir çeşit antika..

"Globalleşme ve bilgisayar teknolojisi," hem uluslararası işbirliğinin, hem de neredeyse her kişiye göre farklı üretilen model çokluğunun devreye girmesine yol açtı..

Bizim Türk pazarını 15-20 yıl aynı model ve aynı ilkel teknolojik donanımlı otomobillerle dolduran yerli sanayi, bu açıdan, "Post-Fordizm"den de önceki bir antikalığı ifade eder..

Bütün bunları neden irdeliyoruz?

Diyoruz ki, bizim için de, "Post-Cumhuriyet" bir dönem başlamıştır..

"Cumhuriyet"imiz, ne kurulduğu 1920'ler ve 1930'lardaki gibidir, ne de çok partili rejime geçerek ergenliğe ulaştığı 1950'ler ve 1960'lardaki şartlar geçerlidir..

Nasıl 1997'nin 28 şubatındaki bir muhtıra ile, siyasete "derin devlet" mudahale edince, buna "post modern askeri darbe" dediysek, kendisine mudahale edilen devlet ve toplum da, eskisinden çok farklı bir "Post-Cumhuriyet" sosyo-politik süreci içine girmiştir..

Bu gerçeğin göstergelerini, isterseniz Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un 6 Eylül 1999 tarihli konuşmasından çıkartabiliriz..

İsterseniz Abdullah Öcalan'ın cezasının infazı konusunda, "derin devlet"in ve "sığ politika"nın yeni söylemlerini irdeleyerek, Post-Cumhuriyet döneminin ipuçlarını arayabiliriz..

"Eski modern cumhuriyet"in, kendisine temel tehdit olarak gördüğü ve sivil siyasetin yasaklarını ifade eden, "komünizm", "bölücülük" ve "irtica" kavramları eski anlamlarını kaybetmiştir..

"Bağımsızlık" yerine "karşılıklı-bağımlılık" geçmiştir..

Örneğin İMF'nin merkezi Washington ve Avrupa Birliği'nin başkenti Brüksel, egemenliğin kullanımı konusunda, Ankara'ya eşdeğer güç sahibidir..

"Eski modern Cumhuriyet"te, "modernizm"in sözcüsü ve lokomotifi, her alanda devletti. Post-Cumhuriyet dönemde ise, devlet, modernizmin engeli konumdadır.. Demokrasi de, sivilleşme de, ekonomik gelişme de, "devlete rağmen" sağlanabiliyor..

Ayrıca devletten daha güçlü ve merkezi etkisiz kılan olgular da, sayısız şimdi..

Bu "Post-Cumhuriyet" olgusu, herhalde iyice incelenmelidir..

ŞAKA

Kleptokrasi..

Hasis adam, oğlunu düğüne götürmüş.. Yemeklerin sergilendiği masanın başında, oğlunu uyarmış..

- Oğlum.. Çok çok ye.. Yarın için de, öbürgün için de ye..

Çocuk gülümsemiş..

- Dur baba.. Hele şu dün ve evelsi gün için yiyeyim.. Sonra, bugüne, yarına ve öbürgüne sıra gelecek..

Şu bizim kleptokrat kadrolar da bir doyabilseler, belki siyasette "yarın"a bakma sırası gelir..

KOALİSYON

Önce Avrupalılık geliyor!.

Dünkü bilgilerle, bugünkü siyaseti anlamaya çalışırsak, yanılma ihtimalimiz çok artar..

"Öcalan'ın cezasının infazı" konulu tartışmaları da, eski "sağ-sol" kamplaşmaları içinde değerlendirmek hatalı olur..

Ne Devlet Bahçeli, ne de MHP, eski sağdaki "milliyetçi kamplaşma"nın simgesidir.. Neticede geçen yılın 18 nisanında aldıkları oylar, Türkiye'deki sağ fanatiklerin değil, Türkiye'deki merkez-sağ ve merkez-sol partilerden bıkan seçmenlerin oylarıdır..

Bu açıdan Ecevit ve DSP de, eski sol kanat kamplaşmanın büyüttüğü bir olayın temsilcileri değildir..

Ecevit de, Bahçeli de, eski dönemden bıkmış kentlilerin öne ittiği isimlerdir..

Konu, parti-içi demokrasi ve liderler sultasına tepki meselesi de değildir..

Ecevit de, Bahçeli de, siyasetin en tartışılmaz liderleridir partileri içinde..

O zaman, Öcalan konusundan ötürü bu koalisyon parçalanmaz..

Çünkü DSP'nin de MHP'nin de yeni misyonları, Avrupalılık, reformculuk ve uzlaşmadır..

Bırakalım, sahnede gösteri yapsınlar bu durumda..


11.OCAK.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...