T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
D Ü Ş Ü N C E G Ü N D E M İ | 31 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Anadilimiz, klasik dilimiz: Osmanlı Türkçesi
Dünyayı ele geçirip insanı soyup sömürmeye ahdetmiş Çağdaş küresel İngiliz-Yahudi Medeniyeti ve onun omurgasını teşkil eden Mâlî Sermâyecilik, kendine rakîp gördüğü İslâm'ı safdışı kılabilmek için Osmanlı Türklüğünün belini kırması gerekmiştir.
Osmanlıca, daha doğrusu Osmanlı Türkçesi, Türk dilinin tarihinde bir merhâle yahut devirdir. Zevk-i selîmi, ifâde gücü ile kullanılma yaygınlığı itibâriye dil, tarihimizin şâhikasıdır. Dünyayı ele geçirip insanı soyup sömürmeye ahdetmiş Çağdaş küresel İngiliz-Yahudi Medeniyeti ve onun omurgası Mâlî Sermâyecilik, kendine rakîp gördüğü İslâm'ı safdışı kılabilmek maksadıyla evvelemirde bunun yaklaşık bin yıldır çekiciliğini üstlenmiş Osmanlı Türklüğünün belini kırması gerekmiştir. TÜRKLÜK VE TÜRKCE İSLÂMSIZLAŞTIRILDI Osmanlı medeniyetinin iki pâyândâsından biri Müslümanlık'sa, öbürü de Osmanlı Türkcesi'dir. Ameliyat, evvelAllah, başarıyla tamamlanmıştır! Türklük İslâmsızlaştırılırken, Osmanlı Türkçesi de kötürümleştirilmiştir. Âbidevî eser Türkce-İngilizce sözlüğün müellifi Sir James W. Redhouse'a göre 1890'larda yüz bin söz ihtivâ eden Türkce, 2000'lerin başlarında, elhamdulillâh, neredeyse, iki, bilemediniz, üç düzinelik bir söz dağarına sâhib abuk subuk dil derekesine düşürülmüştür. Kelime haznemiz güyâ Türkceleştirildi. 'İctimâiyyât', 'hendese' Türkce değil de 'sosyoloji', 'geometri' mi Türkcedir? Niye 'anayol', 'kır yemeği', 'kaptıkaçtı', 'varagel', 'kollukcu' 'aşlık' yahut 'aşevi' bırakıldı da yerlerine 'otoban', 'piknik', 'steyşınvagon', 'teleferik', 'restoran' konuldu? Bu, ne menem bir Türkceciliktir? Cumhuriyetin önde gelen çağdaşcı, laikci zevâtı, Osmanlıca'nın, yânî Osmanlı Türkcesi'nin, geniş halk kitlelerince anlaşılmadığı suçlamasında bulunagelmiştir. Bu mantık uyarınca, anlayamadığımız, öz dilimiz olamaz! O, şu durumda bir ecnebî dildir! Burada bahse konu Osmanlıca olduğuna göre, o, bizden olamaz! Türkce olmayan bütün öteki diller gibi, Osmanlıca'nın da, ecnebî olması lazım gelir! Doğru, avam, kitabî Osmanlı Türkcesi'ni ya anlamakta zorluk çekerdi ya da anlayamazdı. Ama bu, Osmanlı Türkcesi'nin, ecnebî dil olmasından ileri gelmezdi. Bir toplumun yahut milletin bütün fertleri üstün edebî dile bihakkın vâkıf değildir, olamaz... Bütün ileri seviyedeki medeniyet ortamlarında üstün edebî ile avamî ifâde tarzları faklıdırlar. Nitekim Romalı kumandan, devlet adamı ve düşünür Iulius Caesar'ın (Jül Sezar), askerlerine hitâb ettiği ile Roma meclisinde milletvekillerine seslendiği diller -telâffuz, kelime haznesi, dilbilgisi kuralları açılarından- birbirlerinden bayağı farklıdır. Benzer durumla Arapca'da, Almanca'da, İtalyanca'da vs. karşılaşıyoruz. Sonuçta kültürümüzün nadide üstün dili Osmanlı Türkcesi de, öğrenim görmüş kişinin malıydı. Bu, bir zaaf olmayıp eşyânın tabiatındandır. Medeniyet taşıyıcısı bir milletin düşünen genç nesilleri, elbette, klasik kültür dillerini aile ile okuldan başlayarak öğrenirler. Özel derslere katılmak suretiyle değil. Bu durum, her medeniyet dili için böyleyken Osmanlıca'ya niye çok görülmektedir? Osmanlı Türkcesi, ilkokul üçüncü sınıftan itibaren okutulmalı, gelecek nesillerimiz onun sunduğu manevî ve fikrî servette neşvünemâ bulmalıdır.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Kültür |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |