T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 26 HAZİRAN 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Cevdet AKÇALI

KKTC'nin "De Facto" varlığı

Bir ülkenin bağımsızlığını kazanması için, bağımsızlık için aranan şartları yerine getirmesi gerekir. Bunlar kısaca, bir vatanının olması, seçilmiş bir parlamentosu, bayrağı ve hükümetidir. Bunlar varsa o devlet DE FACTO yani fiilen var demektir.

Bağımsızlık için ikinci aşama, fiili durumun başka ülkelerce tanınmış olmasıdır. Fiili durum yaratılmaksızın bir devletin kurulması mümkün olmaz. Ancak, ortada bir fiili durum varsa, bunun başka ülkelerce tanınmamış olması, o ülkenin yok sayılmasını gerektirmez.

Avrupa Konseyinde 1999 yılında "kanunsuz bölgeler" başlığı altında bir rapor hazırlanması istendi. Hukuk komisyonu raportörü, bu bölgeye misal olarak Kuzey Kıbrıs'ı gösterdi. Raportöre şunu sorduk:

"Kanunsuz bölgenin tarifini yapar mısınız?" Böyle bir sualle karşılaşacağını beklemeyen raportör: "Hiçbir ülke tarafından resmen tanınmayan devletler" dedi.

Bunun üzerine sualime devam ettim:

"Dünyada sizin bu tarifinize uyan TAYVAN cumhuriyeti vardır. Orası da kanunsuz bir ülke midir? Üstelik Tayvan hükümetini dünyada tanıyan hiçbir ülke olmadığı halde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanıyan Türkiye vardır.

Bunun üzerine raportör itirazımızı haklı buldu ve kanunların uygulanamadığı devletler listesinden KKTC yi çıkardı.

1987 yılında, İngiliz Parlamenterlerle birlikte Kuzey Kıbrıs'a ziyarete gitmiştik. İngiliz parlamenterler, KKTC nin resmen tanınmamış olmasının onun yokluğu manasına gelmediğini, bu Cumhuriyetin DE FACTO olarak mevcut olduğunu ve gerçeği kabul etmemiz gerektiğini açıkça beyan etmişlerdi.

De FACTO yani fiilen var olmanın devamı, başka ülkelerin de bu gerçeği kabul etmesidir. Bu tanımaya DE JURE yani hukuken tanınmak denir. DE JURE tanınmış olması için kaç devletin tanıması gerektiği suali her zaman sorulmuştur. Ancak tarih hiçbir rakam verememiştir.

Anadolu'da kurulan Türk devletini başlangıçta tanıyan yoktu. İlk defa Fransa ile anlaşma yapıldığı zaman, bağımsızlığının tanındığı söylendi. Anadolu Türk devleti tanınmasaydı yok sayılacak mıydı?

Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs'la olan ilişkilerin konuşulduğu her toplantıda, Yunanlılar, Türklerin kendilerini tehdit ettiklerinden bahsederler. Gerek Türk tarafı ve gerekse başka ülkeler böyle bir tehdidin olmadığını söyledikleri zaman, "Korktuğumuza niçin inanmıyorsunuz? Bir kimsenin korkması için, mutlaka bir tehdidin olması mı gerekmez" derler..

Hakikaten, Yunan ve Güney Kıbrıs tarafı, cereyan olaylardan korkmaktadırlar. Onların korkusu, Türkiye'nin 70 milyonluk nufusu değildir. Türk ordusunun gücü değildir. Onun korkmasına sebep, Kuzeyde DE FACTO ve Meşru bir devletin kurulmuş olmasıdır.

Bu devlet başka ülkelerce tanınırsa, Güney Kıbrıs'a büyük bir darbe indirilecektir. Bu tanıma, Türk Ordusunun adaya müdahale etmesinden daha büyük bir olaydır. Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti, hissettiği bu tehlikeyi adım adım bertaraf etmeye çalışmış ve bir oranda da başarmıştır.

Güney Kıbrıs'ın korktuğu birinci konu, Londra-Zürih anlaşmasındaki, Türkiye ve Yuınanistanın üye olmadığı bir kuruluşa, girememesi idi. Türkiye Gümrük Birliğine kabul edilme karşılığı bu konuda taviz vermiştir.

İkinci korkusu, Birleşmiş Milletlerin "anlaşmazlığın, iki toplum arasında yapılacak müzakerelerle çözülmesi" kararıydı. Bu korkusundan da, Helsinki'de Konuyu AB meselesi haline getirilerek halletmiştir.

Geriye sadece üçüncü korkusu kaldı: Kuzey Kıbrıs'ın başka ülkeler tarafından resmen tanınması... Bu korkusundan kurtulmak için, başka devletlerle yaptıkları her toplantıda, Kuzey Kıbrıs'ın resmen tanınmayacağına dair beyanda bulunulmasını istemektedir.

Amerika Dış İşleri Başkan Yardımcısının, Rum heyetiyle görüştükten sonra, mecbur değilken "Kuzey Kıbrıs'ı asla tanımayacağını" beyan etmesi de, bu korkunun var olduğunun bir delilidir. Baküda toplanan İslam Ülkeler, dış işleri Konferansına, kulis yapmak üzere özel bir diplomat göndermesi de dikkat çekicidir.

Kuzey Kıbrıs'ta DE FACTO bir devlet vardır. Böyle bir devletin varlığından bütün dünya haberdardır. Ancak olayların seyrine baktığımız zaman aklımıza şu gelmektedir:

Bunun önemini kavramayan ve bu tezi savunmayan sadece iki devlet vardır: Birisi Türkiye Cumhuriyeti, Diğeri KKTC dir.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi