T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 4 AĞUSTOS 2006 CUMA | ||
|
Org. Yaşar Büyükanıt'ı Genelkurmay Başkanlığı'na taşıyan sürecin birkaç açıdan değerlendirilmesi gerekiyor. Atamayı sonu merakla beklenen bir filme dönüştüren faktör Paşa'nın hakkındaki iddialardan kaynaklanıyordu. Ancak, bu iddiaların atamayı durdurabileceği iddiası ilginç bir şekilde Büyükanıt'a güçlü destek veren çevreler tarafından konuşula konuşula yayıldı. Bir yanda bu fanatik destek, öte yanda da direnç bir çatışma üretti. İki kesimin çatışması ise, söylentilerin, onları çıkaranların istediğinden daha hızlı yayılmasına yol açtı. Bir anlamda, Büyükanıt savunulurken yıpratıldı. Başbakan Erdoğan, hassas müdahaleyle işte bu çatışmanın tahribatını önledi. Erken atama ile herşeyin eskiden olduğu gibi Yüksek Askeri Şura'nın peşine takılarak yapılması arasında büyük olmasa da önemli bir fark vardı. O fark Büyükanıt'ın daha rahat görev yapmasını, arkasında hükümet desteğini güçlü bir şekilde hissetmesini sağlayacaktır. Destekten söz edince... Başbakan, Malezya yolunda aralarında Fehmi Koru'nun da bulunduğu gazeteci grubuna Büyükanıt aleyhine gönderilen telefon mesajları için, "O sabah bana da cep telefonu mesajları geldi. Bakan arkadaşlarıma da aynı mesajlar gelmiş. Ulaştırma Bakanı'na, 'kaynağını bulun' talimatını verdim. Atama kararnamesiyle farklı beklentisi olanların oyunları bozuldu" dedi. Bunu söylemese de olurdu ama söylemeyi tercih etmesi önemli. Öte yandan, atamanın birkaç gün erkene alınmasıyla birlikte kamuoyu, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının atanmasına ilişkin prosedürü de öğrenmiş oldu. Erdoğan, o prosedürü de uçaktaki gazetecilere açıkladı: "Bakanlar Kurulu kararını verir ve kararname Cumhurbaşkanlığı'na gönderilir.... Kuvvet komutanları ataması da Şura kararıyla olmaz. Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı'na isim teklifi yapar, ben de uygun görürsem imzalarım, uygun görmezsem iade ederim, Jandarma Komutanı'nı da İçişleri Bakanı teklif eder." Bütün bürokraside olduğu gibi askeri bürokraside de hükümetin çalışacağı kadrolar üzerinde -belki daha nazik, belki daha hassas bir şekilde ama- tasarruf hakkı vardır. Geçmişte olduğu gibi bugün de gerekirse bu tasarrufun uygulamada kendisini göstermesi demokratik düzenin siyasel iktidarlara verdiği bir haktır. Hükümet müdahale etti diye, kıyametin kopması gerekmez. Gül'ün bir sıkıntısı olabilir mi!
Son günlerde Cüneyt Zapsu'nun ismi üzerinde kopan fırtınalara büyükelçilerle yaptığı görüşmeler de eklendi. Sorumluluk kendisinin ama görüldü ki artık "dikkatli'' değil "çok dikkatli'' olmasında büyük fayda var. Son tartışmaların ürettiği bir söylenti de Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün Zapsu'nun temaslarından rahatsız olduğuydu. Bu iddiayı Gül'e de sordum. Sıkıntısı, bu konunun gerçekten bir sıkıntıymış gibi konuşulmasıydı. Oysa Gül, o görüşmelerle ilgili değil. "Bana ne Allah aşkına!'' dedi. "Herkes istediğiyle görüşür, ben karışmam. Böyle şeylerden de rahatsız olmam...''
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |