T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 4 AĞUSTOS 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Koray DÜZGÖREN

Büyükanıt'tan beklenen siyasi görevler

Gelecekte, istese de istemese de tartışmalı Şemdinli olayı ile anılacak olan Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanlığı'na atanması formalitesi de tartışmalı oldu. Bu tartışmaların temelinde ne olduğunu aslında herkes çok iyi biliyor. Açıklık yerine, gizli kapaklı bürokratik geleneklerde israr edilmesi. Açıklıktan kaçınılmasının temeli nedeni de belli aslında. Bürokrasiye güç veren, erk veren bir takım geleneksel yapılanmaların devam ettirilmesinin devletin hatta ülkenin bekasıyla eş değerde telakki edilmesi.

Öyle olmadığı gayet iyi bilindiği halde...

Tabii temel yaklaşım bu olunca şeffaflık, demokratik yaklaşımlar, çoğulculuk ve hukun üstünlüğü ilkeleri de kolayca feda edilebiliyor.

Şimdi bu, geleneksel devlet teammüllerine sıkı sıkıya bağlı bürokratik yapıda Büyükanıt'a yapılan olağanüstü uygulama tartışılıyor.

Sanki Büyükanıt bir an önce genelkurmay başkanlığına atanmazsa memlekette karışıklar çıkacakmış gibi bir hava yaratıldı.

Büyükanıt paşanın bir an önce atanmaması durumunda sanki bazı istenmeyen gerçekler ortaya çıkacakmış da bu atamayla bu ihtimaller bertaraf edilmek isteniyormuş gibi bir hava.

Tabii bunlar doğru değil.

Bu düzeyde, yani ülkenin genelkurmayının teslim edildiği bir komutanın bu tartışmaların, tereddütlerin dışında bırakılması gerekirdi. Bu komutanın genelkurmay başkanlığına atanmasıyla da tartışmalar bitmedi. Daha sonra da bitmeyecek gibi görünüyor. Keşke genelkurmay, ilerde o kurumun başına geçecek bir komutanını bu şaibelerden koruyabilecek basireti gösterebilseydi. Onun, Şemdinli davasından alnının akıyla çıkmasını sağlayabilseydi. Oysa böyle olmadı. Şemdinli meselesi daima Büyükanıt'ı takip eden bir mesele oldu. Bundan sonra da olacağını, Paşa'yı övmek için kaleme sarılan her yazar belirtmeden geçemiyor.

Üstelik de tabii kaale alınmıyor ama, Avrupa'dan da sürekli bu yolda imalar geliyor ve Şemdinli meselesindeki ast üst ilişkisinin ortaya çıkarılması gerektiğine değiniliyor.

Üstelik de bir de buna, 'bombacı paşa'nın yaptığı açıklamalar da eklenince bu silahlı kuvvetler içindeki çeteler meselesinin Büyükanıt Paşa'nın peşini kolay kolay bırakmayacağı anlaşılıyor. Bunları bir kenara bıraksak ve atama işlemindeki olağanüstülük tartışmaları geride kalsa bile şimdi de Yaşar Paşa'ya atfedilen siyasi görevler üzerine tartışmalar yapılıyor.

Bir genelkurmay başkanını daha göreve başladığı andan itibaren yıpratacak şeyler bunlar. Daha işe başlarken siyasete ve devlet idaresine nasıl ve hangi konularda müdahil olması gerektiğine dair malum bir yol haritası şimdiden kendisine hatırlatılıyor.

Bu yol haritası bizim medyadan önce dış basında yer aldı. Şimdi dünyamızda herkes herşeyi çok iyi inceliyor. Bir ülkede kimin ne olduğuna dair en ince ayrıntılar, bütün bilgiler kayıt altına alınıyor. Avrupa medyasının bu açıdan koyduğu teşhisi ve beklentileri burada zikretmeye gerek yok. Biz işin başka tarafındayız.

Bizim medyanın Büyükanıt'ı paralel bir başbakan gibi sunuşuna takılıyoruz. Sanki seçim zaferi kazanmış bir siyasi partinin lideri gibi sunuluyor. Kendisini bekleyen siyasi görevler, iç ve dış politikada kendisini bekleyen sorunlar vesaire. Bir başbakanı hangi sorunlar bekliyorsa onlar. Büyükanıt'ın iki yıllık görev süresindeki 'siyasi' faaliyetlerinin hayli yüklü olacağı yazılıp çiziliyor. Kalem kalem hangi meselelerin öncelik alacağı da belirtiliyor.

Herhalde Paşa'nın siyasi meselelere yaklaşımı yerine silahlı kuvvetler ve askerlikle ilgili meseleler konusundaki yaklaşımı merak edilmiyor. Mesela, silahlı kuvvetlerin PKK ve teörizmle mücadele yerine daha fazla dış tehditlerle ilgilenmesi gerektiği meselesi hakkında bir çalışması olacak mı, sorusu da sorulmuyor.

Pek olası değil ama, askerlerin ülkenin sivil yönetiminden ellerini çekmesi meselesinde önümüzdeki dönem, yani Büyükanıt döneminde bir değişim olup olmayacağı da sorgulanmıyor. Herkes Büyükanıt'tan beklenen siyasi görevleri sıralıyor. Bu şartlarda O'nun da kendisinden beklenen bu görevlerin hakkını vermeye çalışacağını söylemek gerçekçi bir yaklaşım olacak. Bu militarist beklentilere karşı bir asker olarak o ne yapsın?

NOT: Önceki yazımda bu soruyu sorup medyanın bu temel hastalığına işaret ediyordum. Teknik mesele nedeniyle bunları okuyamadınız. Tam metni gazetemizin internet sitesinde bulabilirsiniz.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi