![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
İktidar'ın işi çok zorlaştı!..Medyayı, özelleştirmelerle, banka boşaltmalarla, kamu kredileri ile göbeğinden kendilerine bağlayan 28 Şubat ürünü iktidarlar, "Herşey çok iyi gidiyor" şeklindeki manşetlerle, sanal bir dünyada yaşadılar.. Şimdi uyanıyorlar.. Ama çok geç bir uyanış bu.. Besledikleri medya sermayeleri de, ya iflas etti, ya iflasın eşiğinde.. Yani, iktidarları memnun etmek için atılan o düzmece manşetlere, bu manşetleri atanlar da inandı.. "Nasıl olsa bize muhtaçlar, bizi batırmazlar" mantığına dayalı, sürekli, zararlarını başkasının parası ile finanse edenler, şimdi her kapı çalındığında, "Ya mali polis geldiyse" diye uykuyu kaçırıyor.. Bunlardan birini anlattılar.. Gece uykusunda durmadan konuşuyormuş.. Eşi dürtüp, uyandırmış.. -Uykunda sürekli konuşuyorsun, demiş.. Bizimki cevap vermiş.. -Ne yapayım hanım.. Uyanıkken konuşacak halim mi kaldı? Bırak konuşmayı, kimsenin yüzüne bakamıyorum!.. "Kiralanmış medya"nın "yükselen değer" olduğu günlerde, sınırsız harcamalarla lüks tüketimin de gözünü çıkartan bu türedilerden biri, sayıları pek azalan "dostlar"ından birine şöyle dert yanıyormuş.. -Çok sıkıntı çekiyorum.. Yoksullaştım.. Uçağımın pilotu da, yatımın kaptanı da, Limuzinimin şoförü de, evlerimdeki personel de, çok sıkıntı çekiyor.. Hayatın tadı kalmadı.. Yurt dışına götürdüğüm 50-60 milyon dolardan başka beş kuruşum yok!.. Bu yoksullaşmış türedilerden biri de, sevgilisinden ayrılmış.. Daha doğrusu sevgilisi onu terk etmiş.. Sormuşlar, -Ne oldu? Niye ayrıldınız?.. İzah etmiş yoksullaşmış türedi -Laiklik yüzünden.. Onun inançları ile benimkiler uyuşmuyordu.. Dinleyenler üstelemiş, -Nasıl bir inanç uyumsuzluğu vardı aranızda? Anlatmış.. -Sevgilim paraya ve güce tapıyordu.. Ben yoksullaşıp, gücümü kaybedince, bıraktı beni.. Evet sayın okurlarım.. En kötü şey, insanın alıştığı şeylerden yoksun kalmasıdır. Şimdi iktidar, yağlı-ballı manşetlerden yoksun.. O manşetleri attıranlar da, kamu kredilerine, devlet desteklerine hasret.. O kadar ki, şimdi medyada, "Bu iktidar çok başarısız" diye başlıklar ve yorumlar bile çıkmaya başladı.. Hukuku da, siyaseti de, ekonomiyi de yüzlerine-gözlerine bulaştıran bu siyasi kadroya verilen destekler, bir anda yok oldu.. TÜSİAD bile, "kötü yönetildik" diyor.. 28 Şubat'tan beri kameralara mutlu beraberlik fotoğrafı veren "iktidar-sermaye" ikilisinin arası açılıyor.. Nikah şahidi olarak görev yapan "kartel medyası", imzasını inkar ediyor. Hani bir evlilik hikayesi vardır ya.. Kadın kocasına sitem eder, -Bana hep hediye getirirdin.. Ama evlendiğimizden beri, bıraktın bunu.. Kocası gülerek cevap verir.. -Sen, balığı tuttuktan sonra, ona yem veren balıkçı gördün mü hiç? Aslında galiba, iktidarların verecek yemi kalmadı sermayeye ve medyaya.. O kadar çok ve hesapsız verdiler ki, Hazine boşaldı.. IMF'den gelecek paraları da dağıtacak halleri yok.. Şimdi sıra muhalefet etmeye geldi, dayandı. "Ne kadar köfte, o kadar ekmek" ilkesi çalışıyor burada.. Şimdi, dün alkışlanan ne varsa, hepsinin yanlış olduğunu söylemeye dayandı iş.. Hatırlayın "Kanun Hükmünde Kararname"yi imzalamadı diye, Cumhurbaşkanı Sezer hakkında açılan "iktidar güdümlü" medyanın yıpratma kampanyalarını.. Bir de, affı veto eden Sezer hakkındaki, son övgü dolu manşetleri hatırlayın.. Bu iktidarın işi çok zor.. Ekonomik kriz, sermayeyi ürküttü, medyayı ise tüketti.. Şimdi "yalnız siyaset" başlıyor.. ŞAKA
Soru-Cevap
SORU- Bu kadro devleti değil de, bir otomobil fabrikasını yönetseydi, müşterilerden gelen şikayet mektuplarında ne yazılı olurdu?.. CEVAP- Sizden dün aldığım otomobilin, klaksonundan başka, her yerinden ses çıkıyor!.. SORU- Bu kadro, iktidar olacak yerde, müteahhitlik işine girip, konut yapsaydı, müşteri şikayet mektuplarında nelerden yakınılırdı? CEVAP- Sizden dün aldığım evin, musluklarından başka, her yerinden su akıyor!.. MEVLANA
Ariflerin gönlündeki mezar!..
Bu pazar günü Konya'da olacaktım.. Hem "ölüm yeniden doğuştur"u ifade eden "Şeb-i Arus" törenlerini izleyecek, hem de Kombassan'ın "Mevlana Ödülleri" törenine katılacaktım.. Ama, şartlar elvermedi.. Gidemedim.. Bunun telafisini, bu sabah İstanbul Devlet Klasik Korosu'nun "Mevlana Konseri"ni dinleyerek gerçekleştirmeye çalışacağım.. 17 Aralık 1273'te ölen Mevlana ne demiş? -Bizim mezarımız, ariflerin gönlündedir!.. Aradan yüzyıllar geçmesine rağmen, sade Türkiye'deki değil, tüm dünyadaki milyonlarca insanın gönlünde yatan Mevlana'nın büyüsü, hepimizin çok iyi bildiği dizelerde gizli.. "Gel gel ne olursan yine gel İster kafir, ister mecusî, ister puta tapan ol Yine gel Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değil Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da, yine gel." Kinlerin, kamplaşmaların, öfkelerin üzerindeki bir uzlaşma-dünyasıdır benim için Mevlana.. Bugün yaşasaydı, belki İplikçi Medresesi'ndeki vaazlarını verirken, gözaltına alınır ve "şeriat tehlikesi"nin kanıtı olarak televizyon haberlerinde teşhir edilirdi.. Ama şimdi o, ariflerin gönlündeki mezarında..
mehmetbarlas@attglobal.net
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|