
Akman Akyürek tesir ajanıydı...
ABD'de istihbarat çarkı çok büyük bir çark. Burada denetimsiz hiçbir müessese yok. Tamamen uygulanan sistemler ülkesidir ABD. Türkiye'de de sistem var. İstihbaratın merkezi MİT'tir. Ama uygulanmıyor.
Türkiye'nin, kozmopolit yapısıyla istihbari faaliyetler açısından hep ilgi odağı olduğu biliniyor. Teknolojiye dayalı istihbaratın geliştiği bir dönemde; İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın deyimiyle 'nüfûz casusluğu', Eymür'ün deyimiyle de 'tesir ajanlığı' gibi terimler ortaya atıldı. Eymür'e 'tesir ajanlığı' olgusunun kökenini soruyorum. Diyor ki:
"Türkiye casus kaynıyor. Ama senelerdir ne casus yakalayan var, ne de bir gizli faaliyeti ortaya çıkaran... Zaten klasik casusluk bitti. Casus gizli sırları, gizli bilgileri alan insandır. Eğer bir ülkeyi yönetiyor ve yönlendiriyorsanız gizli bilgileri çalmaya hiç gerek kalmaz. Gizli örgütlenmeler de var tabi ki ama artık 'tesir ajanı' dediğimiz kritik yerlerde bulunan isimler bu işi yönlendiriyor. Mesela bir gazetede. Bir gazeteyi yöneten kişi olabilir, bir köşe yazarı olabilir. Bir Bakan'ın sekreteri olabilir. Tesir ajanlığı bu anlamda önemli bir şey. Tabii Sadettin'in 'nüfûz casusluğu' yeni bir terim benim için. Tesir ajanları kamuoyunu yönlendirebilecek, devleti etkileyecek pozisyonlarda bulunur. Mesela yakın tarihten olabileceğini düşünebileceğimiz bir isim Akman Akyürek'tir."
Emin olmak için yapay bir şaşkınlık belirtisi gösteriyorum. Ve yine soruyorum: 'Akyürek tesir ajanı mıydı?'
"Çok güzel olabilir, neden olmasın? Bütün komisyonlara giriyor, hepsini istediği gibi yönetebiliyordu" diyor açık açık.
Oysa Akman Akyürek'in, Eymür'ün de hizmet verdiği teşkilata çalıştığı biliniyor. 'Tesir ajanı' yabancı gizli servisler lehine faaliyet gösterdiğine göre 'MİT'i yanıltarak mı ilerliyordu?' diye soruyorum. Eymür buna da açıklık getiriyor:
'Double ajanlık'
"İstihbarat işinde siz kullanıyorum zannedersiniz ama bizi bizden daha iyi kullanıyor olabilirler."
Eymür burada, istihbarat terminolojisinde 'double ajanlık' olarak adlandırılan durumu kastediyor. 'Akyürek double mı çalışıyordu?' diyorum. Yanıt yine açık:
"Double çalışır evet. Akyürek olayı da kapanmış gitmiş bir olaydır. Onun da çözülmesi gerekir. Bir hakim gizlice yurtdışına gidiyor. Kimin namına gittiği belli değil. Hatta benim bildiğim kadarıyla sahte pasaportlarla yurtdışına çıkıyor. Şimdi tam olarak hatırlamıyorum ama uyuşturucu işi yapan kişilerle çıkıyor. Güney Afrika'ya gidiyor. Bunu ne için yapıyor, haber vermek için mi yapıyor? MİT böyle bir görevlendirme mi yapmış? Zannetmiyorum."
Eymür'e, 'Akyürek'in Türkiye'de nasıl faaliyet göstermiş olabileceğini' soruyorum. Soruya soruyla yanıt veriyor:
"Akman Akyürek basına bilgi veriyor muydu? Kamuoyunu etkilemek o kadar zor birşey değil. Bir Akman Akyürek istediği gibi yönlendiriyordu demek ki... Komisyonda da çalışıyor, komisyonu da yönlendiriyor. Doğrudan doğruya MİT'in elemanı mıdır, değil midir onu da bilmiyorum. Ama bildiğim kadarıyla bizim Mikdat'la tanışıklığı vardı. Onun dışında MİT ajanı mıdır, değil midir bana intikal etmiş bir bilgi yok. Ama bir istihbaratçı gözüyle gördüğüm kadarıyla bir yerlere angaje bir adam.'
Söz dönüp dolaşıp dünyada uygulanan istihbarat sistemleriyle Türk sisteminin karşılaştırmasına geliyor. Eymür'e, iç ve dış istihbaratın ayrıştırıldığı ABD ve İngiliz modelinin Türkiye'de uygulanıp uygulanamayacağını soruyorum. Bu konuda umutlu ve istekli değil:
ABD'de de sürtüşme var
"Bunu doğru bulmuyorum. Bence polis Türkiye'de bu işi müstakil olarak yapabilecek seviyede değil. Hem ne kadar çok birbirini denetleyen teşkilat olursa o kadar iyi olur. Bugün birşeyler ortaya çıktıysa MİT'in çalışmalarının çok rolü vardır. Susurluk sürecinde de İçişleri Bakanı vardı. Şimdiki Bakan gibi işleyişi şöyle düzenleyelim dedi mi? Demek ki Türkiye'de işler müesseselerle değil, kişilerle yapılıyor hâlâ. Tenzih ederim, tamamen bir teşkilatı karşıma alıyorum demek değildir bu. Ama Emniyet'in halka açık çalışmasından ötürü yapısal birtakım sorunlar var. MİT'in Türkiye'de istihbarat topluyor olmasının İçişleri Bakanlığı'nı rahatsız edecek bir yönünün olmaması lazım. İyi bir koordinasyon olsa bu hiçbir şekilde mevzu bahis bile olmaz. ABD'de de güvenlikte kısmi sürtüşmeler oluyor. Ama millî konularda son derece etkili bir şekilde biraraya gelebiliyorlar. Amerika'da istihbarat çarkı çok büyük bir çark. Herkes CIA'i bilir ama CIA'in dışında bir sürü faaliyet gösteren birimler var. Son yıllarda FBI biraz dışarıya açıldı. Burada denetimsiz hiçbir müessese yok hemen hemen. Tamamen uygulanan sistemler ülkesidir ABD. Türkiye'de de sistem var. İstihbaratın merkezi MİT'tir. Ama uygulanmıyor ki... Güneydoğu'da PKK'lı yakalanıyor, sorgulanıyor. Ben o sorguyu elde edebilmek için özel çaba sarfediyorum. Terörle mücadele nedir? İlmi çalışmadır. Yoksa sivrisinek avlar gibi adam öldürmek değildir."
'Terör dışarıdan beslenir' tezine ilişkin fikirlerini almak için Türkiye'de faaliyet gösteren terör örgütlerinin dış bağlantıları konusundaki yaklaşımlarını soruyorum. Diyor ki:
"Türkiye pekçok ülkenin istihbarat servisinin çalışma alanı olarak öne çıkıyor. Sovyetler, ABD, İsrail, İngiltere, Fransa ve Almanya bunların başında geliyor. Hiçbir terör örgütü dış destek olmadan faaliyet gösteremez. Yunanistan'da emekli devlet görevlilerinden müteşekkil 17 Kasım Örgütü'nü bunun dışında tutmak lazım. Batılı görevlilerin Türkiye'de öldürülmesine neden olmuş bir Dursun Karataş'ın Avrupa'da rahat rahat dolaşmasını pek mantıkla bağdaştıramıyorum. Bir ara Fransa'da yakalandı sonra kaçırıldı. Genel kanaat Karataş'ın İngiliz Gizli Servisi'yle irtibatlı olduğu yönündedir. Bu tür irtibatlara her terör örgütünde rastlamak mümkündür."
ABD'nin başkenti Washington D.C.'de oturan Mehmet Eymür'ün Yeni Şafak'ın kayıt cihazına söyledikleri bundan ibaret. MİT'teki çalışma esasları, Susurluk sürecine ilişkin şimdiye kadar söylenmeyenler, 28 Şubat'ın kamuoyunca bilinmeyen yönleri ve karmaşık yurtdışı operasyonların açılımıyla 'on the recorde' görüşmenin verimli olup olmadığını düşünürken kayıt cihazını kapatıyorum. Bütün öykü buymuş. - BİTTİ-
'PERİNÇEK İSTİHBARAT BEZİRGANI'
Ünlü istihbaratçıya, 'Türkiye'de 'tesir ajanı' ya da benzer bir konumda faaliyet gösteren başka isimler olup olmadığı' sorusunu yöneltiyorum. Bunun üzerine şöyle diyor:
"Bizim sıklıkla yazdığımız Doğu Perinçek var. Onunla ilgili de oklar biraz İngiliz Servisi'ni gösteriyor. Ama ben Perinçek'in sadece bir angajmana sahip olduğunu düşünmüyorum. O bir istihbarat bezirganı bence. Eğer İngiliz politikası PKK'nın belirli bir süreçte siyasal bir kimlik kazanmasıysa Perinçek de bu doğrultuda faaliyet gösterdi. Önemli bir anekdot var ben onu aktarayım size. Hasan Yalçın, partinin genel başkan yardımcısı. Benim ilk emekliliğimde ısrarla istedi, geldi görüştük. İkimiz de teybi açtık konuştuk. 'Mehmet Bey siz bize yardımcı olmuyorsunuz. Gelin güçlerimizi birleştirelim. Biz de vatanseveriz. Bu Asil Nadir konusunda en milliyetçi davranışı biz gösteriyoruz' dedi. Asil Nadir kimdir? İngiltere'de yatırımı varken bu paralarını Türkiye'ye taşıyan ve bu yüzden İngilizler'in hedefi haline gelen, İngiltere'den zar zor kaçan bir adam. Hasan Yalçın bana, 'Sizde de bunun aleyhine bilgi vardır, bunu paylaşalım' dedi. Şimdi bunlar kendilerini çok akıllı zannediyorlar, karşıdakini istedikleri gibi yönlendireceklerini düşünüyorlar. Asil Nadir'le neden uğraşayım ki ben? Türkiye'de yatırım yapmış bir adam İngiltere'yle arası bozulmuş. Benim Hasan Yalçın'a vereceğim bilgi sadece İngilizler'in işine yarar."
Bu anekdot beni şaşırtıyor. Ve böyle bir durumda MİT'in Perinçek'le ilgili olasılıkları değerlendirip değerlendirmediğini düşünmeye başlıyorum. Ve yine düşünmeden edemiyorum: 'Bütün bunlar neden zamanında açık açık konuşulmuyor?' Eymür'ün anlatımına göre konuşulmuş:
"MİT değerlendirdi tabii. Ama bizim bilmediğimiz birtakım temasları olabilir bizim içimizde de. Üst düzeyde de temasları olabilir, bunu bilemiyorum. Zaten benim görev alanıma giren biri olsaydı bugün Türkiye'de bu konumda olmazdı Perinçek. Kontr-Espiyonaj'ın başında olsaydım Perinçek'in gerçek yüzünü ortaya çıkarmak için her türlü çalışmayı yapardım."
'Kontr-Espiyonaj'ın başında kim vardı?' diye soruyorum hiç beklemediği bir anda. Hem açık, hem de kapalı bir yanıt veriyor:
"Bu o kadar önemli değil. Mikdat'a bağlı bir daire başkanı vardı o zaman. Bunu yapmayanlar varsa bunun sorumluluğunu ben taşımak istemem."
Tesir ajanları kamuoyunu yönlendirebilecek, devleti etkileyecek pozisyonlarda bulunur. Mesela yakın tarihten olabileceğini düşünebileceğimiz bir isim Akman Akyürek'tir. İstihbarat işinde siz kullanıyorum zannedersiniz ama bizi bizden daha iyi kullanıyor olabilirler. Double çalışırlar yani.
YARIN: BİTTİ.
|