![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Deniz görmemiş çocuklar
İstanbul'da bir ilköğretim okulu. Üçüncü sınıf. Öğretmen, dersin konusu gereği dağlardan denizlerden söz ediyor. Fakat bazı öğrencilerin bakışını, fazlasıyla "boş" buluyor anlatırken. Neden o derece boş baktıklarını anlamaya çalışıyor, anlayamıyor. "Yavrum, denizden bahsediyorum. Bildiğiniz deniz işte!.." Çocukların önemli bir kısmı, bakışını değiştirmiyor. Sanki banka reklamının elemeleri yapılıyor da, çocuklar "boş bakma" yarışına girmişler. Öğretmen anlıyor ki bazıları deniz nedir bilmiyor. Daha doğrusu anlamıyor da, seziyor böyle olduğunu. Çünkü İstanbul gibi bir şehirde yaşayıp da deniz görmemek, anlaşılacak bir şey değil. "Deniz görmeyenler parmak kaldırsın!" Elli kişilik sınıftan otuza yakını parmak kaldırıyor. Memleketimizin üç tarafı denizlerle çevriliymiş... Karadeniz, Akdeniz, Marmara, Ege diye dört tane denizimiz varmış... Dünyanın eşsiz güzelliklerinden olan boğazlardan, ülkemizde iki tane varmış. Birine İstanbul Boğazı, diğerine Çanakkale Boğazı derlermiş... Denizlerde taşımacılık, balıkçılık vs. yapılırmış... Deniz kültürü diye bir şey varmış.. Mış oğlu mış!.. Deniz görmeyen çocuğa, bütün bunlar masal gibi gelmez mi? "Hazırlanın" diyor öğretmen, "Bu haftasonu deniz kenarına gideceğiz." Hazırlanıp gidiyorlar. Zeytinburnu-Bakırköy arasındaki sahilde piknik yapıyor, oynuyor, koşuyor, zıplıyor çocuklar. İnanılacak gibi değil ama gerçek. Yürüsen, en fazla yarım saat içinde ulaşılacak denizi, dokuz-on yaşına gelmiş çocuklar hayatlarında bir defa olsun görmemişler. Kablolar yağlanacak
80'li yıllar... Özal, Başbakan. Köyün birine telefon bağlanıyor. Tören yapılıyor, nutuklar atılıyor, köylüler heyecanla ilk "alo"larını sarfedip mutlu oluyorlar. Köyden muzip biri, birkaç gün sonra telefon bağlanan evleri sırayla arayıp şunu söylüyor: - Bugün telefon kabloları yağlanacak. Tedbirli olun. Telefonlarınızın altına birer kap koyun ki ortalığa yağ dökülmesin. Sonra da bu yaptığını köy kahvesinde anlatıyor ve "Bakalım kimler tedbir alacak?" diye keyifli keyifli gülüyor. "Bu saçmalığa kimse inanmamıştır" diyenlerden birisi, eve gittiğinde bakıyor ki eşi telefonun altına bir leğen yerleştirmiş. Evlilik
Ünlü bir yazarla sohbet ederken, evlilik konusuna geldik. Nasıl evlendiğini sordum. Anlattı. Bana ilginç geldi. Size nasıl gelir, bilemem. "O dönemlerde, her rastladığıma âşık oluyor ve evlenme teklifinde bulunuyordum. Hatta bazen, evlenme teklifi daha önce geliyordu... İşte o delikanlılık dönemlerinde, onlardan birisi kabul etti. Biz de sözümüzden caymadık ve evlenmiş olduk." KARGA DER Kİ MİLLET BAKADURSUN, MALI GÖTÜREN GÖTÜRÜYOR. BACK TO BACK! Andıç'la kaç kişi ilgileniyor?Andıç-mandıç deyip duruyoruz da, kaç kişi ilgileniyor bu konularla bir bakar mısınız? Kimisi sadece ekmek derdinde, kimisi de Mehmet Barlas'ın dediği gibi, Banu Alkan'ın ve Hülya Avşar'ın reklamları, programları, tartışmaları, giydikleri ve ilaveten çıkardıklarıyla ilgileniyor. Bir de mehdi konusu var elbette. Gündemde bunlar var. Aslında, Galatasaray'ın Avrupa liglerindeki başarılarını da unutmamak lazım. Hepsi bu. O yüzden, ya da bu yüzden, şimdi "Ulan medya, senin nereni nereni?.." desek, haksızlık mı etmiş oluruz?
mseker@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|