YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Operasyonlar sorunlar ve basın

Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, en fazla oyu almasına rağmen, seçilemedi. Savaş'ın bundan önce en fazla oyu almamasına rağmen seçildiğini düşünürsek, en azından Sezer'in tercihi ile geçmiş dengelendi diyebiliriz.

Vural Savaş, adaletin siyasallaşmasını temsil ediyor. Cumhurbaşkanı'nın onu atamamasının tek sebebi bu. Refah Partisi'ne karşı dava açarken, basın toplantılarıyla adeta cihat ilan eden, Fazilet'li milletvekillerini "kan emen vampirler" diye tarif eden bir hukuk adamının yerini muhafaza etmesi doğru mu?

Hukuk adamı belli bir inancın ve ideolojinin sahibi olabilir. Ama kanaatlerini, inançlarını, eylemine yansıtmamak zorundadır. İşte Vural Savaş, bu kurala uymadı ve oyunu kaybetti.

Kaybedeceğini biliyor muydu? Bence hayır. Yargıtay'dan en fazla oyu alınca, bayağı ümitlenmişti. Hatta af kanununu iade eden Cumhurbaşkanı'na alkışlarını ve takdirlerini göndermek suretiyle, onun gönlünü kazanmaya da çalıştı.

Beni asıl şaşırtan, Sezer'in Vural'ı atamaması değil, Yargıtay'da 153 kişinin Vural'a oy vermesidir. Yargıtay üyelerinden bazıları siyasallaşan adalete sahip çıkıyor gibi görünüyorlar. Cumhurbaşkanı'nın kararı dengeli ve doğru bir karardır. Gene her zamanki gibi Sezer, milletin çoğunluğunun eğilimini yakalayabilmiş ve tercihini o istikamette kullanmıştır. Bir devrin sembol ismi haline gelen, bir tartışmada taraf olan kişi bertaraf edilmiştir.

Cumhurbaşkanı, Çankaya'da hukukun üstünlüğünü geçerli kılmaya çabalıyor. Ama tek kişinin gayreti sonuç vermez. Vermiyor da.

Cezaevi operasyonları

Cezaevi operasyonlarına bu açıdan bakabiliriz. Bir yandan devletin, hapishanelerde, "teröristleri ele geçirmesini!!!" sevinçle karşılıyoruz... bir yandan da can kaybına üzülüyoruz.

Andıç belgesi elimize geçtiği günden beri, her olaya şüphe ile yaklaşır olduk. Televizyonlardan peşpeşe tekrarlanan ve terörist lider tarafından örgüt mensuplarına iletilen "kendinizi yakın" emri gerçek mi? Yoksa böyle bir kaset doldurulup, televizyonlara dağıtılmak suretiyle kamuoyu yönlendirilmek mi isteniyor? Acaba operasyon sırasında birileri arzu edilmeyen davranışlarda bulundu da, bu davranışın neticeleri gözden mi saklanıyor? Kısacası operasyon yapılırken, yangın bombası mı atıldı?

Belki bu kadar şüpheci olmaya gerek yok. Belki gerçekten örgüt mensupları kendi kendilerini yaktı. Ama ya tersi doğruysa? Ekrandan duyduğum bir terörist kadının çığlığını unutamıyorum: "6 kişiyi diri diri yaktılar"

Nerede terörist kadın? Niçin hiçbir basın mensubu ölüm orucu yapanlarla veyahut yananlarla görüşemiyor; görüştürülmüyor?

28 Şubat'tan beri brifing gazeteciliği revaçta. Sadece Başbakan ve Adalet Bakanı konuşuyor; onlar bilgi veriyor. Onların söyledikleri doğru kabul edilip, haberle haline getiriliyor. Bari olay, "iddia etti" "ileri sürdü" gibi cümlelerle nakledilse, o da yapılmıyor ve hadiseler en ufak kuşku duyulması gerekmeyen gerçekler şeklinde halka sunuluyor.

Gazeteciler Meclisi

Basın mesleğinin de onarılmaya çok ihtiyacı var. Gazeteciler Meclisi Girişimi, Gazeteciler Cemiyeti'ni ve Basın Konseyi'ni beğenmeyen basın mensuplarını örgütleyip, bir şeyler başarmaya çalışıyor; meslek ahlâkını yükseltme gayretindeler. Evvelki akşam onlarla Muammer Karaca Tiyatrosu'nda birlikteydik. Andıç belgesini konuştuk. Baktım her biri, brifing gazeteciliğinden şikâyetçi. Onlar da "kendinizi yakın" emrinin düzmece olabileceği kanaatini taşıyor.

Gazeteciler farklı düşünüyor ama, gazetelere yansıyan hep aynı: Devletin buyurdukları, bakanın anlattıkları.

Madalyonun diğer yüzünü bir türlü göremiyoruz; bu yüzden bize gösterilene tam anlamıyla inanamıyoruz.

Memur-Sen Konfederasyonu

Dün Memur-Sen Konfederasyonu İstanbul İl Başkanlığı'nı ziyaret ettim. Müzikli, şiirli bir sohbet gerçekleştirdik. Merve Baykal adında küçük bir memur çocuğu şiir okudu:

"Ben fakir bir memurun kızı Merve Baykal'ım

Bugün küçük bir çocuk, yarın belki bakanım

Babamın ekmeğini, benim bebeklerimi

Elimizden çalanı bağışlamayacağım."

Gerçekten de memurlar toplumun en fazla ezilen kesimi. İşçi de dar gelirli ama, memur neredeyse açlık sınırında yaşıyor. Toplu sözleşme ve grev hakkı elde edemediler. Eşit işe, eşit ücret talep ediyorlar. "İşçilerle aramızdaki uçurum kapansın" diyorlar. Ama işçiler grev baskısıyla ücret zammı elde ederken, memurlar bu haktan mahrum.

Aslında grev hakkı da 12 Eylül'deki düzenlemelerle kuşa çevrildi ya. Ama memur o kadarına bile sahip değil.

Umutlar yok oldu

Hükûmetin önündeki sorunlar dağ gibi. Birdenbire patlak veren kriz, sıcaklığını kaybetti fakat sona ermedi. 2001'in ilk üç ayında krizinin etkilerinin Gayri Safi Milli Hasıla'nın küçülmesi şeklinde ortaya çıkacağı belirtiliyor. Demek paylaşım sıkıntısı yaşanırken, paylaşılan pasta da küçülecek. Bu da daha büyük fakirleşme demek. Banka ve finans kesiminde yaşanan sıkıntılar, reel sektörü vurdu. Peşpeşe iflâslar gelebilir. İflâslar, işsizlik ve yoksulluk demek.

Kısacası 2001 yılına umutlarla ve pembe hayallerle girmiyoruz. 2000'deki konumunu koruyabilen, kendini şanslı addetsin.

Demokraside de Avrupa Birliği'nin öngördüğü ilk hedefleri kolay kolay gerçekleştiremeyeceğiz. Sorun çözme durumunda olan kişiler, kamuoyuna şikâyet ediyor: "Bazı kurumlar ve partiler bir takım gelişmeleri tehlikeli buluyor."

Anap lideri Mesut Yılmaz, kendilerinin değişime açık olduğunu belirtirken, üstü kapalı bir tarzda, MHP'yi ve askeriyeyi eleştiriyor; böylece müşterek sorumluluktan kaçmaya çalışıyor.

2000 yılına büyük ümitlerle başlamıştık. Gazeteler pembe sayfalarında, yazarlar köşelerinde olumlu beklentilerini sıralıyorlardı. Kartondan inşa edilen umut kulesi, banka operasyonlarıyla çöktü. Övme gayretlerinin ardındaki menfaat hesapları daha iyi anlaşıldı. İşlerin o kadar da iyi gitmediği ortaya çıktı.

Ama şimdi herkes tatil hazırlığında, bayram ve yılbaşı hazırlığında.

Telâş geçince acı gerçeklerle yüzyüze kalacağız.


23 ARALIK 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Nazlı ILICAK

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...