T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 24 NİSAN 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet ŞEKER

Savcıyı tanırım, iyi çocuktur

Bağımsız yargı... Bağımsız yargı... Bağımsız yargı... Bağımsız yargı... Bağımsız yargı... Bağımsız yargı... Bağımsız yargı... Bağımsız yargı... Bağımsız yargı... Bağımsız yargı...

Durun!

Kaçmayın!

Plak takılmadı.

Bağımsız yargıyı tekrarlamaktan maksat, "bir şeyi kırk defa söylersen gerçek olurmuş" inanışına dayanıyor.

On defa söyledik, geriye kaldı otuz.

Gerisini siz tamamlayın vaktiniz müsaitse ve yeterli cesarete sahipseniz.

Başka türlü olacak gibi de görünmüyor.

Ancak böyle batıl inanışlara kaldı yargının bağımsızlaşması.

Bir ümit işte...

* * *

Bugüne kadar kırk defa değil, kırk bin defadan daha fazla söylenen, yargının bağımsız olmadığıdır.

Yargının içindeki de şikâyetçi, dışındaki de.

Davacı da şikâyetçi, davalı da.

Peki, yargının bağımsız hâle gelmesi için kim ne yapıyor?

Batıl inanışlara dayalı yöntemlerle bir yere varılamayacağını bilen savcı, elindeki verilerle -doğru ya da yanlış- bir iddianame hazırlıyor...

Yargı bağımsızlığını en fazla savunması gereken kurul da onu meslekten ihraç ediyor.

Hoppala paşam, Malkara Keşan, olmadı baştan...

* * *

Vaktiyle (28 Şubat döneminde) brifinglere katılan yüksek yargı mensuplarının, o toplantılara katılmalarını; âdet yerini bulsun, bir tatsızlık çıkmasın, herkes gidiyor biz de gidelim düşüncesiyle gerçekleştirdiklerini zannedenler olmuştur muhtemelen.

Bugün görülüyor ki kazın ayağı öyle değilmiş.

Ders alınmış, ezber edilmiş.

Nitekim Savcı Ferhat Sarıkaya'nın ihracı üzerine, Oktay Ekşi'nin şu cümlesi durumu özetliyor:

Sarıkaya'yı meslekten ihraç eden bu kararın, Genelkurmay Genel Sekreterliği'nin 20 Mart 2006 tarihli o çok sert "Basın Açıklaması"ndan esinlenerek alınmadığını söyleyecek bir tek HSYK üyesi var mı?

* * *

Şayet yoksa yargının üzerine askerin gölgesi düşmüştür.

Tepkilere dayanamayan bakanlığın müfettiş göndermesiyle siyasetin...

Yüksek kurulun ihraç kararıyla da gölgeler iyice karışmıştır.

* * *

22 Nisan'da üzgündük, 23 Nisan'da neşe dolduk, geldik 24 Nisan'a.

Yine başa döndük.

Meslekten atılan savcı, avukatlık bile yapamayacak.

Bugüne kadar kaç yargıç ve kaç savcı ne gibi hatalar yapmıştır ve bu hatalar karşılığında ne gibi cezalar almışlardır; bunun dökümü arşivlerde bulunmaktadır.

Mukayese edilirse, üzerinde durduğumuz davada büyük ölçüde orantısızlık yaşandığı görülür.

Oysa herkes bilir ki savcıların yanlış yapma hakkı vardır ve bu yüzden yargılama yapılır.

Eğer her iddia doğru kabul edilecek olsaydı, mahkemelere gerek duyulmazdı ve iddianın ardından hemen cezaya geçilirdi.

* * *

Bu aşamada görülen odur ki savcı yanlış yere toslamıştır.

Yapmaması gereken bir işe kalkışmıştır.

Ve Susurluk ile mukayese edilen Şemdinli olaylarından geriye tek suçlu kalmıştır, o da savcının kendisi.

Aslında kendisini tanırım. İyi çocuktur.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi