T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 12 AĞUSTOS 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Dücane CÜNDİOĞLU

Bu da benim hikâyem!

Mısır'daki sağır sultan bile duyduğuna göre bizzat itiraf etmemde bir beis yok: Cemil Meriç hakkında hazırladığım bir dizi kitabın ayrıntılarını düzenlemekle meşgulüm... Son birkaç aydır gündemimde olmasının bir nedeni de bu...

Hatırlanacak olursa, kısa bir zaman önce, 40'a yakın dergi ve gazetede 400 kadar makalesinin neşredildiğini yazmıştım. Yanılmışım, zira son bir ay içinde bu makalelerin adedi 800'ü geçti...

Sizin anlayacağınız, "Cemil Meriç Haritası" hemen hemen tamamlanmış durumda...

Bu tabloda önemsediğim, esasen, Meriç'in, gözlerini kaybettikten sonra yazdıkları değil, bilâkis, gözlerini kaybetmeden önce yazdıkları....

Bilinmeyen, tanınmayan bir Meriç bu... 'münekkid' ve 'mütercim' sıfatlarıyla öne çıkan bir Meriç... Balzac ve Hugo'nun azimli/sevdalı mütercimi... 50'ye yakın eleştiri ve deneme kaleme almış olan genç ve hırçın bir Meriç... Kendi tabiriyle "Fransız edebiyatı tarihi amatörü" Meriç...

Önce Meriç'in çeviri eleştirileri... sonra edebiyat ağırlıklı denemeleri... Daha da önemlisi, Meriç'in eleştirilerine verilen cevaplar ve hatta doğrudan kendisine yönelik eleştiriler... Kısacası: Bir mabed bekçisinin zorlu mücadelesi... o denli nankör ve sevimsiz bir mücadele türü: tenkid, hiciv, polemik...

Şiir ve roman...

Şiir denince Meriç'e rehberlik etmiş bir isim akla gelir: 'Hugo'; roman denince de: 'Balzac'... Ve fakat her şeyden evvel 'Balzac'... Ömrünün geriye kalan yıllarını uğrunda harcayabileceğini itiraf ettiği Balzac...

Roman ve Balzac...

Meriç'in roman dünyasına girilmedikçe, roman çevirileri ve eleştirileri tek tek incelenmedikçe, bu başlığın altı doldurulamazdı... Ömrünün önemli bir kısmını edebiyatın bu türüyle meşgul olarak geçirmiş ama kendisi roman yazmamış, yazamamış...

Meriç'in romanla ve bilhassa Türk romanıyla münasebetleri 70'lerden sonra çok sorunlu ve sıkıntılı geçmiş olsa da takdir ettiği birkaç büyük Türk romancısı var: Peyami Safa, Yakup Kadri, Kemal Tahir ve Attilâ İlhan...

Hakkında olumlu-olumsuz değerlendirmeler yazdığı bazı romancılar da var: Yaşar Kemal, Fürüzan, Aclan Sayılgan, Adalet Ağaoğlu...

Şiir ve Hugo...

Yazdığı defterler dolusu şiire rağmen, şiirleri 1500'ü bulduğu halde "şiirden kaçan" bir adam Meriç... Ölüm yakınlarındayken, "Tercüme etmek istediğiniz isimler var mı?" sorusu karşısında, "Evvelâ Hugo'nun bütün eserlerini tercüme etmek isterdim" diye yazıklanan gözü yaşlı bir sevda adamı...

Meriç'in roman'la münasebetleri Balzac dosyasının içinde eridiği gibi, şiir serüveni de 'Hugo' dosyasının içinde eriyiverdi. Böylelikle Meriç monografisinin 'edebiyat'la ilgili kısmının bu iki isimden hareketle yazılması kaçınılmaz hâle geldi. Ben de öyle yaptım; edebiyat mâbedinin iki ulusunu, 40'lı, 50'li yılların Meriç'inin dilinden tasvir etmekle yetinip Balzac ve Hugo çevirilerini bütün teferruatıyla ele almayı uygun buldum.

Bir de 'fikir' serüveni, fikir adamlığı tarafı var Meriç'in... Gerçekten de en sorunlu, en netameli, en tantanalı, en hazin dosya Cemil Meriç'in bu tarafını, yani en çok ıskalanan yönlerini derliyor... 70'li, 80'li yılların Meriç'inin genel okura meçhul kalan yönlerini... Belki garip ama doğru: Osmanlı aleyhinde bir Osmanlı savunucusunun tezatlarla dolu iniş çıkışlarını...

Ziya Gökalp (Türkçülük), Hilmi Ziya Ülken (Eyyamcılık) eleştirileri, dolayısıyla "İbn Haldun" dosyasının teferruatı, Meriç'in fikir serüveni konusunda oldukça zengin bir malzeme içeriyor... Okura meçhul kalmış, sansürlenmiş, gözardı edilmiş yığınla malzeme...

Zaman ve mekân sözün haysiyetini tayin için öncelikli kıstaslardır. Dolayısıyla Meriç'in salt kitaplarından hareketle ciddi bir Meriç monografisi yazılamaz; zira kronolojiye riayet etmeyen bir monografi olmaz; sağlıklı bir kronoloji için de önce makalelerin yazım ve yayım tarihleri esas alınmalı, sonra bu makalelerin hangi kitaba, daha doğrusu hangi kitabın hangi baskısına dahil edildiği titizlikle takip edilmelidir. Kısacası "Cemil Meriç diyor ki: ..." diyen biri, evvelâ şu sorunun cevabını vermelidir: "Meriç bu sözü nerede ve ne zaman diyor?"

Aksi takdirde, bilmelisiniz ki: tarihsizlik talihsizliktir.

Not: Yarın, bu sütunda Tarık Buğra'nın Cemil Meriç aleyhinde yazdığı bir eleştiriyi okuyacaksınız; neredeyse 40 yıla yakın bir zamandır ustalıkla unutturulan bir eleştiri yazısını; zamansız ve mekânsız yorumlanamayacak bir eleştiri yazısını...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi