![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Muhafazakâr kanalların müzik programlarıGünümüzün en önemli ve etkili kitle iletişim aracının televizyon olduğu ne kadar gerçekse, bu önemli aracın doğru kullanılmadığı da o kadar gerçek. TRT televizyonunun "tek televizyon kanalı" olduğu dönemlerde, devletin resmî yayın organı olması dolayısıyla her şeyin tek bakış açısıyla sunulduğu bir yayıncılık anlayışı hakimdi. Ama buna rağmen TRT'nin bazı programlardaki başarısını kabullenmek gerekiyor. Meselâ TRT'nin müzik programları, o dönemlerde hiç de fena değildi. Özel televizyonların çoğalmasıyla birlikte Türkiye'nin o müthiş çoksesli ve çokkültürlü yapısının da ekranlara yansıyacağını umut etmiştik. Bu umut kısa sürdü ve özel kanalların tamamı kendilerinden bekleneni veremeyerek tek yanlı TRT kanalından daha beter bir hâle geldiler. Televizyon, önemli bir araç. Doğru kullanılmalı. İşinin ehli insanlar tarafından yönetilmeli. Halkın ahlâkî ve kültürel değerleri önemsenmeli. Ne yazık ki bugün, özel televizyon kanallarının pekçoğu bu değerleri gözetmiyor. Peki, "muhafazakâr" olarak adlandırılan Kanal 7, STV, Mesaj TV, TGRT gibi kanallar üzerlerine düşeni yerine getirebiliyorlar mı? Bence hayır. Hele kendisinden çok şey beklenen Kanal 7'nin yayınları, mide bulandırır düzeye indi. Kendilerini tekrar -ve başka televizyonların sunucularını taklid- eden ve bundan bıkmayan başarısız sunucuları, popülizme ayak uyduran programcılık anlayışı, televizyon yayıncılığından ne kadar anladığı tartışılır yönetimi ile Kanal 7, -herhalde halkla ilişkiler danışmanlarının tavsiyelerine de kulak vererek- tahammül edilmez bir kanal haline geldi. Ancak danışmanlarının bu tavsiyelerinin pek "saydam" olmadığını düşünüyorum. Sahur ve iftarın insanı rahatlatan o manevî havası, özellikle Kanal 7'de bu saatlerde yayınlanan iftar ve sahur programları sayesinde yok oldu gitti. Büyük bir kitlenin sahiplenerek izlediği bu televizyon kanallarının geldiği durum, üzüntü verici. Bu televizyonların yöneticilerinin -"yeni" olandan ne anladıkları da tartışılır- yenilik anlayışları, herhalde Şafak Karaman, Yasemin Kumral gibi sunucuları veya Mansur el-Sabah gibi gece programlarını, A Takımı gibi saçma sapan dizileri televizyona kazandırmaktan ibaret. Unutulmamalı ki bu televizyonlar, izleyicilerinin hislerine tercüman olmak zorunda. Popüler kültürün kuyruğuna takılarak yayıncılık yapmak, sadece seviyelerini düşürür bu kanalların. Bu televizyon kanallarının müzik programları hakkında söylenecek çok şey var. Bir kere bu kanalların, diğer özel kanallardan ve TRT'den daha fazla, halkının kültürel değerlerini önemseyen müzik programları yapmak gibi sorumlulukları var. Kanal 7, ilk yıllarında -eksiklerine rağmen- güzel ve dikkate değer müzik programları yapmaya çalışarak, bence unutulmaya yüz tutmuş müzik birikimimizi izleyicisine hatırlattı. Nedense bu yayıncılık anlayışı terkedildi. Osman Nuri Özpekel'in STV'de, Mehmet Güntekin ve Bayram Bilge Tokel'in Kanal 7'de yaptığı müzik programları "izlenme oranınız düşük" bahanesiyle sürdürülmedi veya bitirildi. Böylece meydan İsmail Türüt'e, Mustafa Keser'e, Yalçın Özden'e, Muhabbet Bağı'na, Memleket Havaları'na kaldı. Bu kanallar da, diğer kanalların sulu, cıvık, lâçka ve seviyesiz sunucu ve programcılık modasına pek güzel uyuyor. "Neden bu programlarda ısrar ediliyor?" diye sorulduğunda alınan cevap şu: "Halk bu programları istiyor ve izliyor." Kasıtlı olarak gece yarısı yayınlanan ve Mehmet Güntekin'in hazırlayıp sunduğu "Yine Bir Gülnihal" adlı program, Türkiye'nin hemen her şehrinden ve Almanya'dan istekler alıyor olmasına rağmen, "programınız pek fazla izlenmiyor" gerekçesiyle "Eylül ayında devam edecek" sözü verildiği halde yayından kaldırılmış. (Bunları, güvenilir kimselerden duyarak yazıyorum). Muhafaza "kâr" kanalların eleştirilecek çok yanları var. Ne yapılmak isteniyor, anlamıyorum. Başka televizyon kanallarına benzemek gibi bir amaçları varsa, böyle bir amaç bu televizyonları iyice izlenmez hâle getirir. Bence bu televizyon kanallarının, çok nitelikli programlar yapmak gibi önemli sorumlulukları var. Bu sorumlulukları hatırlatmanın da, biz sıradan izleyicilerin görevi olduğunu düşünüyorum. Bu televizyonlar, kendilerinden birşeyler umarak izleyen insanların ortak malı. Hiç kimsenin kendi keyfine göre davranabileceği yerler değil. Bu kanalları hiçkimsenin "kapatılmış kanal" haline getirmeye, "dostlar oligarşisi" adını verdiğim oligarşik bir anlayışla yönetmeye hakkı yok. Bu televizyonlar, hiçkimsenin babasının malı değil çünkü. Bu kanallar, severek izlemek istediğimiz, sahiplendiğimiz kanallar. Yayına yeni başladıkları dönemlerde yaptıkları alternatif yayınlarıyla bugünlere geldiler, izleyici kitlelerini o günlerde yaptıkları yayınlar sayesinde oluşturdular. O günlerde -özellikle Kanal 7- başarılı ve farklı bir televizyonculuk yapabileceğini gösterdi. Hem de, hayatlarında ilk kez televizyonculuk yapan, ama bu işi büyük bir aşk ve sorumlulukla yapan insanlarla başardı bunu. Bu kanalların bugün geldikleri nokta, ilk günlerde bir yığın imkânsızlığa rağmen yapmaya çalıştıkları televizyonculuktan geriye düşüşü yansıtıyor ne yazık ki.
ycetinkaya@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|