T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 16 OCAK 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

Kurban Bayramı (5)

(...) Dünkü yazıda, "kurban" olgusunu farklı bir açıdan inceleyen Rasim Özdenören'in "Bir'de buluşmak" başlıklı yazısını özetlemeye çalışmıştım. Bugün ise, bu olaya-olguya daha da farklı açılardan yaklaşan birkaç yorumdan söz edeceğim.

Ancak bu fasıla geçmeden, önceki gün yayımlanan ilk yazım hakkında görüşlerine önem verdiğim bir yakınımdan gelen bir eleştiriden söz etmek istiyorum. Söz konusu eleştirinin özü şöyleydi: "Kurban Bayramı'nın arkasındaki 'ilk örnek'in anlamının çok daha zengin bir tartışmaya konu olmasını isterken haklısın ama yazında 'boğazlama' sözcüğünü -hem de birkaç kere ısrarla- kullanman bu bayram gününde birçok insanı haklı olarak incitmiş-yaralamış ve hatta öfkelendirmiş olabilir."

Bu eleştiri üzerine yazıya bir kere daha baktım. Doğru,"boğazlama" sözcüğü birkaç kere tekrarlanmış. Ama ben bu sözcüğü doğrudan, Ömer Nasuhi Bilmen'in kitabından çekip çıkartmıştım.... Bu sözcüğü kullanırken "Kurban Bayramı"nı ve bu bayramın arkasındaki "ilk örnek"i bir "vahşi ritüel" gibi takdim etmek gibi bir niyetim katiyen yoktu. Hatta tam tersine, meselenin arka planında yatan derin boyutu hatırlatmaya çalışarak şu bayram günlerinde ortalığı kaplayan "kan gölü" merkezli tartışmalardan biraz uzaklaşalım istiyordum. (...) Evet, Hz. İbrahim'in geçtiği "imtihan"ın dünyada pek çok alandan pek çok kişiyi yakından ilgilendirdiğini söylüyordum. Daha eskileri anmasak bile yüzyılımızda Chagall bu konuyu ünlü bir tablosunda resmetmemiş miydi? Kierkegaard başta olmak üzere birçok filozof bu "kurban" olayı üzerinde düşünmemiş miydi? "Psikanaliz" söz konusu olduğunda "Kolunu tutan melek arzu yasasının 'hayır'ını temsil ediyordu" diye söze başlayan bir Lacan yok muydu? Belki bu arada, "ahlak"ı kendi yasaları çerçevesinde anlamaya ve tanımlamaya çalışan, "ahlaksal hayatın özerkliği" konusunda ısrar eden Kant'ın şu görüşü de hatırlanabilirdi: İbrahim yanlış duydu. Bir babadan oğlunu kurban etmesini isteyen bir ses, Tanrı'nın sesi olamaz.

Hepsi tabii ki bu kadar değil; "Hz. İbrahim'in imtihanı" meselesi kimbilir daha kaç teoloğun, filozofun, psikanalistin, düşünürün, ressamın kafasını meşgul etti. Etmemesi mümkün mü? İnsanlık tarihini bu derece etkileyen bir "ilk örnek", bir "kurucu mit"in her cephesiyle anlaşılmaya çalışılmış olmasından tabii ne olabilir.

Bakın, isterseniz çok daha yakın bir örnek daha verelim: "Şiddet" söz konusu olduğunda yazdıklarına kayıtsız kalınmaması gereken Rene Girard da bu konu ile yakından ilgilenmiş. "Dinler tarihi"ne hakim bu düşünür, "Hz. İbrahim'in imtihanı"nı bir asrın dönüm noktası olarak görüyor. Düşünüre göre, bu "olay"la insan kurban edilmesini isteyen "eski şiddetli tanrılar"ın devri kapanmıştır. Bu "olay" ile, hepimizin bir biçimde bildiği gibi, belirli aralıklarla "insan kanı" talep eden "tanrılar" devri kapanmıştır. Tamam belki babalara tanınan "oğul katli" hakkı çok daha ileriki zamanlarda da (Yunan'ı Roma'yı hatırlayın) devam etmiştir. Ama Girard'ın söz ettiği "eski şiddetli tanrılar" devrinin artık sonu gelmiştir.

Üç gündür etrafında dolaştığımız ve köşe yazılarıyla hakkı verilemeyeceği besbelli olan bu önemli konuyu psikanalist Françoise Dolto'nun, kendisi gibi psikanalist olan Gerard Severin sorularıyla İncil'i psikanaliz çerçevesinde gözden geçirdiği kitabından küçük bir alıntı yaparak kapamak istiyorum. Dolto, bir psikanalist olarak İncil'e ilgisini şöyle özetliyor: "İncil'i okurken orada bir psikodramı keşfediyorum. Hikayeleri anlatırken kullanılan sözcükler, cümlelerin seçimi, bazı temaların seçimi, Freud'un bilinçaltını ve onun yasalarını keşfinden itibaren başka bir tarzda anlaşılabiliyor."

Demek ki kutsal metinlerin farklı disiplinlerin kavramlarıyla yeniden okunması insanı zenginleştiren bir seçimdir. O halde "Kurban" bayramları da benzer okumaların konusu olamaz mı? Gelecek bayramları da illâki "kasabın elinden kurtulan boğa" haber-yorumlarıyla mı geçirmek zorundayız?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi