AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Bir kilo pirzola yerine iki kahkaha

İlâhi Süleyman Bey, sen çok yaşa emi... Eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel kendisinde fazlaca olduğu bilinen aklından hepimizi yararlandırmayı sürdürüyor. Televizyonlardan evlerimize konuk oluyor, gazete köşelerinden sesleniyor, hacimli mülâkatlar veriyor... Kendisini meşgul etmesini bilen emeklilere her zaman hayranlık duymuşumdur...

Demirel'in şu sıralardaki mesaisi Türkiye'nin Irak'a asker göndermesini sağlamaya yönelik... Aslında, derdi Türk askerlerinin Irak'a gitmesi de değil tam, istediği Türkiye'nin ABD'nin yanında saf tutması... "Adamlar en az 30 yıl daha buradalar kardeşim" diyor soranlara...

İkinci tezkere Meclis tarafından geri çevrilmesin istemiş, "İktidar milletvekilleri hükümetin talebini reddederse siyasi kriz çıkar" açıklamasını yapmıştı; Meclis'in red tavrından sonra siyasi kriz filân çıkmadı. Olsun, Süleyman Bey şimdi yine aynı sözleri sarf etmekte beis görmüyor. Yeni tezkere sevkedilir ve Meclis yine olumsuz tavır alırsa, eski cumhurbaşkanına göre, bu, siyasi sonuçlar doğururmuş... "Bana, 'demokrasi' demeyin" diyor Süleyman Demirel; demokrasiyi 'parti disiplini' olarak tarif ediyor...

O bütün bu fikirlerini çok ciddi ifadelerle karşısındakilerle paylaşıyor, ama nedense ben kendimi tutamayıp gülüyorum. Gülünç mü, Süleyman Demirel? Yo, hayır, tersine gülünç olmaktan çok uzak bir duruşu var. Ya söyledikleri? Onlar da, dinlendikleri taktirde ölümü de içeren bir adım atılmış olacağı için müthiş sonuçlar doğuracak fikirler... Öyle olduğunu bildiğim halde, onu dinlerken, gülmekten kendimi alamıyorum...

Süleyman Demirel'in siyasi hayatı Amerika ile açılmıştı. 'Eisenhower Fellowship' adlı bir programla ABD'ye çağrılan ilk Türk oydu. 'Umut veren gençler' için kurulmuş bir burstu ona verilen; kendisinden sonra başka umut veren Türk gençleri de aynı programla çağrıldılar Amerika'ya... Bir tek o, kendisine 'umut' bağlayanları mahçup etmedi.

Şapkasını alıp gittiği AP'ye genel başkan seçilişi sırasında Amerika yine bir biçimde rol oynadı. Morrison adlı Amerikan firmasının temsilcisiydi Süleyman Demirel ve kongrede Başkan Lyndon Johnson ile çekilmiş fotoğraflarını delegelere dağıttı. Rakibi 'muhafazakâr' Sadettin Bilgiç karşısında, AP delegeleri, demokrasiye kısa yol olarak gördükleri Amerika'yla ilişkileri iyi Süleyman Demirel'i seçtiler...

Süleyman Demirel tam iki kez koltuğundan edildi. Her iki darbede 'Amerikan parmağı' olduğundan kuşku duyuyor mudur? Gazeteci Cüneyt Arcayürek'in darbelerde Amerikan parmağını irdeleyen kitabına katkıları sayesinde kuşkusundan haberdarız. Siyasette en yakını İhsan Sabri Çağlayangil, 12 Mart'tan sonra kendisiyle gazeteci olarak görüşen İsmail Cem'e, "Altımızı CIA oydu" açıklamasını yapmıştı.

Tuhaf mı geldi? Şimdilerde "Washington ne istiyorsa yapalım" görüşünü seslendiren, siyasi hayatına 'Amerika kartı' ile başlamış Süleyman Demirel'in iki kez tökezlemesini ABD'den bilmesi gerçekten bana da tuhaf geliyor... Ancak, tuhaflığın üzerinde biraz düşününce bugünkü tavrını daha kolay yorumlayabiliyorum... Süleyman Bey, kuralsız uçan bir sineği bile ABD'ye bağlayan politikacılardan... Şimdiki tavrının bazı hayırlı sonuçlar doğuracağına inanıyor olmalı...

Türkiye'deki gelişmeleri Washington'dan izleyenlerin onun bu açıklamalarından fazla mutlu olduklarını sanmam. Bir kere, Demirel adının Meclis üzerindeki etkisinden endişe eder Amerikalılar... Bugünkü Meclis, birkaç CHP'li dışarıda bırakılacak olursa, Süleyman Demirel'in hayatları üzerinde olumsuz izler bıraktığı insanlardan oluşuyor... Demirel'in savunduğu fikirlerin özde mutlaka 'yanlış' olduğuna inanan milletvekilleri, şimdi onun ağzından "Irak'a asker gönderelim" teklifini işittiklerinde, aynı görüşte olsalar bile, "Acaba?" diye yeniden düşünme ihtiyacını duyuyorlar...

Washington'dakilerin tek çekincesi, TBMM'nin kompozisyonu yüzünden milletvekillerinin vereceği ters tepki değil; kendisini tanıyan Amerikalılar Demirel hakkında fazla olumlu görüşlere sahip değiller. Tezkere tartışmaları sırasında da yazdığımı hatırlıyorum: Son başbakanlığı döneminde Ankara'da büyükelçilik yapan Amerikalı diplomat, başbaşa bir sohbetimizde, "Demirel hakkında ne düşünüyorsun?" diye bana sorduktan sonra, gevelemem karşısında, kendi tespitini 'yazılmaması kaydıyla' benimle paylaşmıştı da kullandığı sıfatın keskinliği yüzünden ağzım açık kalmıştı...

Amerikalı diplomatların yıllar boyu gönderdikleri raporlar şimdiki yönetimin de elinde.

Eski cumhurbaşkanı, eğer nüfus cüzdanı yalan söylemiyorsa, 80 yaşına yaklaşıyor. Son çıkışlarını bu sebeple küçük politik bir manevra olarak görmekte zorlanıyorum. Buna rağmen, kendisini benden iyi tanıyan gözlemciler arasında, "Öyle deme, Elbe Adası'ndan dönen Napoleon olmayı, yeniden göreve çağrılan Charles de Gaulle rolünü sever Süleyman Bey" diyenler az değil... Oysa, o beklentiyi hak edecek bir gelişme için zeminin müsait olmadığını bilmez mi Süleyman Bey?

Biliyorum, bazılarınız, Süleyman Demirel'in şimdilerde söylediklerine çok kızıyorsunuz. Size tavsiyem şu: Kızmayın. Benim gibi keyfini çıkarmaya bakın. Bugünün ortamında kaliteli kahkahaya o kadar muhtacız ki...


26 Ağustos 2003
Salı
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED