YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Fazilet... Odak mı, tamam mı, devam mı?

Bir dizi hukuki ve siyasi paradoksun gölgesinde başlayan Fazilet Partisi davasında final için geri sayım başladı. Bu davanın sonucunun sadece FP değil, Türk demokrasisinin geleceği için de hayati bir karar niteliği taşıdığı açıktır. İşte bu yüzden, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş'ın Siyasi Partiler Yasası'nın 103/b maddesinin iptal edilmesi isteğinin Anayasa Mahkemesi raportörü tarafından uygun bulunmamasına rağmen kabul edilmesi dikkat çekici ve endişe verici bir başlangıçtır. Endişe vericidir çünkü; mahkeme, RP davası başlangıcında da aynı maddenin aynı bendini iptal talebini kabul etmiş ve ardından da kapatma kararı vermişti. Meclis tarafından yenilenen bu madde (103/b), bir partinin "odak"tan kapatılabilmesi için "(Odak'a konu olan) eylemlerin partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlenmesi, bu durumun o partinin büyük kongresi, merkez karar ve yönetim kurulu, TBMM grubu, genel kurul veya grup yönetim kurulunca benimsenmesi, parti organları tarafından kararlılıkla işlenmesi" şartlarını getiriyordu. Kapatmayı şiddetle arzulayan Başsavcı'nın bu maddenin iptalini istemesi normaldi çünkü, bu madde varken FP'nin odaktan kapatılması mümkün değildi.

69. madde değişikliği

FP davasının görüşülmesine eşzamanlı olarak Melis'e sunulan ve içinde parti kapatmalarla ilgili 69. maddenin de bulunduğu Anayasa değişikliği paketi de önemlidir. Bu madde, Demirel'in bir kez daha Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için hazırlanan 5+5 değişikliği paketinin içinde de bulunuyordu. Şimdi yeniden gündeme gelmesi; parti kapatmanın Türkiye'yi dünya karşısında güç durumda bırakacağının görülmesi ve özellikle de bütün FP'li milletvekillerinin yasaklı hale gelmesi durumunda da bir ara, hatta genel seçim ihtiyacı doğacak olmasındandır. 69'daki değişiklik bir partinin "odak"tan kapatılabilmesi için yeterli sayıda yerel mahkeme kararının kesinleşmiş olması gerektiği şartını getirmektedir. Şu halde Meclis, Anayasa değişikliğini kabul ederse FP'nin "odak"tan kapatılması imkansız hale gelecektir. Nitekim, Mahkeme Başkanı Mustafa Bumin de (ancak) Meclis'in bu düzenlemeyi yapmaması halinde parti kapatılabileceğini ima etmiş; yani bu ifade tersinden okunduğunda değişiklik yapıldığı takdirde parti kapatmanın mümkün olmayacağını ihsas etmişti.

Meclis'in Anayasa değişikliğini bayramdan önce tamamlanması planlanıyor. Aynı dönemde, Anayasa Mahkemesi'nin de FP hakkındaki kararını vermesi bekleniyor.

Askerin görüşü

Şurası açık ki, hükümet ve özellikle de siyasi statükonun devamından yana olan Başbakan Ecevit parti kapatılmasına kesinlikle karşıdır. Geriye, "Peki FP'nin kapatılmasını kim istiyor?" sorusunun cevabı kalıyor. Bu sorunun cevabı "Genelkurmay"dır. Esasen, FP'nin kapatılmasını isteyen tek gücün Genelkurmay olduğu da gizli saklı değildir. Bugüne kadar kamuoyuna yansıyan "kışla" mahreçli birçok görüşe ilaveten, önceki gün yapılan Ecevit-Kıvrıkoğlu görüşmesinde konuşulduğu iddia edilen ve "yalanlanmayan" habere göre asker, 69. maddenin değiştirilmesine karşıdır ve FP'nin kapatılmasını istemektedir. Kıvrıkoğlu'nun sözleri, yalanlanmadığı müddetçe FP davasına müdahale özelliği taşıyacaktır ancak; Meclis gündeminde bulunan Anayasa değişikliğinin bir Bakanlar Kurulu teklifi olduğu dolayısıyla hükümetin bu noktadan sonra geri adım atmasının mümkün olmadığı da ortadadır.

Ya "devam"dan kapatma!

Bütün bunlara rağmen geriye, bir problem daha kalmaktadır. Bu problem de FP'nin 69. maddenin değişmeyecek olan 7. fıkrasında belirtilen, "Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz" hükmü uyarınca kapatılıp kapatılmayacağıdır. Madde, "kurulamaz" dedikten sonra bu şekilde kurulan partilerin kapatılacağına dair bir hüküm belirtmiyor. Dolayısıyla, FP'nin "devam"dan kapatılması; mahkemenin kendisini TBMM yerine koyup içtihatla kanun yapması gibi hukuk dışı ve mahkemenin yetkisinde olmayan bir sonucun doğması ve davanın siyasallaşması demek olacaktır. Böyle bir yaklaşım, "gözünün üstünde kaşın var" bahanesi üretmekten farksızdır. 103/b'nin iptal edilmesi de maalesef bu mantıktan izler taşımaktadır.

Baskılara rağmen, "siyasi etkiden önemli ölçüde arınarak" hukuki çerçeveye oturmuş olan bu davanın böylesi bir politik mülahazaya kurban edilmesi demokrasiye haksızlık olmaz mı?


13 ARALIK 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mustafa Karaalioğlu

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...