![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Ara rejim seferberliği...Cezaevlerine dönük operasyonlar başlamadan önce yazdığım bir yazıya bir örgüt mensubundan mektuplu bir tepki geldi bir müddet önce. Bu tip mektuplar son bir yıldır sık geliyor aslında. Cezaevlerinde devletin uygulamalarının kabul edilemez pek çok yönü olduğunu belirtmiştim o yazıda ve bir o kadar da örgütlerin tahakkümünün kırılması gerektiğinden bahsetmiştim. Bu görüşlere tepki veren mektup, onlarca cümle eşliğinde propaganda içeren görüşler ileri sürdükten sonra, cezaevlerinde örgütlerin tahakkümünün kırılması gerektiğini belirtmemi 'devlet ağzıyla konuşmak' olarak niteliyor ve bunun bana yakışmadığını söyleyerek bitiyordu. Bu tip mektupları okuyorum ama hepsi birbirine benzediği için çoğu kez ciddiye almıyorum. Çünkü propagandadan başka birşey yok içlerinde ve genelde 'biz halkız, bize saldırmak halka saldırmaktır' şeklinde katıksız faşizm kokan bir mantığın üzerinden solculuk yapma çabasının etrafında dönüp duruyorlar. Cezaevlerinde olaylar yoğunlaşınca bu tip mektuplar gözümün önünden geçti bir kere daha... Devletin yaptığı operasyonun gizli birçok yüzü olduğu görülüyor gitgide. Hazırlıklarının bir yıldan beri sürdüğü söylenen bir operasyonun hemen öncesinde, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk gibi son derece olumlu özellikleri olan bir hukuk ve devlet adamını, birkaç gün içinde tersi yönde gelişecek olaylara rağmen zor durumda kalacağı açıklamalara yönlendirmek bunlardan bir tanesi. Örgütlerin sağırlığı kadar devlet içinde bir kesimin de bilinen balans ayarları ile Adalet Bakanı'nı sıkıntıya sokmak istediği açıkça görüldü böylece. Bir hukuk adamı olma kimliği hep ön planda olmuş bu devlet adamını kamuoyu önünde zor duruma düşürecek birtakım hazırlıklar yapılmasına rağmen bunun saklanması olayın başından dikkat etmemiz gereken birçok yönü olduğunun işareti aslında. Bir yıldan beri hazırlıkları yapıldığı söylenen operasyondan Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün haberi olsaydı, birkaç gün sonra zor duruma düşeceğini bile bile F tipi cezaevlerinin kısa vadede gündemden kalktığını söyler miydi? Demek ki Türk'ün böyle bir duruma düşmesi özellikle istenmiştir. İşin başında gözüken bu 'gizli gündemlilik' saatler geçtikçe daha da belirginleşiyor; kamuoyunda dehşet uyandıran ve bir örgüt liderinin bir mahkûmun yakılmasını emreden telefon konuşmasının kayıtları hakkındaki şüpheler böyle bir telefon konuşmasının olmadığını pekiştirecek yönde güç kazanıyor. İşin öbür yüzü de en az bu yüzü kadar dürüst olmayan yaklaşımlarla dolu. Örgütlerin tahakkümlerini eleştiren yazılar yazmama tepki veren mektupların gönderildiği cezaevleri ile çatışmaların en yoğun olduğu cezaevleri aynı. Yani örgütlerin tahakkümünden bahsetmenin 'devlet ağzıyla konuşmak' olduğunu söyleyenler, aslında tahakkümün tam ortasındalar ve göz göre göre yalan söyleyerek sadece propaganda amaçlı mektuplar yazmış oluyorlar. Zaten 'kendimizi yakarız' yollu tepkilerin aradan dakikalar geçmeden 'devlet bizi diri diri yaktı' şeklinde propagandist yaklaşımlara yerini terketmesi olayın bu tarafında da dürüst olmayan, meşru talepleri sadece siyaset malzemesi ve güç kazanımı olarak gören bir yapının en ağır biçimiyle egemen olduğunu gösteriyor. Korkunç olan budur. İnsan hayatının bu derece 'hiçleştirildiği' iki kutbun ortasında insana dair herşeyin kaybolmasıdır. Taktikler, mevzi savaşları, uzun vadeli stratejiler üzerinden yapılanlar ve yapılmak istenenler biraraya gelince, insan hayatını ciddiye alan, insan hayatı üzerine titizlenen hiçbir odak kalmıyor ortada. Belli bir kesimin birçok olayla beraber özellikle cezaevi olaylarını kullanarak bir 'ara rejim' dönemine yol açma çabası içinde olduğu görülüyor açıkça. Ankara'da yaşanan sokak çatışmalarını Ankara'da yaşayan hiç kimsenin açıklayabilmesi mümkün değil; bu olayların zemini Ankara'nın hiçbir ortamında görülemez çünkü. Bunun karşısında örgütlerin de kendileri için 'ara rejim' gıdası talep ettikleri bütün çıplaklığıyla görülüyor. Örgüt liderlerinin olayları sevk ve idare etme biçimleri 'ara rejim gıdası'na acilen ihtiyaç duyduklarını beyan ediyor. Bir müddettir ülkede tesis edilen 'siyasetsizleşme' ortamının ülkeyi getirip bıraktığı nokta budur. Siyasetin hırpalanmasının yoluyla gidilebilecek yol bu kadardır. Buna rağmen suçu siyasetin üzerine atıp 'ara rejim' gibi tabiatı gereği 'siyasetsiz siyaset'le donanmış bir varlığı bir kere daha bu ülkenin başına sarmak olayları daha kötü bir noktaya getirmekten başka işe yaramaz. Çare siyasete yol açılmasıdır; siyasetin bu ülkede ipleri eline almasıdır.
ocelik@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|