T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 12 AĞUSTOS 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mustafa KARAALİOĞLU


Lübnan krizinde Fransa'nın üstlendiği rol

Perşembe günkü yazıda dünyanın, özellikle de Avrupa'nın Lübnan'da olup bitenlere karşı kayıtsızlığını değerlendirmiştim. Birleşmiş Milletler'in ABD-İsrail kontrolündeki kınama tiyatrosunu kritik ederken güçlü ülkelerinden ses çıkmamasına dikkat çekmiştim. Tarihsal olarak Lübnan'la ilgili bir ülke olan Fransa'nın bile yeterince etkili olamadığından bahisle, şunları yazmıştım:

"Yaz tatilindeki Avrupa diplomasisi sıcaklardan bıkkın, birkaç cılız demeç dışında olup biteni seyrederken katliam yolunun kilometre taşları ustalıkla döşeniyor. Chirac'ın son demeci de nihayet Avrupa'nın çaresizliğini ilan ediyor: "Ateşkes çabalarından vazgeçmek ahlak dışıdır. ABD ile temaslarımız sürüyor."

Bu cümle, ölü sayısının bin 500'lere doğru ilerlediği saldırıların 28. gününde sarfediliyor. Belli ki bir etki sağlamak değil, sadece sırayı savmak için."

Maksadım, Fransa'yı eleştirmek değil, en güçlü sesin bile pek işe yaramadığını söylemekti ama derdimi anlatamadım sanırım.

Ve eleştirildim... En başta da dış politika yazarımız İbrahim Karagül tarafından. Karagül, "Fransa, Lübnan sorununda diğer ülkelerle kıyaslanmayacak bir aktif tutum izledi" diyerek benimle aynı görüşte olmadığını söyledi.

Ardından da Fransa Büyükelçiliği Basın ve İletişim müsteşarı Bertrand Buchwalter imzalı bir açıklama geldi. Hassasiyet güzel. Köşeyi, Fransa'nın süreçle ilgili tutumunu özetleyen bilgiler içeren bu açıklamaya ayırıyorum:

"Sayın Karaalioğlu, Yeni Şafak'ta bu sabah yayınlanan köşe yazınızı büyük bir dikkatle okudum ve yazınıza bir tepki verme ihtiyacı hissettim... İleri sürdüğünüz gibi, Lübnan'da sıramızı savmak ya da uluslararası toplumun sözde eylemsizliğini gözönünde tutmak değildir söz konusu olan. Aktörlerin ve ortaklarımızın tamamıyla, bu krize daimi bir çözüm bulmak ve daimi bir ateşkese ulaşmak için hiç bir çabayı gözardı etmemektir. Bu çabalar, Lübnan'ın topraklarının tamamı üzerindeki bağımsızlığının yeniden canlandırılmasına çağrıda bulunarak, 2 Eylül 2004 tarihinde 1559 sayılı kararın onaylanması esnasındaki çabalarımızla aynı doğrultudadır. Bir kaç hususu hatırlatmama izin veriniz:

Fransa, Lübnan'la dayanışma içerisindedir. Başbakan Dominique de Villepin, 17 Temmuz tarihinde bu dayanışmayı ifade etmek için Beyrut'a gitmiştir; Dışişleri Bakanımız Philippe Douste-Blazy, krizin başlangıcından bu yana (17 Temmuz'da Başbakan'la; 20-23 Temmuz arasında ve 31 Temmuz'da yeniden olmak üzere) bölgeyi üç defa ziyaret etmiştir. Lübnanlı yetkililer ve Başbakan Fuad Sinyora ile daimi temas içindeyiz.

Fransa, krizin çözümlenmesi yönündeki girişimlerin büyük çoğunluğunun yaratıcısıdır: 18 Temmuz'dan itibaren, New York'ta bir non-paper dağıttık; 26 Temmuz'da Roma'daki toplantıda, çözümün şartlarını ve sekansını taslak halinde sunan bir muhtıra dağıttık (muhtıranın Türkçe'ye tercümesini size yeniden gönderiyorum). Başından beri, New York'ta aralıksız bir şekilde, tüm tarafların rızasını alabilecek bir çözümün onaylanması için çalışıyoruz. Masa üzerindeki metin Fransız kökenlidir ve halihazırda Arap dünyasının ve Lübnan hükümetinin gözlemlerini de gözönüne almak için metni geliştirmekteyiz.

Fransa, doğal olarak, insani planda seferber olmuştur. Gönderilen ilk Fransız yardımı, 21 Temmuz'da Beyrut'a ulaşmıştır. Krizin başlangıcından bu yana, 3,5 milyon avro tutarında 700 ton insani malzeme Lübnan'a ulaştırılmıştır. 347 konteyner taşıyan bir gemi, önümüzdeki 11 Ağustos tarihinde yeniden Beyrut'a doğru yola çıkacaktır. Fransa, aynı zamanda, uluslararası ajanslara (Dünya Gıda Programı için 1 milyon avro, aynı şekilde UNICEF ve CICR'e yardım) da katkılarda bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı, toplamda 15 milyon avroluk bir ek para yardımının Lübnan'a gönderilmesini istemiştir.

Son olarak, girişimlerimiz ve inisiyatiflerimiz ile ilgili olarak Türk yetkilileri bilgilendirmek üzere kendileriyle daimi temas içinde bulunduğumuzu eklemek isterim. Sayın Gül ve Sayın Douste-Blazy, geçtiğimiz Cuma günü yalnızca Lübnan konusuna ayrılmış bir telefon görüşmesi gerçekleştirmişlerdir. Saygılarımla."

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi