![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Her yazılan, keşke doğru çıkmasaydı!..Biz gazete-yazarları ile iktidardaki politikacılar arasındaki temel fark, "gündem seçimi"nden kaynaklanır.. Bir gazetenin köşe-yazarı, o gün işleyeceği konuyu seçerken, göreceli biçimde özgürdür.. Düşünce açıklamak istemediği bir güncel konudan kaçabilir köşe-yazarı. Bambaşka bir konuyu işleyebilir köşesinde.. İktidardaki politikacı ise, gündem tarafından zorlanır.. İktidardaki politikacı, gündemin öncelikli maddesi neyse, onunla mutlaka ilgilenmek ve mümkünse çözüm üretmek zorundadır.. Ancak belirli bir süreden beri, bu iş tersine döndü.. İktidardaki politikacılar, Türkiye ve dünya gündeminin öncelikli maddelerinden kaçıyorlar.. Bu yüzden, bu maddeler, sonunda, "kriz konuları" biçiminde gündemlerini zorlamaya başlıyor.. Gazetelerdeki köşe yazıları, gerçek gündeme, politikacılara göre daha yakın, daha güncel duruyor. Bu ciddi bir bozukluğu ifade eder.. Örnekler verelim isterseniz.. Banka boşaltmaları ve özelleştirme pastasının paylaşılması ile başlayan yağma dönemi, ilk günden itibaren basının çeşitli kalemleri tarafından ciddi biçimde ele alındı.. Ama bu olayları, ne iktidardaki politikacılar ele aldı, ne de konu Meclis'in gündemine girebildi.. Bu konudaki çeşitli araştırma önergelerinin, son dönemde, iktidar milletvekillerinin oyları ile reddedildiğini hatırlayalım.. Sonuçta, bankacılık sistemini de içine alan, ciddi bir ekonomik krize dayandı olay.. İktidardaki politikacılar tarafından "dedikodu" veya "kötü niyetli haber" diye nitelenen durumların, gerçek olduğu anlaşıldı.. "Üçlü koalisyon"un uyur-gezer tutumu sonunda, IMF'den yardım dilenir duruma düştük.. Ekonominin reel sektörleri de, ciddi bir darboğaza girdi.. "Af meselesi" ve "cezaevlerinin durumu", yine, iktidardaki politikacıların gündemden kaçışlarını öykülüyor.. Avrupa Birliği ile Türkiye'nin ilişkileri konusu da, sonunda üyeliğimizin 10 yıl ertelenmesine dayandı.. Oysa, bu konuda, sade köşe yazarları değil, toplumun kamu-oyu oluşturan odakları da, yıllardır yapılması gerekenleri söyleyip, duruyor.. Geçenlerde, TÜSİAD'ın eski başkanlarından biri ile konuşuyorduk.. -Söylenmedik hiçbir söz kalmadı.. Ama bunları Ankara'ya dinletip, kabul ettirmek pek mümkün olmadı, dedi.. Peki bu durumda ne yapacağız?.. Olayın dayandığı son safhaya bakın.. Arkadaşlarının teröristler tarafından şehid edilmesine öfkelenen ve "af"fa da tepki gösteren binlerce Çevik Kuvvet polisi, tabancalarını göstererek yürüyüş yaptı İstanbul'da.. Aynı polisin, izinsiz gösteri yürüyüşü yapan sivil toplum kesimlerini, nasıl coplarla dağıttığını da, hep görüyoruz.. Ve yakın tarihte yaşadığımız deneylerden de biliyoruz.. -Terör ile anarşi arasında çok ince bir çizgi vardır!.. Elinde icra gücü bulunan yetkililer sorunları çözmek yerine, bu sorunları görmezden gelirlerse, bu sorunlar gündemden çıkmaz ki.. Bunların herbiri, birer "kriz konusu" olarak, gündemi alt-üst eder.. "28 Şubat" döneminde de böyle oldu.. Ülkenin gerçek gündemini, andıçlarla ve kartel manşetleriyle unutturanlar yüzünden, Türkiye, sosyo-politik ve ekonomik krizler içinde bugün.. Tabiî ki, gerçek gündeme daha yakın duran köşe-yazarlarının ülkeyi yönetmesi önerilemez.. Ama iktidardaki politikacıların, yurt ve dünya gündemini, gazete köşe-yazarlarından daha duyarlı biçimde izlemeleri şarttır.. Her krizde, "ben bunun olacağını yazmıştım" diye övünen meslektaşlarımızın sayısının artması, bize mutluluk vermiyor. Bu tür doğru, ön-görülerin giderek artması, ülkenin geleceğine dönük endişemizi artırıyor. ŞAKA
Ceket meselesi..
Dinç Bilgin, "Ceketimi alıp, Sabah'tan çıkıyorum" diye bir açıklama yapmıştı.. Anlaşılıyor ki, bu açıklama gerçeği ifade etmiyor.. Dinç Bilgin, ceketini alıp, gitmemiş.. Ceketini Sabah'ta bırakmış.. Şimdi bu ceketi giyen Zafer Mutlu, hâlâ Sabah'ın yönetiminde.. Keşke Dinç Bilgin kalsaydı Sabah'ta. Bu "ceket" ona daha uygundu.. TEMEL'Lİ BORSA
Beklentiler ve gerçekler
Temel, hergün aynı filme gidip, filmin orta yerinde, sinema salonundan çıkıyormuş.. Bir haftanın sonunda, arkadaşı sormuş.. -Temel.. Sen deli misin? Neden günlerdir aynı filmi, belirli bir noktaya kadar seyrediyorsun.. Filmin sonunu bile beklemiyorsun.. Temel izah etmiş.. -Bu filmde bir plaj sahnesi var.. Çok güzel bir genç kız, ıssız bir sahile geliyor.. Elbiselerini çıkartıp, mayosunu giymek için soyunmaya başlıyor. Tam eteğini çıkartırken, bir tren geçiyor ön taraftan.. Tren geçip gittiğinde, kız mayosunu giymiş olarak görünüyor. İşte bu soyunma sahnesi yüzünden aynı filme gidiyorum her gün.. Temel'in arkadaşı olayı anlamamış.. -Her gün bu sahneyi neden seyrediyorsun peki? Temel sinirlenmiş.. -Aptal mısın? Anlamadın mı? Eğer tren rötar yaparsa, gecikirse, kızı çırılçıplak göreceğim.. Bu yüzden hergün gidip, trenin rötar yapmasını bekliyorum.. KISSADAN HİSSE- Faizlerin yükseldiği ve ekonomik krizin nedenlerinin ortadan kalkmadığı bir ortamda, hergün heyecanla borsa endeksinin yükselmesini bekleyenler, filimdeki trenin rötar yapmasını bekleyen Temel'e taş çıkartmıyor mu?
mehmetbarlas@attglobal.net
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|