Ana Sayfa
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Aktüel
Spor
Yazarlar
Televizyon
Sağlık
Yurt Haberler
Son Dakika
657'liler Ailesi
Ankara'da Şafak
Bilişim
Çalışanın Sesi
Diziler
Düşünce Gündemi
İzdüşüm
Kültür-Sanat
Röportaj
Sinema
Yemek
Zamanda Yolculuk
Bize Yazın
İnsan Kaynakları
Abone Formu
Temsilcilikler
Reklam
Künye
Arşiv

Yeni Şafak'ta Ara

	Fehmi KORU f.koru@yenisafak.com.tr

KUALA LUMPUR (Malezya)

İsrail saldırganlığı Filistin ve Lübnan'a yönelik, ama bütün İslâm Dünyası'nın olan-bitenden huzursuzluk duyması için bir yığın sebep var. Arap-İsrail ihtilâfının 100 yıla yaklaşan tarihinde, İsrail hiç bugünkü kadar acımasız, İslâm Dünyası da hiç bu denli çaresiz olmamıştı. İslâm Dünyası bölük-pörçük, tek ağızdan cılız bir tepki bile veremiyor...

İslâm Konferansı Teşkilâtı (İKT) birlik-beraberlik görüntüsü sunmanın en ideal platformu. 1960'ların sonunda, Kudüs'teki Mescid-i Aksa'nın fanatik bir Musevi tarafından kundaklanmak istenmesi üzerine kurulmuştu İKT; bugün İslâm Dünyası'nın bütünü fanatik İsrailliler'in tecavüzüne muhatap, bu durum da İKT'ye görev yüklüyor. İKT'nin Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, bunu sağlamak için, dönem başkanı Malezya'nın anlayışıyla bir olağanüstü zirve düzenledi. Biz de bu sebeple buradayız.

Ne beklersiniz? Bütün İslâm ülkelerinin en üst düzeyde temsil edildiği bir toplantıdan en keskin ifadelerle kaleme alınmış bir kınama metninin çıkmasını, değil mi? Bir kere, cumhurbaşkanı, kral, emir veya başbakan düzeyinde temsil edilen ülke sayısı hayli sınırlı; pek çok ülke zirveye bakan düzeyinde katılıyor. Ortaya eğer bir metin çıkacaksa, bu, büyük ihtimalle dostlar alış-verişte görsün cinsinden olacak...

En hazırlıklı ülke yine Türkiye. Başbakan Tayyip Erdoğan, zirveye katılmak üzere çıktığı Malezya yolculuğunda, gezisini izleyen gazetecilerle uçakta konuşurken, Türkiye'nin Lübnan'la ilgili çözüm planının ana-hatlarını da açıkladı. Yüreğe su serpen, İsrail ve bölgedeki uzantılarının beklentileri istikametinde davranılmayacağına dönük "Mevcut şartlarda oraya gitmeyiz" sözü oldu. İsrail, Türkiye'nin de içinde yer alacağı çok-uluslu bir askerî gücün ateşkes ilân edilmeden bölgeye gelmesini ve başlattığı Hizbullah'ı etkisizleştirme ameliyesinin o güç tarafından tamamlanmasını istiyor.

"Mevcut şartlarda oraya gitmeyiz" dedi Başbakan Erdoğan ve ekledi: "Her şeyden önce BM Güvenlik Konseyi'nden ateşkes kararı çıkmalı; çok-uluslu güce görev BM tarafından verilmeli, taraflar da bunu kabul etmeli. 'Taraflar' deyince, Lübnan ve Hizbullah'ı da kast ediyorum. İlk elde 15 günlük bir ateşkese ihtiyaç var."

Sürecin kendi lehinde gittiği inancıyla İsrail'in yavaştan almasını doğru bulmuyor Başbakan; bize, "Süreç şimdi farklı seyretse de, İsrail'in lehine gelişmeyebilir; İsrail sürprizle de karşılaşabilir" dedi. Şebaa çiftlikleri sorununun çözülmesi, İsrail ile Hizbullah arasında esir takası yoluna gidilmesi de Türkiye'nin teklifleri arasında. "Bunlar olursa" dedi Erdoğan, "Hizbullah da belki Lübnan ordusunun altına girmeyi kabul edebilir."

Dünyanın vicdanını sızlatan Kana fâciası dahi İsrail saldırganlığını sonlandırmadı. BM, kendi Genel Sekreteri'ni bile şaşırtan kınama-özürlüsü bir örgüt görüntüsünde bugün. ABD ile İngiltere, ellerinden gelse, İsrail'in yanında savaşmak üzere kendi askerlerini gönderecek; şimdilik yaptıkları lojistik ve silâh desteği sağlamak... Avrupa ülkelerinden huzursuz olanlar var, var olmasına, ancak onların da hükmü geçmiyor...

Umut İslâm Dünyası'nda... Birlik ve bütünlük içerisinde hareket edebilse Müslüman ülkeler, ellerindeki değerleri koz olarak kullanabilmeyi bilseler, geçmişte sadece petrol boykotu haberinin bile dengeleri sarstığı ortamlara yeniden kavuşulabilir. Oysa o dönemde önderliği elinden bırakmayan ülkelerin liderleri, İKT toplantısında görünmekte bile mütereddit bugün...

Ciddi bir sıkıntı bu. Mutlaka bir şeyler yapılmasını gerektiren büyük bir sıkıntı... 'Yeni bir Ortadoğu'ya gerçekten ihtiyaç var; Rice'ın arzuladığı değil, Türkiye'nin önderlik edeceği bir 'Yeni Ortadoğu'ya...

Geri dön

Yazdır

Yukarı