T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 26 HAZİRAN 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Güray SOYSAL

Futbol herşeyimiz ama...

Evet, futbol bizim herşeyimiz.. Hem "kolay para" kazanma unsuru, hem de kamuoyunda "itibarlı kişi" durumuna gelmede en büyük faktör.

Tüm bunlara karşılık, yüreğimizin en derinine kadar soktuğumuz futbola gereği kadar önem veriyor muyuz?

Bu sorunun cevabını hemen vermem gerekirse, karşınıza koskocaman bir "hayır"la çıkarım. Eskiden işe yaramayanların tanımlamasını yaparken, "bir şey olamazsa futbolcu olsun" mantığı ile hareket ederdik. Şimdilerde ise, "hem okusun, hem de futbolcu olsun" mantığına daha çok sarıldık.. Sarılırken de, futbolun gerekli olan değerini bir kenara bırakıp, geçici başarılarla avunduk.

Peki ,böylesine ümit bağladığımız futbola gereği kadar layık olabiliyor muyuz?

Onun cevabını hemen vereyim...

Hayır.. Bu düşünceye nereden vardığımıza gelince...

Dünya Şampiyonalarında Milli Takımımızın tek önemli başarısı var. O'da 2002'de Güney Kore'yi 3-2 yenip, Dünya üçüncülüğüne kavuşmamız oldu.. Bu futbol tarihimize altın harflerle yazılacak tek başarımız olarak görüntü veriyor. O başarıdan sonra, bu işin mimarı Teknik Direktörümüz Şenol Güneş ile çalışmama ortamını oluşturduk. Yani... Başarıyı getiren insanımıza bile tahammülümüz olmadı.

2002'deki Güney Kore'nin başarısı aklımızı başımızdan alırken, çekik gözlü rakiplerimiz o tarihte "yaptıkları hatayı tespit edip" en kısa zamanda yeniden başarıyı yakalamanın yollarını aradılar. O Güney Kore, şimdilerde hepimizin hayranlıkla izlediği bir takım olarak Dünya Şampiyonası finallerinde boy gösteriyor. Hem de Dünya Şampiyonasına 6 kez katılma başarılarıyla. Biz ise, bu işte sadece ve sadece "seyircilik" görevimizi yapıyoruz. Onu da doğru dürüst gerçekleştiremiyoruz. İzlediğimiz maçlarda her türlü "çirkinliği" ortaya koymak için çırpınıp duruyoruz.

Tüm bunlara karşın..

Avrupa Şampiyonası hazırlıklarını yeni bir kadro ile Almanya'da yapan Milli Takımımız, şimdi Eylül'de başlayacak eleme grubu maçları için kolları sıvayacak. Sıvarken de "eskilerin kadro dışında" kalmasını göreceğiz. Milli Takım yeni bir hüviyetle, ancak "tecrübesizlikle" Avrupa Şampiyonası finallerine katılmanın yollarını bulmak için yollara düşecek..

Avusturya-İsviçre organizasyonunda düzenlenecek Avrupa Şampiyonası finallerine katılmanın yollarını arayan "Milli Takımımızın durumu böyle de, kulüplerimizin durumu nedir" diye soracak olursanız, onunda cevabını vereyim.. Onların durumu da Milli Takımdan farklı olmayacak.

Zira... Sistemle böylesine sık sık oynarsanız, bize de elimize tesadüfen geçen, başarılarla avunmak düşer. Tıpkı Dünya üçüncülüğümüzdeki başarımız gibi.

Sonuç olarak... Yine havanda su dövme dönemimiz başladı. Böylesine futbolla yatıp kalkan bir ülkenin, başarıyı ön plana çıkartamamasının gerekçesi, sisteminin "devamlılık" değil, "geçicilik" üzerine kurmasından başka ne olabilir?.

Onun için hatayı başka yerlerde değil, sistemin aksaklığı üzerinde aramalıyız. Yoksa.. Yukarıda da dediğim gibi, havanda çok su döveriz.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi