YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

 

 

İnsanlık durumu değişmiyor

Önceki gün, Milliyet'in iç sayfalarından biri, bana geçmişte yaşadığım ilginç bir olayı hatırlattı. Eğilimleri çok değişik iki gazetede, zevkleri olağanüstü farklı insanların birbirine benzer tepkiler vermesi, insanlık durumunun değişmediğine inancımı bir kez daha pekiştirdi.

Epey yıllar önce, bir gazetede değişiklikler yapmakla görevlendirilmiştim. İlk iki hafta sadece izledim gazetenin çalışma tarzını, haberlerin nasıl değerlendirildiğine baktım, yazarlarla oturup konuştum, kendim hiçbir işe karışmadım.

O süre içerisinde, ajans haberleriyle desteklenmeyen, Ankara büronun da göndermediğini fark ettiğim birbirine benzeyen bir kaç manşet kullanıldı gazetede. Birinde, "Hayat pahalılığı milletin başına vurdu" isyanı vardı. Ertesi gün, "Maaşlar yetmiyor, tencere kaynamıyor" diye haykırıyordu manşet. En sonunda da şu üç sözcük manşete tırmandı: "Zam fos çıktı..." O sırada ne toplu sözleşme mevsimiydi, ne de memur maaşlarına zam yapılması söz konusuydu. Gözetimime emanet edilmiş gazetenin manşetleri diğer gazetelerle mukayese edildiğinde sırıtıyordu.

Kısa bir soruşturma beni çarpıcı gerçekle yüz yüze getirdi: Gazeteyi hazırlayan kadro, patrona hayat pahalılığını hatırlatarak zammı yüksek tutmasını istemenin, zam geldiğinde de yetersizliğini duyurmanın yolu olarak manşetleri kullanıyordu. Bu olayı ne zaman hatırlasam gülerim.

Kendi başımdan böyle bir olay geçtiği için, Milliyet'te dev harfler ve kocaman bir fotoğraf eşliğinde sunulan "Güngör Uras'a mektup" yazısı dikkatimi çekti. Yazıyı yazan daha çok kadın sorunlarıyla ilgilenen bir meslektaşımızdı, daha önce kalemini ekonomiye yorduğunu hatırlamıyorum. Sayfa sekreteri de yazıyı herkesin gözüne batacak bir çekicilikte hazırlamıştı. Biraz da o eski olay sayesinde, yazının Güngör Uras'a değil başka birilerine mesaj olsun diye yazıldığını çıkarmam güç olmadı.

Konu şu: Devlet, enflasyonla mücadele edeceği iddiasında; ancak henüz yedi ay olmasına rağmen 12 ay için konulan hedeften sapılmış oldu. Bazı yetkililer, özel sektöre dönüp, "Enflasyon sizin yüzünüzden düşmüyor" diyorlar; Başbakan Bülent Ecevit, "İşadamları ürünlere ve ücretlere zam yapıyor da ondan" diyor... Bazı şirketler de, enflasyonla mücadeleyi gerekçe gösterip çalışanlarına az zam yapıyor; oysa enflasyon düşmediği için az zam insanların bütün hesaplarını altüst ediyor...

Milliyet yazarı derdini satırlara şu biçimde dökmüş: "Enflasyonla mücadele gerekçesiyle maaşlara yüzde 3-4 gibi çok az zam yapılıyor, bazen hiç yapılmıyor. Aynı paraya insanlar koca bir yıl ya da altı ay daha çalışıyorlar. Sanki fiyatlar artmıyormuş gibi. Okul paraları, beyaz eşya, hastaneler, ambulans, ekmek, sebze, bakliyat, ayakkabı, kozmetik.. bunların fiyatları artmayacak mı? Artarsa maaşlarına zam yapılmayan insanların maaşları, zam bir yana, daha da azalmış olmayacak mı?"

Milliyet gazetesinin de içinde yer aldığı Doğan Medya Grubu, "Hükümetin enflasyonla mücadele programına uymak amacıyla" çalışanlara ocak ayında hiç denecek oranda zam yapmıştı; yılın ikinci yarısında da maaşlar fazla fark etmedi. Medyayla ilgilenen sitelerde, pek çok kaliteli elemanın, maaşına beklediği zammı alamadığı için, Doğan Grubu'ndan kopmaya başladıklarına dair haberler yer alıyor... Kanal-D'nin haber müdürü bedelli askerlik fırsatını değerlendirdiğinden işinin başında değilmiş; bu sebeple düşük zamlara müdahale edememiş... Bir kaç gün sonra işbaşı yaptığında haber merkezindeki kan kaybına üzülecekmiş... Öyle yazıyorlar...

Milliyet'te çıkan mektup tarzındaki yazıda konunun fazla uzakta olmayan birilerini ilgilendirdiğini akla getiren başka sorular da var: "Patronlar enflasyonla mücadele kararlarını kendi yararlarına çevirip personelini iyice ezebilir mi? Bir işyeri kâr etmiyorsa ve bu yüzden zam yapılmıyorsa, bunun sorumlusu işçi memur mudur, yoksa yöneticiler ve patronlar mı? Yani niye bu durumda da zam yapılmayarak ceza verilen kesim, çalışanlar oluyor?" Tehlikeli sorular bunlar...

Oysa, medya kuruluşları, bu yılı olağanüstü başarılı geçirdiler. Hemen hepsi borsada kote olduğu için yüksek kârlar elde ettikleri kayıtlarda var. Gerçek bu iken, maaşlardaki minik artışlar, başarıda hiç kuşkusuz payları olan çalışanların gadre uğramasına yol açıyor... Durumu kimi tası tarağı toplayıp daha fazla para verecek yere giderek protesto ediyor, kimi anlamlı yazılar yazarak, kimi o yazıyı en iyi görünecek biçime sokarak...

Güngör Uras, Milliyet'teki sütununda, genellikle dar gelirli insanların dertlerini işlerken onları anonim bir 'Ayşe Teyze' kimliğiyle yansıtır... Sözgelimi, "Ayşe Teyze'nin emekli maaşı reel olarak ne oldu?" diye sorar ve herkesin anlayabileceği bir dille sorunun cevabını verir. Çarşı pazardaki pahalılık da, tasarrufunu nasıl değerlendireceği de Ayşe Teyze'nin ciddi sorunları arasındadır... Milliyet'teki ilginç yazıyı kaleme alan da, bunu hatırlattıktan sonra, "Herkes bir Ayşe Teyze, Güngör Bey" diyor ve kendi adının ardına da 'teyze' sıfatını ekliyor... Ne çare, Güngör Uras, onun derdini Ayşe Teyze'ninki kadar ciddiye almamış ki, ertesi gün sorularına cevap vermedi...

Bundan sonra grubun gazetelerinin manşetlerine de dikkat edelim... Ne olmaz ne olur?


8 AĞUSTOS 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Taha KIVANÇ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...