![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Sıra yakmaya da gelecek mi?İstanbul Üniversitesi rektörünün konuşması ve Genelkurmay'ın hassasiyeti sayesinde, Türkiye'deki akademik hayatın düzeyi yeniden gündeme oturdu. Üniversitelerde tek yanlı ve ideolojik bir eğitim verildiği yolunda kuşkusu olanlar, turizm bakanı Erkan Mumcu'nun odağında olduğu son tartışma sırasında, bu kuşkularının pekiştiğini hissettiler. Son aylarda ABD'de yayımlanan "It did not happen here: why socialism failed in the United States?" (Burada gerçekleşmedi: Sosyalizm ABD'de neden başarılı olamadı?) adlı kitapta, Seymour Martin Lipset ve Garry Wolfe Marks, haklı bir sorunun cevabını arıyorlar. Ünlü Fransız siyaset bilimcisi Alexis de Tocqueville de (1805 - 1859), "L'Ancien régime et la revolution" (Eski rejim ve devrim) adlı eserini, "Neden devrim başka yerde değil de Fransa'da gerçekleşti?" sorusuna cevap olarak kaleme almıştı. Bilim bu tür sorular sormakla başlar zaten. "States and social revolutions" (Devletler ve sosyal devrimler) ve "Social revolutions in the modern world" (Çağdaş dünyada sosyal devrimler) adlı kitapların yazarı Theda Skocpol adlı bir bayan sosyologun sürekli öğretim üyesi olma talebi, 1980 başlarında, Harvard Üniversitesi tarafından reddedildi. O sırada orada bulunuyordum ve Türkiye'den gelmiş biri olarak, Rus, Çin, Küba devrimlerinden sonra henüz taze İran devrimini de mercek altına almış Prof. Skocpol'un başına gelenin bu merakı yüzünden olabileceğini düşünmüştüm ilk elde. Gerçeği öğrendiğimde ne kadar şaşırdığımı bugün gibi hatılıyorum: İran devrimine 'hoşgörü' ile bakan profesörün 'düşünceleri' değildi engel, cinsiyetiydi; Harvard yönetimi 'sexist' (cinsiyet ayrımcısı) bir yaklaşımla, bir erkeğe bağışlamıştı sürekli öğretim üyeliği statüsünü... Üniversiteye karşı açtığı dâvâyı kazandı Prof. Skocpol; fakat kendisine ayrımcılık uygulayan Harvard'ı, dâvâyı kazandığı halde dönmeyerek, cezalandırmayı tercih etti. Bütün bunları aklıma, bir kaç gün önce bazı gazetelerde gözüme ilişen, "YÖK'ün hakkında soruşturma açtığı öğretim üyeleri" ile ilgili küçük bir haber getirdi. En aykırı fikirlerin bile rahatlıkla tartışılabilmesi gereken akademik ortamda, 'aykırı' bulunup haklarında soruşturma açılmış öğretim üyelerinin 'kabahatlerini' araştırmaya başlayınca karşıma 'soğuk bir duvar' çıkıverdi; çarptığınızda, bilimsel özerkliğe sahip olması gereken üniversitelerin tekdüzeliğe ve ideolojik kısırlığa mahkum edildiğini anladığınız bir duvar... Hakkında soruşturma açılanlardan biri olan Dr. Alev Erkilet-Başer, "Ortadoğu'da modernleşme ve İslâmî hareketler" konusunu saygın bir üniversitede doktora tezi olarak araştırmış. Onun sorduğu soru, Lipset/Marks'ın veya de Tocqueville'in sorduklarından hiç farklı değil: "İslâmî hareketler diğer Ortadoğu ülkelerinde de mevcut olduğu halde, devrim neden sadece İran'da gerçekleşti?" Tez, Mısır, Türkiye ve İran örnekleri üzerinde derinleşerek işlenmiş… Bir kaç yıl önce yazılmış ve geçen yıl kitaplaşmış tezi yüzünden, Dr. Erkilet-Başer'in yardımcı doçentlikteki süresi Kırıkkale Üniversitesi tarafından uzatılmadığı gibi hakkında soruşturma da açılmış... Hakkında açılmış soruşturmanın başlığı bile 'evrensel' geçerliliğe sahip 'üniversite' kavramıyla çelişiyor: "Devrim kanunları ve irtica ile mücadele yasa ve yönetmeliklerine aykırı yayında bulunmak…" Türk üniversiteleri, bugün yüzümüzü kızartan tasfiyelere geçmişte de sahne olmuştu; ancak o tasfiyelerde 'rejim' ile 'üniversite' arasında birebir ilişki kurulmasına yol açan gerekçeler kullanılmamıştı. Şu sıralarda 'devrim kanunları' vesilesiyle arkasına sığınılan Atatürk, Türk üniversitelerinin kapılarını, Nazi zulmünden kaçan Yahudi hocalara açmakta tereddüt etmemişti. Şimdi ise, adı, bilimsel anlayışa cendere vurma amacıyla kullanılıyor… Kitabını okuduğum için, Dr. Alev Erkilet-Başer'in, konusuna 'yansız' yaklaştığını biliyorum. Sorgucular ve onlara bu görevi verenler okusalar, kitabın cevaplamaya çalıştığı temel soru olan "Neden İran'da?" üzerinde fikir yürütmenin 'rejim muhafızları' için de yararlı bir eksersiz olduğunu anlayacaklar… Bilimsel ağırlığı bulunan eserin içeriğiyle ilgili olmadıkları belli; onlar için böyle bir konunun işlenmesi bile 'tehlikeli'… Eserini soruşturma konusunu yapıp Dr. Erkilet-Başer'in üniversiteyle ilişkisini kesenler, bu hızla, kitabı yakmayı da düşünebilirler… Üniversitelerini 'ideolojik fidelik' olarak gören yönetimler onu da yapmışlardı da…
fkoru@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|