T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 14 MART 2006 SALI | ||
|
1982 Anayasası, yüksek öğretimin düzenlenmesini "YÖK"e vermiştir.. hükümetin ve M.E.B'nın vazifesi ise ortaöğretim, mesleki öğretim, ilköğretim ve halk eğitimini tanzim etmektir.. Mantıken ve hukuken, lise mezunu oluncaya kadar öğrenciler, Eğitim Bakanlığı'nın güdümü ve hükmü altındadır.. YÖK, öğrenciler lise ve dengi okulları bitirinceye kadar onlara karışamaz.. gel gelelim bizim YÖK; bir türlü bu gerçeği kabullenmek istemiyor.. diploma alıncaya kadarki devreye ait ortaöğretim kurumlarının hem branşlarına hem de diplomalarına karışıyor. Aslında, seçimle, millî iradeyle devleti ve milleti idare etmek üzere iş başına gelen hükümetin bir kısım vazifesini mutlak olarak bir kuruma, bir hocalar grubuna vermek, onun inhisarına vermek; Anayasa'nın bizzat kendisine ve demokrasinin temel prensiplerine aykırı bir hadisedir.. iktidar; yüksek öğretim sahasında da zamanın ve şartların gerektirdiği tasarruflarda bulunmak hakkını hiçbir suretle YÖK'e devredemez.. Üniversite gibi, millet hayatında çok derin tesirleri olan bir teşkilat; çeşitli etkiler altında bulunması pek tabiî olan üç beş profesörün anlayış ve takdirine terk edilemez.. üniversite; bir toplumun ekonomik, siyasi ve teknik hayatında çok ehemmiyetli roller ifa etmekle mükellef bir kurumdur.. onun idaresini iktidarın gücü ve inisiyatifi dışında bırakırsanız; vazife gören kollarından birisini kesmiş bulunursunuz. İktidar, çoğunluk elinde iken, YÖK'ün fuzuli yetkilerinden bir kısmını mâkul ve zaruri ölçülere getirmelidir.. hatalı yorumlara mahal kalmaması için söyleyeyim ki; bu görüş benim şahsi fikrimdir.. yazı yazdığım gazetenin ve iktidar mensubu her hangi bir mevki sahibinin görüşü değildir.. günün birinde bir sene evvel, iki sene sonra YÖK nizamını gözden geçirmeye bu millet mecbur olacaktır.. siyasi bakımdan tarafsız kabul ettiğimiz YÖK üyeleri, tatbikatta görülmektedir ki şu veya bu partinin, şu veya bu görüşün parelelinde hareket etmektedirler.. yani tarafsızlık, boşlukta kalmaktadır.. YÖK'ün vücuduna yön veren fikir; 60'lı ve 70'li yıllarda üniversitelerde görülen başı boşluk ve anarşidir.. üniversitede güçlü bir disipline ihtiyaç bulunduğu muhakkaktır.. fakat, idari disiplin ve otorite ile öğretim teknik ve usullerini, yetkilerini birbirine karıştırmamak gerekir.. otorite ve disiplin namına, M.E.B.'nın, maarifi ve öğretimi organize etme yetkisine müdahale edilmesi, hiç bir şekilde tecviz edilemez. (onaylanamaz) Yükseği ile yüksek olmayanı ile eğitim ve öğretim kurumlarımızın düsturu şu olmalıdır: Halep orada ise arşın buradadır.. her öğrenci hatta öğrencilikle hiç alakası olmayan bir kişi, bilgisini ehliyetini ispat etmek şartı ile her okula girebilmeli her çeşit diploma almaya muvaffak olabilmelidir.. öğretimi şekilcilikten, kalıpçılıktan kurtarmak zorundayız.. her işte ehliyet, her kurumda liyakat: parolamız bu olmalı!.. öğrenmek isteyeni, öğrendiğini ispat etmek isteyeni, liyakatini fiilen göstermek isteyeni engellemeye çalışmak gericiliğin ta kendisidir.. şekilci, kalıpçı, etiketçi, önleyici, engelleyici, dışlayıcı kafalardan bu milletin ilim ve irfanını kurtarmak lazımdır.. âcil bir ihtiyaç olarak ise; T.B.M.M., yahut Cumhurbaşkanlığı yahut Anayasa Mahkemesi veyahut ta bir başka güç yani bir başka hukuk vicdan ve ilim kuvveti YÖK'e görevinin sınırlarını aşmaması hususunda kesin bir ihtarda bulunmalıdır.. vicdanımızın sesi böyle söylüyor!...
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Kültür |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |