![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Atlantik İttifakı'nda Türkiye kavgasıAB İlerleme Raporu ve Türkiye için hazırladığı Katılım Ortaklığı Belgesi ile başlayan Türkiye-AB gerginliği Nice Zirvesi'yle devam etti ve en son NATO ile AB arasında "Avrupa Gücü" konusundaki yetki ve imkan paylaşımını şarta bağlamak için düzenlenen Brüksel'deki Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda zirveye tırmandı. Katılım Ortaklığı Belgesi'ndeki şartları ağır bulan Türkiye, cevabını teşkil edecek Ulusal Rapor'u Ocak ortasına kadar ertelerken Kıbrıs görüşmelerine son vererek "rest"ini çekmişti. Nice'deki Avrupa Birliği Zirvesi'nde ise aday ülkelerden sadece Türkiye'ye hiç yer verilmedi ve sadece Türkiye'nin üyelik süreci 2010 yılına kadar ertelendi. Ankara AB'nin kapıları 10 yıl daha kapatmasına öfkesini ise, Brüksel'deki NATO-AB pazarlığını "kilitleyerek" ortaya koydu. 'Mantığa, ahlaka ve vicdana aykırı'
NATO üyesi olup AB'ye üye olmayan ülkelerin, 60 bin kişilik Avrupa Gücü'nün karar mekanizmalarında yer almasına karşı çıkan, ancak NATO'nun imkanlarından yararlanmak isteyen, hem de bunu bazı şartlarda NATO'ya danışmadan yapma yetkisi isteyen AB, Türkiye'nin askeri gücünü kullanıp ona hiçbir söz hakkı vermemesi gibi ilk bakışta oldukça mantıksız bir tezle hareket ediyor. Bugüne kadar AB'nin bu tutumuna şiddetle tepki gösteren ve Türkiye'yi de Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği (AGSK) tartışmalarında cepheye süren ABD bile Brüksel'deki toplantılarda Türkiye'ye baskı yapanlar arasında yer aldı ve Türkiye'den daha "anlayışlı" olmasını istedi. Oysa Türkiye'yi bu ateşin içine ABD attı. Sonunda olan oldu ve toplantılar Türkiye'nin vetosu nedeniyle hiçbir ilerleme sağlanamadan sona erdi. Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in sözleri Türkiye'ye uygulanan yoğun baskıları anlatmaya yetiyor. Cem, AB'nin tavrının "mantığa, ahlaka ve vicdana aykırı" olduğunu söyledi ve Ankara'nın direneceğini dile getirdi. AB ülkelerinde Türkiye'ye yönelik öfkeyi belirtmeye bile gerek yok. Özellikle Fransa, Atlantik İttifakı'nı geren, Avrupa-ABD ilişkilerinin geleceğini tehlikeye sokan bu "krizin tek sorumlusu olarak" Ankara'yı açıkça suçluyor. NATO'ya Fransız çelmesi
Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği AB'nin genişlemesi ile NATO'nun genişlemesi perspektifleri gözönüne alınmadan anlaşılamaz. Soğuk Savaş'tan sonra NATO'yu BM'nin yerine geçirme ve bir dünya jandarması haline getirme projeleri Fransa'nın tazyikleri ile AB tarafından dizginlenmeye çalışılıyor. NATO'nun İsrail'den Kafkaslar'a, Orta Asya'ya kadar genişletilmesi ABD'nin bu bölgeler üzerinde hegemonya kurması ile eş anlamlıdır. Oysa yeni bir güç olarak AB'nin de etki alanlarını genişletmeye ihtiyacı var. Türkiye ise, "Atlantik İttifakı" içindeki güç çatışmasının tam merkezinde yer alıyor. Fransa'nın tetiklediği bu hareket, tek kutuplu dünya sistemine meydan okuma anlamı taşıyor. ABD-NATO'ya karşı AB'nin en büyük kozu Rusya'yla daha da yakınlaşma. Bu yüzden ABD Clinton döneminde Rusya'yı tahrik etmemek için azami gayret sarfetti. Hatta bunun için Hazar enerji kaynakları üzerindeki kaybını bile hazmetti. Türkiye'nin yerini kavganın sonucu belirleyecek Türkiye'nin vetosu kırılamazsa ya Türkiye-NATO ilişkileri zarar görecek ya da ABD Avrupa ilişkileri. Bu iki güç arasındaki yarış Türkiye'nin ulusal çıkarlarına feda edilmeyeceğine göre, "Ankara'nın blöfleri" tutar mı, göreceğiz. Gerginlik NATO-ABD ile AB arasında Türkiye'nin yeri tam olarak belirleninceye kadar sürecek. Türkiye direnirse ve yeni Bush yönetimi de buna destek verirse NATO'nun geleceği tehlikeye girecek ve örgüt, bırakın dünya jandarması olmayı, ABD'nin hegemonik çıkarları için savaşan bir Amerikan gücüne dönüşecek. Türkiye ise, bu güç içinde bir "taşeron"a indirgenecek. ABD'nin Avrupa Gücü'ne karşı çıkış sebebi NATO'nun gelecekte yok olması dolayısıyla kendi hakimiyetinin zarar görecek olmasındandır. Türkiye'nin AB'ye yönelik blöfü ilk başta gurur verici gibi geliyor ancak biraz düşününce, İttifak içinde "ABD'nin tetikçiliği"ni yapmış pozisyonuna. Türkiye'nin tercihi hem ABD cephesinde hem de AB cephesinde ciddi bir ağırlık oluşturacak. Orta Asya, Kafkaslar ve Ortadoğu üzerine hakimiyet kurmaya çalışan bu iki güç de Türkiye'ye oldukça fazla ihtiyaç duyuyor. Türkiye'nin güçler çatışmasındaki pozisyonu bu. Yani Türkiye'nin Avrupa'daki geleceğini ABD ile Avrupa arasındaki denge savaşı belirleyecek.
ikaragul@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|