YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Halkı doğru okumak

Taylor Nelson-Sofres Piar isimli uluslararası araştırma kuruluşunun "güven sıralaması"nda ulaştığı sonuçlarda herkesin dikkati, aynı şeye yöneldi. Cumhurbaşkanı Sezer, güven sıralamasında yüzde 78.9'luk oranla, Türk Silåhlı Kuvvetleri'nin önüne geçmişti. Çünkü aynı araştırmada TSK'nın güven notu yüzde 74.5 olarak çıkmıştı.

Bu sonuç herkesi, ister istemez, Sezer'i güven alanında birinci sıraya yükselten sebepler üzerinde düşünmeye sevketti. Bunlar, şatafattan arınmış, sade-mütevazı yaşayış, toplumda yoğunlaşmış özgürlük, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü taleplerine sahip çıkma ve seslendirme, yer yer 28 Şubat sürecinin eli sopalı kurumu YÖK'e ve hükümete muhalif görüntü ve yer yer de hükümetin sindirme girişimleri karşısında düştüğü yalnızlık, belki mazlumiyet imajı, Sezer etrafında bir ilgi-sevgi halesi oluşturuyor. Bunu belki güvenden öte, koruma hissiyatı olarak da nitelemek mümkün... Halk, koruma hissiyatını belki de böyle, küçücük bir oy ihsası ile ortaya koyuyor. Sezer'in

Acaba bu sonuç TSK bünyesinde nasıl değerlendiriliyor?

Şahsen ben, ülke güvenliği açısından halk-ordu ilişkisinin önemini dikkate alarak, TSK'nın halk nezdindeki "güven notu"nda bir puanlık bir eksilmenin bile sağlıklı olmadığını düşünüyorum. Şu sonuçta ortaya çıkan yüzde 25.5'lik bir eksilme de bu yüzden sağlıklı değil. Ki başka bazı araştırmalarda bu eksilme yüzde 35'e varan oranlara çıkıyor. Konunun, Genelkurmay nezdinde değerlendirileceğini sanıyorum. Hem Cumhurbaşkanı Sezer'in yükseliş grafiğinin, hem TSK'nın durduğu noktanın tahlil edilmesi tabiidir.

Burada belki, Sezer'in kimi zaman TSK'nın bakış tarzından farklı yaklaşımlar sergilemesi ve buna rağmen güven puanının yükselmesi konusu da değerlendirme konusu olacaktır.

Bu çerçevede, Alemdaroğlu-Mumcu-Genelkurmay tartışması da ele alınması gereken bir konudur.

İÜ rektörü, "özgürlükler kaosu, demokrasilerin kendilerini savunması- özgürlüklerin kısıtlanması-TSK'nın verdiği mücadeleye destek" gibi bilinen 28 Şubat söylemini seslendirdi, aynı kürsüden Turizm Bakanı Erkan Mumcu, "özgürlük sınırlaması" tezinin, üniversitelerin varoluş mantığı ile çeliştiğini, üniversitelerin ülke güvenliği ve kimi ilkelerin savunması konusuna TSK üslûbu ile yaklaşmasının doğru olmadığını söyledi. Bunun ardından da Genelkurmay bir açıklama yaptı ve bakanın konumasını "esef verici" buldu.

Ben burada, herkesin duruşunun değerlendirmesini yapacak değilim. Bu tartışmanın halka nasıl yansıdığı ve halkın kime hangi notu verdiği konusu üzerinde düşünmek istiyorum. Elbet elde, sıcak bir kamuoyu araştırması yok. Keşke sorup cevap alınıverseydi "kimi onaylıyorsunuz?" diye? Ama sağlıklı bir nabız tutmada, bu tartışmada Bakan Mumcu'nun daha geniş bir sempati topladığı gözlenebilir. 28 Şubat süreci içinde sivrilen Alemdaroğlu tiplemesi, bu sürecin baskın karakteri olan Atatürkçü çizgideki pek çok insan tarafından bile yadırganır hale geldiğine göre, bu imajın halk nezdindeki notu tahmin edilebilir.

Genelkurmay açıklaması, halk nezdinde, Alemdaroğlu çizgisine destek mahiyetinde algılanma riskini taşıyor. Kanaatimizce bu da, puan kırıyor. Genelkurmay açıklamasını, "İyi ki böyle bir açıklama yapıldı" tarzında karşılayan insan nisbeti, bu toplumda yüzde kaçtır? Veya hadiseyi buruk tebessümlerle izleyen insan oranı ne kadardır? Açıklama kamuoyunda korku-saygı-yine mi duygularından hangisini üretmiştir?

Genelkurmay bir medya taraması yapsa, Alemdaroğlu çizgisine verilen desteğin ne kadar zayıf olduğunu (Nerdeyse, Cumhuriyet'te yer alan İşçi Partisi Öncü Gençlik Genel Başkanı İsmail Bölükbaşı'nın demeci. ile sınırlı s. 7) görecektir.

İşin ciddiyeti şurada odaklanıyor: TSK adına, iç düşünce tartışmalarına girildiği ölçüde, "taraf olma" riski artıyor. Taraf oldukça da, yanında görünülen çevrelerin hem ideolojik yükü, hem imaj yıpranması TSK'nın üzerine binmeye başlıyor. YÖK'ün, Gürüz'ün, Alemdaroğlu'nun, kimi militan yargı adamlarının, Çin'i Maçin'i dolaşıp sonunda en hızlı 28 Şubat militanlığına soyunan kimi marjinal grupların imaj serpintileri TSK'yı gölgeleme tehlikesini getiriyor. Daha vahimi ise, tartışmalar, TSK'nın güvenlik alanındaki uyarılarını da hem tartışmalı hale getiriyor hem de yeterli katılımın oluşmasını önlüyor.

Şu soru üzerinde düşünülmeli diyorum:

-Acaba halkla ilişki açısından Cumhurbaşkanı Sezer'le TSK mensupları arasında bir fark var mı? Yani halkın durumunu, psikolojisini tesbit noktasında artılar-eksiler nelerdir?

Bu soru belki şöyle de sorulabilir:

-TSK, halkın nabzını sağlıklı tutacak kanallara sahip mi?

Ben, meselâ 28 Şubat sürecinin oluşturduğu toplumsal sancının Genelkurmay'a yeterince yansıdığı kanaatinde değilim. O yüzden de 28 Şubat'ın toplum bünyesinde açtığı yaranın, yeterince gündeme alınmadığını düşünüyorum.

Halkın güvenini ve güven aşınmasındaki her puanı, sistem içindeki herkesin çok çok önemsemesi gerekir, kanaatimce...


5 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...