Logo... Düşünce...


9 Mart 1999 Salı

HASAN CEMAL'DEN 30 YIL SONRA GELEN İTİRAF

'Üçüncü güç' hep devrede


Bugün 9 Mart. Tarihe '9 Mart Cuntacıları' diye geçen bir kısım TSK mensubu, bundan tam 28 yıl önce bugün darbe yapacaktı. Niyetlerini açıkladıkları dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Memduh Tağmaç planlarını bozdu. Planda neler vardı neler... Bugün çoğunluğu 'eli kalem tutan' sınıfına mensup birçok isim, darbe gerçekleşseydi çok önemli yerlere gelecekti. Hasan Cemal o günleri 'Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım'da anlattı. Arkadaşımız Abdullah Muradoğlu da bu kitaptan yola çıkarak dönemin panoramasını çizdi.


ABDULLAH MURADOĞLU

Sabah Gazetesi Başyazarı Hasan Cemal... Eski Cumhuriyet Gazetesi yazarı... İttihat ve Terakki'nin ünlü üçlüsünden Cemal Paşa'nın torunu... 1968'lerde ordu içinden bir grup solcu subayla birlikte kurulan 9 Martçı cuntanın üyelerinden. 9 Martçı radikal subayların sivil başbakan adayı Doğan Avcıoğlu'nun ekibinden.

Avcıoğlu'nun çıkardığı 'Devrim' dergisinin Yazıişleri Müdürü. Şimdiki TBMM Başkanvekili DSP'li Uluç Gürkan'la birlikte dönüşümlü olarak Yazıişleri Müdürlüğü yaptılar. Devrim Dergisi'nde çok partili demokrasiyi yerden yere vuran, askeri rejimi ise göklere çıkaran yazılar yayınladılar.

Amaçları Hafız Esad, Cemal Abdünnasır, Saddam Hüseyin, Cafer Numeyri ve Kaddafi türünden bir rejim kurulması için askerleri darbe yapmaya kışkırtmak. 1968 kuşağı Hasan Cemal ve arkadaşlarının kalemlerinden kan damlayan yazılarıyla bilinçlendirildiler(!).

Hasan Cemal, sosyalist ve hızlı Amerikan karşıtı olmasına rağmen 1969'da askerlik görevi sırasında bir Amerikan üssünün dış güvenliğinden sorumlu timin komutanlığını yaptı. 9 Martçı cuntanın mensuplarından olduğu halde, kendisi hariç birçok arkadaşı sıkıyönetim tarafından tutuklandı.

Hasan Cemal çok alınmış bu duruma: "Sıkıyönetimin gözaltına aldığı kişiler arasında Uluç Gürkan vardı, ben yoktum. Yani Devrim'in iki yazıişleri müdüründen biri tutuklanmış, ötekine bir şey olmamıştı. Doğrusu canım sıkılmıştı. Niye? Herhalde adam yerine konmadığım duygusu. Bir de sağdan soldan kulağıma çalınan 'Bu adam ajan mı?' sözleri. Yani içeri alınsam daha mutlu olacaktım."

Üçüncü güç kimlerdi?

Hasan Cemal'in itirafnamesinde 1960'ların sol hareketleri ve cunta girişimleri hakkında epeyce arka-plan bilgiler yer alıyor. 1961'de askeri darbeden kısa bir süre sonra yayına başlayan Yön dergisi, Sosyalist Kültür Derneği ve 1970'de Devrim dergisi serüvenini ilk ağızlardan öğrenmek imkanı buluyoruz. 1960-1971 yılları arasında sosyalist sol-Kemalist sol ve ihtilalci sol hareketleri arasındaki ittifakları ve çelişkileri adım adım izleyebiliyoruz.

9 Mart başarılı olsaydı...

Doğan Avcıoğlu, İlhan Selçuk, İlhami Soysal, Faruk Gürler, Celil Gürkan, Talat Turan, Uluç Gürkan, Doğu Perinçek, Mihri Belli, Cengiz Çandar, Şahin Alpay, Ali Kırca, Uğur Mumcu, Sarp Kuray gibi daha pekçok ünlü isim hakkında bilmediğimiz şeyler öğreniyoruz. Eğer 9 Mart başarılı olsaydı, Avcıoğlu Başbakan, Uğur Mumcu Gençlikten sorumlu Bakan, Altan Öymen Basın-Yayın Genel Müdürü ve Hükümet Sözcüsü, TÖS Başkanı Fakir Başkurt Milli Eğitim Bakanı, Mümtaz Soysal Dışişleri Bakanı, İlhami Soysal da MİT Başkanı olacakmış.

Hasan Cemal, Türkiye 9 Mart'a adım adım yaklaşırken o dönemin havasını şöyle yansıtıyor: "O sıralar herkese tembih edilirdi, kimin subay tanıdığı varsa Ankara'ya çağırması için. Çünkü hedef, darbe sırasında mümkün olduğu kadar çok 'kendi taraftarı' subayın işin içine katılmasıydı. Bunun için de Ankara'da bulunmaları iyi olacaktı."

THKP-C ve Dev-Genç de 9 Mart'ta askerlerin yanında yer alacaktı. Hazırlıklıydılar. Ama olmadı. Hasan Cemal, bu tezgahın arkasında bir üçüncü gücün varlığından şüpheleniyor. Askerlerin içinde bir grup solcu subay Devrim Dergisi'yle irtibatlı. Devrim Dergisi ise devrimci gruplarla irtibatlı. Bu iki ya da daha fazla ilişki grubunu da yönlendiren ve ülkeyi 12 Mart'a götüren bir güç olduğu kuşkusu duyuyor kitabında. Cüneyt Arcayürek de bir kitabında 9 Mart cuntasıyla ilişkili olarak çok az sayıda subayın tasfiye edildiğini, diğerleri için ise "Nereye gittiler" sorusunu soruyordu 80'lerde yazdığı kitaplarında.

Az kalsın Uluç Gürkan vurulacaktı

Hasan Cemal'in anlatığına göre, 1970'de Devrim dergisi Maocu bir grup tarafından basılıyor. Devrim'de Mao Zedung yerine Mao Çetung yazılmış. Çetung'u daha çok revizyonistler, Moskovacılar kulanıyormuş. Hakaret olarak telakki ediyorlarmış. Çıkacak sayıda düzeltilmesini istiyorlar.

Şimdiki Milliyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Yalçın Doğan da o yıllarda kuryelik yapmış. Doğan, TRT'de çalışan, Talat Aydemir ekibinden eski ihtilalcilerden İlhan Baş'ın verdiği bir paketi Devrim dergisine saklanması için Hasan Cemal'e getiriyor. Zarfın içinde bir tabanca. Şaşırdığını söylüyor. Cemal, tabancayla oynarken silah patlıyor. Az kalsın Uluç Gürkan vurulacakmış. Meclis Başkanvekili Gürkan bugün aramızda olmayabilirdi.

Hasan Cemal yakın arkadaşı Uluç Gürkan'dan da ilginç bir anekdot anlatıyor: "Uluç Gürkan Mao'nun 'Kırmızı Kitap'ını ellerinde sallaya sallaya Allahın günü Pekin'de gösteri yapan Kızıl Muhafızlar'a özenmişti. Bundan esinlenerek bir gün Devrim dergisinde Doğan Bey'e bir teklif yapmıştı: Atatürk'ün nutkunu küçük, kırmızı kitapçık halinde basalım. Gençlerin ellerinde Nutuk, Anıtkabir'e doğru yürüyüşler düzenleyelim. İstememişti Doğan Bey."

Hasan Cemal o yıllarda 'Deniz Gezmiş'lerin Atatürk ismini değil Mustafa Kemal ismini kullanmayı yeğledikleri, kendisinin de bunu benimsediğini söylüyor. Atatürk, solcu gençlere biraz ırkçı kokuyormuş, Mustafa Kemal, Atatürk ismini alıncaya kadar daha milli kurtuluşçu ve daha devrimci imiş.

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını nasıl 'yaktılar'?

İtirafnamesinde 27 Mayıs'ta yer almış ihtilalci subayların Deniz Gezmiş ve Sarp Kuray gibi Marksist gençleri kullandıklarını, sağı solu taratıp bombalattıklarını da anlatıyor. Hasan Cemal, bu subaylardan İrfan Solmazer'in 12 Mart'tan biraz önce yurt dışına çıkarıldığını, Deniz'in idam sehpasına Kuray'ın ise işkence ve hapishaneye gittiğini belirtmeden de geçemiyor.

'Deniz Gezmiş'lerin idamından ötürü vicdan azabı duyan Hasan Cemal, idamlardan 27 yıl sonra içini döküyor ve bir tür günah çıkartıyor. Devrim dergisinde, iktidar namlunun ucunda fikrini yayan bir derginin sorumlularından biri olduğunu söylüyor ve "Hiç rahatsız olmadın mı?" sorusuna "Duymaz olur muyum" cevabını veriyor.

Hasan'ın sorduğu Cemal'in cevap verdiği sorularda şöyle bir diyalog yer alıyor: "Deniz'lerin idamında sizin rolünüz yok muydu? Devrim yolu ancak askerle ittifak halinde yapılacak bir darbeyle açılır, iktidar namlunun ucunda, cici demokrasiyle, halkın oyuyla bir yere gidilemez, seçim sandığından sadece gericiler çıkıyor diyerek 'Deniz'leri kışkırtmadınız mı? İstanbul-Ankara sokaklarında ordu gençlik ele ele milli cephede, diye sloğanlar ata ata yürürlerken "Sol Kemalistler"e solcu cuntacılara devrimci demokratlara yani sizlere güvenmediler mi? Onun için sizleri yol arkadaşı ilan etmediler mi? Sizler de buna ses çıkarmayıp ülkede istikrarsızlığı körüklemek için onları bir yerde kullanmadınız mı? Bütün bunlarda gerçek payı vardı".

9 Martçılıktan 28 Şubatçılığa

9 Mart, 12 Mart en çok konuşulan ve polemik yapılan konular arasında yer aldı hep. Bu konular tartışmaya açıldığında konuşması gerekli isimlerin başında Hasan Cemal de yer alıyor. Hasan Cemal ise şimdiye kadar bu konuları es geçmeyi tercih etti. 9 Mart cuntası 28 Şubat sürecinde de sık sık polemik konusu yapıldı. Bazı radikal sol grupların 28 Şubat'a verdikleri desteğin arkasında 9 Mart'tan uzantılar olduğu ileri sürüldü. Hasan Cemal de bu süreçte 28 Şubatçılık yaptı bol bol.

Doğu Perinçek'in Aydınlık Gazetesi, SİP'in Gelenek ve Sol Dergileri ile komünist Yalçın Küçük'ün Hep İleri dergisi 28 Şubat savunuculuğu yaptılar, ısrarlı bir biçimde. 68'leri temsil ettiğini iddia eden kimi dernek ve vakıflar da 28 Şubat sürecinde benzer bir fonksiyon icra ettiler. 28 Şubat'ı destekleyen birçok isim arasında yaşlılarının 27 Mayıs'tan önce, daha gençlerinin ise 12 Mart'tan önce benzer bir şekilde ordu içerisinde solcu olarak niteledikleri çevrelerle hemen hemen benzer bir işbirliği içerisinde oldukları dikkat çekti. 28 Şubat sürecinde sözkonusu radikal sol gruplar 9 Mart'ın rövanşını alacaklarını açık açık itiraf da ettiler. Kitabın mart ayında yayınlanması bilinçli değilse, iyi bir rastlantı oldu.

Yitip giden nesiller

Hasan Cemal'in itirafnamesinde bir dönemin, acılı ve sancılı bir dönemin olaylarına tanık oluyoruz. Bir ülkenin en dinamik kuşağının bir küçük grubun iktidar hırsı yüzünden nasıl heba edildiğini görüyoruz. Türkiye'de Baas tipi diktatör bir rejim için demokrasinin, halk iktidarının rafa kaldırıldığını, üstelik bunun halk için yapıldığı savıyla gençliğin aldatılışını, ihanete uğrayışının öyküsünü okuyoruz.

Belki de bu ihanetin verdiği ağır şok nedeniyle 'Sinan Cemgil'ler Nurhak Dağları'nda, 'Mahir Çayan'lar ise Kızıldere'de intihar sayılabilecek umutsuz eylemlere kalkıştılar.

Bugün pekçok isim 68 kuşağının üstünden politika yapmaya çalışıyorlar, utanmadan. 68 kuşağını temsil ettiklerini söyleyen birçok kişi ve kuruluş bugün de benzer gerekçelerle laik-anti-laik çatışmasını kışkırtıyorlar. Darbelere davetiye çıkartıyorlar. Hasan Cemal'in itirafnamesi 'üçüncü güç'ün her zaman devrede olduğunu ve dikkatli olunması gerektiğini anlatıyor; eğer anlayan olursa..



D ü ş ü n c e   G ü n l ü ğ ü
Yöneten: Hasan Ali Yıldırım
FAKS: 0212 613 14 92 - 93


 
 




Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© 1998 ALL RIGHTS RESERVED