T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 1 HAZİRAN 2006 PERŞEMBE | ||
|
Sıkıntılı günlere dayanabilmek için, aydın ve arı gönül gerekir. İnsana seçim özgürlüğü, "ihtiyar" verilmiştir. "Nefs"e "fücûr"u ve takvâsı ilham edilmiştir. "Nefs"i Yaratan da Sevgi Rabbi Allah'dır. Nefsi arıtmak veya kirletmek bizim elimizdedir. Aksi takdirde, "nefsini arıtan, pâk kılan kurtulmuş, nefsini kirleten, karartan da ziyana uğramıştır" buyurulmazdı. (Şems, 91/9-10). "Nefs", insanın kendi seçimi sonucuna göre kirlenir. Başlangıçta kirli değildir. Kirlenme ihtimali de kişinin seçme ve ayırma yeteneğine sahip olmasından itibaren ve sahip olduğu ölçüde başlar. Ömrümüzün günlük siyaset çekişmelerinde hebâ olmaması için, gönlümüzü ilahî Sevgi'ye kayıtsız şartsız açmalıyız. Sevgi insanları, aynı zamanda ümit insanlarıdır. Görünürde insanlığın mutluluğu için kurulmuş olduğu söylenen: Hukuk, Ekonomi ve Tıb gibi "fen"lerin uygulama alanlarına sevginin ve ümidin ışığını getirebiliriz. Bunun için dayanışma ve yardımlaşma gereğini unutmayalım. Sevgi ve nefret, özgecilik ve bencillik dayanışamazlar ve yardımlaşamazlar, amaçları aynı değildir, hedefleri aynı yönde değildir. Buna karşılık, Sevgi'de birleşenler dayanışabilir, yardımlaşabilirler. (Gel tanışık edelim, işi kolay tutalım / Sevelim sevilelim dünyaya kimse kalmaz - Yunus Emre) Sevgi gönlümüze hâkim olmamış ise, "çifte standard"dan kurtulamayız. Sevgi elçileri, başta "Vesile" makamındaki Yüce Sevgili, Sevgi nûru ile bağlantımızı sağlamak için bizi çağırıyorlar. Bu çağrıya koşmayacak mıyız? Asıl amacımız bu olursa, ilâhî Sevgi'nin kutluluğu, bereketi ile maddî şartlarımız da "çalış kazan ye yedir / Bir gönül ele getir" seviyesinde olur. Yırtıcı hayvanlarda bile görmediğimiz bencillik ve zulüm eğiliminden nefsimizi arıtabiliriz. Nefsinin bencilliğinden, cimriliğinden ve gerçek ihtiyacından fazlasına olan hırsından, nefsini ilâhî sevgi ile arıtmadıkça, bu bencillikten nefsini kurtarmadıkça, yüce anlamı ile kurtuluşa, felâha erişemez. (Haşr, 59/9). Karşıt anlamı ile değil, olumlu ifadesi ile aktarmalı idim. Nefsinin bencilliğinden kurtulan, kurtuluşa erer! Irkçılık, dünyanın servet kaynaklarına sahip olma ihtirası, sosyal adalet düşmanlığı, başkalarını köleleştirme hırsı, zayıfı ezme istekleri; iç siyasette olsun, Sevgiden ve dolayısı ile Allah'dan kaynaklanmalarına imkân olmayan olgular, görünümlerdir. İlkokullarda tekrarlanan bir söz vardır: Güneşin girmediği yere hekim girer. Sevgi nurunun girmesi engellenen gönüller de tedaviye muhtaç olurlar. Ne var ki bu gibi hastalar, hekim çağırmaya da kolay razı olmazlar, hastalıklarını inkâr ederler. Ne zaman kurtulurlar? İlâhi sevgi elçilerini gönüllerine çağırarak onların tavsiyesi ile gönüllerini "çöp evi" olmaktan çıkardıkları ve yerine ilâhî Nur'un yansımalarına açıldıkları zaman! Hazret-i İsa da bunun için "önce Allah'ın melekûtunu = Allah'ı isteyin, böyle yaparsanız esasen maddî ihtiyaçlarınız da karşılanır" demişti. Gönüllerde başlayıp çığlaşan bir Sevgi seferberliğine ne dersiniz? Ancak, Ahlâkın kategorik emri, aynı zamanda ve şüphesiz: Sevginin kategorik emri demektir. Sevgi'nin öğretisi, yaşanması ve bütün terimleri bir bütündür ve kişisel çıkarlara alet edilerek bencil çıkarların reklâm sloganı olarak kullanılması, başlı başına, ister "laik", ister tarikat görünümlü çevrelerden gelsin, ahlâk kurallarının ihlâlidir. Gül alınıp gül satılan pazarda dahi, sahtekârlıklardan sakınmak ve Şehit Beşir Ağa'nın ifadesi ile "aşka riya katmamak" gerekir. Ârif olan anlar.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |