El Hayat gazetesi, "Türkiye ABD'ye yönelince, Avrupa ile ilişkiler tıkanıyor. Avrupa'ya yönelince de Amerika ile ilişkiler bozuluyor. Türkiye sürekli ertelenen bir evlilik projesinin içinde" diye yazdı.
'Türkiye'nin Batı'ya, Batı'nın ise Türkiye'ye yönelişinde bitmeyen bir düzensizik var' diyen 1 milyon trajlı el Hayat gazetesi, Türk-AB ilişkilerinde gelinen noktası çarpıcı bir biçimde sorguladı. "Bu ilişkiler, siyasi alanda çıkmaza girerken, ekonomi alanında rahatlıyor. Ekonomi alanında rahatlayınca da, askeri alanda krize giriyor" diye yazan gazete, "Türkiye Amerika'ya yönelince, Avrupa ile ilişkiler tıkanıyor. Avrupa'ya yönelince de Amerika ile ilişkiler bozuluyor. Türkiye sanki sürekli ertelenen evlilik projesinin önünde.." şeklinde ifadeler kullandı. Gazetenin analizinden bazı noktalar şöyle: Bir seferinde menfaat gözetmeksizin duyguların ahengi hakim, diğer seferinde de duygusuzca çıkarlar hakim. Bir başka seferinde ise damadın annesi düşmanca bir tutum sergilerken, bazen istekli davranıyor. Buna karşın damadın babası sert.
'Türkiye'nin Batı'ya ihtiyacı var'
Bu evliliğin dayandığı temelleri hatırlatmaya veya evliliği eleştirmeye gerek yok. "Doğulu" Türkler'in Batı'ya yönelmeleri anlaşılmayan kapalı bir konu olarak kaldı ve kalmaya da devam edecek. AB ile Ankara arasında, Türkiye'nin Katılım Ortaklığı şartlarıyla ilgili yaşanan krizin büyük bir bölümü ortadan kalkmıştır. Türkler, büyük ölçüde esneklik göstererek, bir önceki şeklinden farklılık arzetmeyen AB Dışişleri Bakanları'nın hazırlamış olduğu yeni formülü kabul ettiler. Türkiye'nin şanslı olmasıyla, Avrupa rüzgarları dağılarak yön değiştirdi ve diğer esintilerle uyum içindeki Batı'ya doğru esmeye başladı. Uluslararası Para Fonu (IMF), içinde bulunduğu ekonomik darboğazdan çıkmasına yardımcı olmak amacıyla, 10 milyar doları bulan uzun vadeli kredi kapsamında Ankara'ya cömertçe yardımda bulundu. Ancak herşey bu yardımla son bulmadı. Brüksel'de yapılan NATO Savunma Bakanları Konferansı'nda, NATO ile kurulması söz konusu olan Avrupa acil müdahale kuvvetleri arasındaki koordinasyon anlaşmasını engellemek amacıyla Türkiye'nin veto hakkını kullanacağı tehdidinde bulunmasıyla iyimserlikle coşan yeni siyasi ve iktisadi irade yankılanarak ortaya çıktı. Türkiye'nin genel olarak Batı'ya ihtiyacı var.
En iyi durumda yaşanan gelişmeler, bu konuda yolların çıkmazda olduğuna işaret etmektedir. Bunun dışında, "Milli onur meselesi" olmasına ilaveten askeri ve stratejik değerlerle siyasi belirsizliğin bulunduğu Kıbrıs dosyası da çıkmaza girmeye çok yakındır. Bunun için gözlemciler, adı geçen Kıbrıs dosyasının, AB'ne tam olarak katılma ve NATO'yla askeri işbirliği konusundaki anlaşmazlığın giderilmesine mani büyük bir engel olarak kalacağını düşünmektedir.
AB, Kıbrıs'ın üyeliği için 2002 tarihini randevu olarak verdi. Ancak, Ankara bu duruma karşı çıkarak, kendisinin girişiyle aynı tarihe gelecek randevunun ertelenmesinde ısrar ediyor. Türkiye, sorun halledilmeden önce AB'nin fiilen Kıbrıs'ı kabul etmeye karar vermesi durumunda adanın kuzeyini ilhak edeceği tehdidinde bulundu. Kıbrıs AB'ye yönelik görevlerini yerine getirirken Türkiye'nin yapması istenen reformların sonucunda belirsizlik var. Ankara'daki gözlemciler, bu durumu gizlemiyor, hatta ülkelerinin 2008 yılından önce AB'ye katılmasının güç olduğuna işaret ediyorlar.
'Al-ver politikası'
Türkiye, 60 bin askerden oluşacak Avrupa acil kuvvetlerinin NATO'nun imkanlarından yararlanması konusuna fırsat verecek olan NATO ve AB ülkeleri arasındaki anlaşmanın imzalanmasını engellemektedir. Türkiye, bu sembolik ordunun karar alma mekanizmasına katılmasını şart koşmaktadır.
Türkler'in, AB'yle imzaladıkları siyasi konularla, NATO'dan askeri talepleri arasında ilgi kurmayı düşünmedikleri açıktır. Ancak Türkiye'nin Avrupa'yla olan ilişkileri, "al-ver" politikası doğrultusunda gelişmektedir. Onların Avrupa ordusuna karşı tavırları kolay değişmeyecek ve bu konuda AB ile üyelik pazarlığına girmeyecekler. Bunun için, durumun burada askerin gözetimi ve yüce stratejik menfaatleriyle ilgili olduğu açıktır. Kürt, insan hakları, İslamı muhalifler gibi sorunlara yaklaşım konusunda taraflar farklı perspektiflerden bakıyorlar. Burada, çelişkiler ipiyle oynamanın bir zararı yoktur. Amerika, NATO'nun içinde Türkiye'nin tavrını destekler bir yaklaşım sergiliyor. Bu durum Türkiye'nin karar mekanizmasına etkin bir şekilde katılması hususunda Ankara'nın taleplerini artırmasına neden oluyor. Ankara, kendisini AB'ye zorla üye yapmak istemiyor. Ancak AB'ye arka kapıdan veya askeri baskıyla da girmek istemiyor. O, bölgedeki stratjik menfaatlerine fayda sağlayacak ölçüde Avrupa'yla ilişkilerini geliştirmek istiyor.