T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 14 MART 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

İbrahim KARDEŞ

Trafik ışıkları

Sabah işe giderken, daha önce benzerlerini kim bilir kaç kez gördüğüm bir olaya tanık oldum. Kırmızı ışıkta bekleyen araçların sürücüleri, geriye doğru akan saniyelerin tükenmesini, yeşil ışığın yanmasını sabırsızlıkla bekliyorlar. 03, 02, 01 ve işte yeşil ışık yandı: Geçebilirsiniz! Fakat, hayır! Soldan bir taksi, kendisine kırmızı ışık yanıyor olmasına rağmen, büyük bir hızla geliyor ve geçeceğini umuyor. Öndeki aracın sürücüsü, bu kural tanımaz, bu açık göz, bu terbiyesiz, bu hak tanımaz, bu 'trafik canavarı' mahlûkun hışım gibi gelişini gördü ve birkaç metre ancak ilerlemiş olan aracının frenine bastı. O durunca arkasındakiler de durdu. Bazıları acı acı korna çaldılar. Bazıları, sanırım, içlerinden, belki de yüksek sesle küfürler savurdular. Bu kadarı da olmazdı, olmamalıydı, canım!

Ben bu kadarının hem de sık sık olduğunu çok gördüğümden olanları pek yadırgamadım. Beni asıl şaşırtan şey, bu birkaç saniyelik kırmızı ışık ihlâlinden sonra meydana geldi. Frene basarak, kırmızı ışık dinlemez densizin toslamasından kurtulan ticari araç sürücüsü, bu vartayı atlattıktan sonra gideceği istikamete gitmek yerine, sağa dönüp kırmızı ışık ihlâlcisi aracın peşine düştü. En azından bana öyle geldi. O aracı yakalayıp durduracağını, kırmızı ışıkta geçerek hem kendi canını ve malını, hem başkalarının canlarını ve mallarını tehlikeye atmasının hesabını soracağını düşündüm. Olası bir kavganın ağız dalaşları; hattâ tornavida, levye, çekiç gibi masum edevatın öldürücü silahlara dönüştüğü bir çatışma canlandı gözümde. Kırmızı ışık ihlâlcisine yakıştırdığım savunmanın birinci maddesi: "Sen kim oluyorsun? Polis misin?" Sonra, belki de inandırıcı ve hak verilmeyi bekleyen ve belki de bunu hak eden gerekçeler: "Yetişilmesi gereken âcil hasta, söndürülmesi gereken yangın, kaçırılmaması gereken tren, otobüs..."

"Sen polis misin?" sorusu, ilk bakışta "iş bölümü"nü, herkesin kendi görevini bilmesi ve onu yapması gerektiğini düşündürüyorsa da, aslında hayatımıza egemen olan kuralların aslında benimsenmediğini, her fırsatta, kolayca çiğnenebilir olduğunu göstermesi bakımından düşündürücüdür. Yargılamayı sadece yargıçlara bırakmakla vicdanları işlevsizleştirmek arasında pek fark olmasa gerek. Kuşkusuz, burada yargı merciinin gücü ve güvenilirliği gibi, ön görülen kuralların doyuruculuğu gibi etkenler de devreye girecektir.

Geçen akşam, araçların korkunç bir hızla aktıkları çevre yolunda tanık olduğum bir olay, trafik ışıklarının gücü ve güçsüzlüğü hakkında yine düşündürmüştü beni. Yakında bir ilköğretim okulu vardı. Öğrencilerin giriş ve çıkış saatlerinde yolu güvenle geçebilmeleri için oraya ışıklar konmuştu ve bu ışıkları direkteki düğme ile çalıştırabiliyordunuz.

Yanında oğluyla bir baba, geniş yoldan güvenle geçmek için düğmeye bastı. Araçlar için kırmızı ışık yandı. Ama zaten yarım kilometre önce başka bir kırmızı ışıkta durmuş olan kamyonet sürücüsünün bu beklenmedik ışıkta durmaya hiç niyeti yoktu. Yolun ortasına varmış olan baba ile oğulun yanından hızla geçti gitti. Adam, yaktığı yeşil ışığın yararsızlığı, kırmızı ışığın güçsüzlüğü karşısında öfkeyle doldu. Kurallar uyulmak için değil miydi? Kuralların egemenliğini kim, nasıl, ne zaman sağlayacaktı? Biz bu gidişle bir türlü adam olmayacak mıydık? İyi insan, iyi vatandaş olması için onca çaba harcadığı çocuğu, bu durum karşısında neler hissedecekti? Bütün bunları düşünerek veya düşünmeyerek, öfkeyle bağırdı: "Ulan bilmem ne! Kör müsün?" "Bilmem ne"nin ne olduğunu ya işitmedim, ya unuttum; gerçekten 'bilmem ne' yani.

Trafik ışıkları, bazen amacına uygun bir durum yokken de yanıyor elbette. Yani ortada düzenlenecek bir trafik akışı yokken, yollar bomboşken de yanıyor kırmızı, yeşil ışıklar. Bazı sürücüler, ışıkların amacını gözeterek davranıp kırmızıya rağmen geçiyorlar. Bazı sürücüler, kuralın ve ilkenin amacı aşan, amaçtan bağımsız bir güç olduğu inancıyla ışıklara uyuyorlar. Ben hangi davranışın daha doğru olduğunu bilemiyorum.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi