YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Kırılası çark

Türkiye'de geçen hafta yaşananlar yabancı gözlemcilerin kafasını karıştırdı. İtibarlı bir yabancı gazete, yorumunda, her Türk vatandaşının cebinden ortalama 250 dolar çalan ekonomik çöküşün başka ülkelerde görülen tepkilerin benzerini doğurmadığı noktasının altını ısrarla çizmiş. Hayretle şunu kaydetmiş gazete: "Türkler sokağa dökülmedi..." İstanbul'da terörist saldırısına uğrayan Emniyet güçlerinin ilgisizliği kınamak için yollara döküldüğü bir günde, "Ekonomik yıkım neden protestolara yol açmıyor?" sorusuna cevap aramakta yarar var...

Türkiye benzer dönemleri geçmişte de yaşadı. En son 1994 Ocak ayında hepimiz üçte bir fakirleştik. Değişik hükümetlerin uygulamaya koyduğu IMF damgalı tasarruf tedbirleri hayatı müthiş pahalı hale getirirken ücret ve maaşları dondurdu. Bu olaylara karşı siyasilerden homurtular yükseldi belki; ancak iktidarları hizaya getirecek çapta bir toplumsal tepkiyle karşılaşılmadı. Ekmek fiyatları arttığı için, ya da hayatı pahalılaştıran uygulamaları protesto amacıyla dünyanın dört bir tarafında karşılaşılan halk hareketleri bizde hiç yaşanmadı.

Kimileri, bunu, bizdeki 'itaat' kültürüne bağlama eğiliminde. DNA'mızda yazılı, iliklerimize kadar sinmiş bir "Devlet ne yaparsa, gereklidir" duygusunun sonucu olarak hükümetlerin her tasarrufu sessizlikle karşılanıyor. "Ya devlet başa, ya kuzgun leşe" düşüncesi, devleti protesto anlamına gelen gösterileri engelliyor.

Türk toplumunun 'devletçi' özelliklerinin, ekonomik alanda yaşananların suskunlukla karşılanmasında belli bir payı var elbette; ancak, olaya -galiba- bir başka ışık altında bakmamız da mümkün...

Bizde, toplumun büyük bir bölümü devletin elindeki imkânların bölüşülmesiyle ayakta duruyor. İşlevine göre sayısı çok fazla bir memur kitlesine sahibiz; bu sebeple maaşlar müstehcen denilecek düşüklükte. Buna rağmen, iki kişilik bir ailenin mutfak masrafının yarısına, gecekondu kirasını bile karşılamayacak maaşlara tâlip milyonlar var. Bir kere devlete kapağı atan da oradan kolay kolay ayrılmıyor.

Devlette çalışmayıp ekmeğini sureta kendi çıkartanların çok büyük bir bölümünün de gözü devletin dağıttığı imkânlarda. Teşvikler, ucuz ve batak krediler veya fâhiş fiyatlarla üstlenilen ihalelerden nasiplenenler (ve tabii onlardan nasiplenenler) milyonlarla ifade edilebilir. Yakın zamanlara kadar köylü ve çiftçi de devletin taban fiyat politikaları sayesinde dünya dengeleri üzerinde nimetlenebiliyordu; ucuz kredi uygulaması ise devam ediyor.

Türkiye'de rantı dağıtan da devlet. Boş bulunan araziye kurulan gecekondular, bir süre sonra sahiplerine milyarlar getiren blok apartmanlara dönüşebiliyor. Oturduğu yerden devlete borç vererek kral hayatı yaşayan, özelleştirmeden voli vuran kişiler ve yandaşlarını da unutmamak gerekiyor. Her yerde şirketlerin verimi ve gerçek değeriyle doğrudan irtibatlı borsa bile, bizde, şans ibresinin nerede duracağı belli olmayan bir tür çarkıfelek; bu sefer kaybeden gelecek sefer için umudunu ayakta tutuyor...

İşin sırrı da burada işte: Devlete yüzünü dönmüş ve çıkarlarını onun imkânlarını paylaşmakta gören insanlar, şu anki konumları o imkânlardan yararlanmalarını engellese bile, bir süre sonra talih kuşunun kendilerine de güleceği umudundalar. Memur parmağını yalayabileceği ballı bir koltuğu özlemle bekliyor; işadamı ve serbest meslek erbabının gözü Ankara'da. Politikacı ise bu çarpık düzenden besleniyor. Sadece bir örnek olsun diye kaydediyorum: Yanlışlar karşısında seslerini yükseltmesi gereken kesimlerin örgütlerinin başında bulunanlara biraz yakından bakın; ya devlete bir şeyler satan, ya da devletin ihsanına nâil insanlar olduklarını göreceksiniz...

Bunların muazzam istisnaları bulunan genellemeler olduğunu biliyorum: Memurların çoğu dürüst; esnaf, tüccar, sanayici ve serbest meslek erbabı arasında akşam evine gönül huzuruyla ekmek götüren milyonlar var; işçiler ve çiftçilerden açlık sınırında gezinenler gözü doymazlardan fazla... Ancak, bu durum bile, devletle içli dışlı, ondan nimetlenen kesimlerin varlığının yanlış politikalara tepkileri önlediği varsayımını boşa çıkartmıyor... Türkiye, hâlâ, devletten geçinenlerin ülkesi... Böyle bir ülkede yanlış kararları, olumsuz gidişi protesto mümkün olur mu hiç?

Çarkıfelek anlayışını yıkması gereken krizler bile bu kırılası çarkı tamire yarıyor, baksanıza!


13 ARALIK 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...