![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
İstanbul'da RamazanÖlüm orucu maşaallah, mübârek Ramazan orucunu bastırdı. Bu seneye kadar ben kaç Ramazan hatırlıyorum; Ramazan'a ve oruca dair herhangi bir televizyonun haber bülteninde, ölüm oruçları kadar süre tahsis edildiğini görmedim. Aç-susuz milyonlarca insan oruç tutuyor bu memlekette. Fukara evlerde, büyük şehirlerin varoşlarında, uzak yakın binlerce Anadolu köyünde ve yolda belde oruç tutan milyonlar!.. Oruç tutanlardan bazılarının sofralarına ortak oluyoruz. Bazılarını da, Uğur Arslan ve Deniz Feneri ekibinin programlarından izliyoruz. Devletin ve hükümetlerin artık tamamen unuttuğu kesimler!.. Hele hele şimdilerde bol bol liberalcilik oynayan eski marksist ve sosyalist takımları. Onlar da sırtlarındaki yükü devirip atınca, ülkenin sahipsiz sınıfları tamamen boşlukta kaldılar. Artık onların ne edebiyatını yapan var, ne de siyaseten dahi olsa sözcüleri kaldı. Bin memeden süt veren İstanbul
İşte bu insanların hayatlarıdır, asıl bizim üzerinde durmamız gereken. Onlara bir ışık tutmak, acılarını paylaşmak, gönüllerini almak ve kendilerini hâlâ daha unutmayan zümrelerin bulunduğu gerçeğini onlara hissettirmek!.. Zaten Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı da buydu hizmet yıllarında. Gizli, derin bir sevgi fışkırmıştı buradan. Tükenmekle yüz yüze olan hayatlar, buradan bir şevke ermiş, tahminlerin ötesinde derin duâ koroları oluşmuştu. Öyle değil mi? Şimdi de bütün İstanbul; Büyükşehir ve ilçe belediyeleri ile beraber, tam bir seferberlik içinde. Ramazan çadırları sırf bir nevâle seferberliği değil, aynı zamanda bir gönül seferberliği!.. Büyükşehir'in koca İstanbul'u, koca koca haritaların üzerinde; sokak sokak, mahalle mahalle, hane hane taramalarını biliyorum. Hele ilçe belediyeleri? Didiniyorlar, çırpınıyorlar fakir fukaraya ulaşmak için; insana ve topluma değmek, dokunmak için. -Hey koca İstanbul!.. Aynen tarihte olduğu gibi; tarihsel ve toplumsal sorumluluğunun bilinci içinde, bin memesinden süt veriyor evlâtlarına!.. Bin memeden süt ki, aynı anda bin gönül feraha eriyor!.. A. Haşim'in Müslüman Saati
Sadece İstanbul Büyükşehir ve ilçe belediyeleri değil. Yüzlerce İslâmî vakıf, binlerce esnaf kuruluşu, dernek vs.de, sanki gizli bir planlamaya tâbi imişçesine durmaksızın deviniyor. Bütün esnaf hanları da, ikindiden sonra oruca hazırlanıyor İstanbul'da. En zengin tüccarlar, orta halli esnaflar, arastaların çöpçüleri, çoğu Malatyalı hamallar, dar sokakların fukarası, yoldan geçen yolcular, evine yetişmesi imkânsız müşteriler!.. İşte Ramazan akşamının o en mübârek vakitlerinde, siyaseten birbirine düşman edilmek istenen bu kavim kardaşı orucun o en ilâhî ikliminde büyük şâir Ahmet Haşim'in "Müslüman Saati"ni birlikte kuruyorlar. Ben de bazan oluyor, işte bu saatlerde, gönlümü bu sokaklara, bu arastalara, büyük İstanbul hanlarının bu serin, geniş avlularına; bazan bir cami duvarına, bazan da İstanbul ve İstanbullular için âdeta kendini vakfetmiş Faziletli belediyelerin Ramazan çadırlarına bırakıveriyorum. O anlar var ya, İstanbul, bambaşka bir İstanbul oluyor. Kur'an sesleri, arastaların çınlayış haline dönüşüyor. Her kalp birbirine akraba, her gönül ezelden birbirine âşinâ!.. Bu manzaralar var ya, bu atmosferler içerisinde insanımızın rûhen yıkandığını, arındığını görüyor ve okuyorum. Kaç 28 Şubat geçse, bu ilâhî toplumsal devinimin önünü kimse kesemez. Ama öbür yanda, bu ulvî iklime yabancı düşenler varmış, aldırmayın. Sultanahmet'te, teravih öncesi ve teravih sonrasındaki sürûra bakın siz. Buralarda gece yarılarına kadar devam eden ilâhî neşveler, üzgünüm ki ne bir gazete haberine, ne de bir televizyonun bültenine gereği nisbetinde yansıyor. Yansıyanlar da, özünü ve neşvesini yitirmiş kuru kadavralardan öteye geçemiyor. İslâm'da ölüm orucu fetvası
Şimdi şu muhteşem tabloya bir bakın. Bir de oruçsuz sınıfların ölüm oruçlarına... Var mı ki böyle bir oruç? Oruça inanmayan sı nıfların, oruçla toplumu istismar ve tehdit denemesinin daha ötesinde ne mânâsı var bu eylemlerin? Hapishaneler üzerindeki terör kontrolünü bilmeyenimiz kaldı mı? Daha geçen günlerde yaşanan feci manzaralar hani nerede? Her önüne gelen meselede ve tabiî ki istedikleri alana münhasır olarak, bir ilâhiyat profesörünü konuşturup fetva soranlar, "acaba İslâm'da ölüm orucunun hükmü nedir?" diye niçin başvurmak ihtiyacını duymazlar ki?
nturinay@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|