![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Yeni Ortadoğu, AB ve Türkiyeİster kabul edelim ister etmeyelim; karışıklıklara rağmen Kudüs'ün statüsüne ilişkin çözüm arayışları halen devam ediyor. Arafat ve Barak'ın ateşkes temini için Paris'te buluşmalarını başka türlü nasıl izah edebiliriz? Hele hele bu buluşmaya Albright'ın da iştirak edecek olması!.. Savaş içinde barış arayışları
Bir savaş durumunda iki ülke ateşkes ilân edeceği zaman, bunun müzakeresi ve imzası liderlere kadar düşmez. Ülkelerini temsil eden iki yetkili kâfidir. Nitekim Irak ve İran savaşının bir anında da ateşkes ilân edildi. Fakat bu müzakereler liderler seviyesinde yapılmadı. İmzaları liderler atmadı. Dolayısıyla Barak ve Arafat'ın Paris buluşmasına daha başka açılardan bakmak gerekiyor. Ne sonuç verirse versin, isterse hiç bir sonuç vermesin; Arafat-Barak buluşması, FKÖ-İsrail arasında cereyan eden barış müzakerelerinin hâlen daha devam ettiği gerçeği ile yüz yüze bırakıyor bizi. Nitekim son birkaç gündür sık sık toplanan Güvenlik Konseyi'nin, şu aşamada bir görüş açıklamamasının sebebi de burada yatıyor. Acaba Arafat-Barak buluşmasının sonucunu beklesek, daha iyi olmaz mı gibi bir şeyler. Bir adım daha atalım: Paris buluşmasına BM Genel Sekreteri Kofi Annan'la birlikte, CIA Başkanı George Tennet'in de katılacak olması size mânidar değil mi? Gene bu arada Arafat-Barak ikilisi, Fransız Cumhurbaşkanı Chirac'la da bir araya gelecekler ki, Fransız yönetiminin Araplar'dan yana ağırlık verdiğini burada kaydetmeden geçmeyelim. Evet müzakereler devam ediyor. Bu sürecin kesintiye uğramamasını isteyen bir iradenin varlığı dikkatinizi çekmiyor mu? İşte en nâ-müsâit şartlarda dahi bu işin peşini bırakmayan güç, doğrudan doğruya Amerika!.. Dün ABD ve bu ülkedeki Musevî lobileri dedim. Belki tam doğru değildi bu hüküm. Peki ya kim? Belki şaşıracaksınız ama, bu güç, doğrudan ABD'nin askerî güçleri!.. Yani en başta onlar. ABD yönetimine de baskıyı ve ısrarı onlar yapıyor. Yönetim de, İsrail'i ve Musevî lobilerini ikna için âdeta fıtık oluyor. Ortadoğu'da yeni bir strüktür
Bu noktada bir başarı hasıl olur veya olmaz; hem Kıbrıs, hem Ortadoğu konusunda benzer ısrarlar sürüyor. O zaman da ABD'nin, Ortadoğu'ya ilişkin yeni projeksiyonları bulunmalı diye düşünmek gerekiyor. Önce şu tesbiti yapalım. Sovyetler'in geriye çekildiği tek kutuplu dünyada, mevcut krizin devamı halinde ABD, bölgeye yeni güçlerin nüfûz edebileceği endişesini taşıyor. Kriz bu aşamaya varmadan, yani Arap dünyası ABD karşıtı bir eksene kaymadan, mevcut sorunun çözümünün faydalı olacağına inanılıyor. Ayrıca da ABD, daha global politikalara girişeceği bu aşamada, arka bahçesindeki (Ortadoğu) sorunları hal yoluna koymak istiyor. Bu birinci aşama!.. İkinci aşama da şu: İsrail ve Filistin arasında barış sağlandığı takdirde, bunun büyük sonuçları olacak. Ürdün ve Mısır dışında kalan bütün Arap ülkeleri de İsrail'i tanıyacak. Tabiî aynı anda İsrail de bu ülkeleri tanıyacak. Yani Ortadoğu bölgesi, Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana, ihtiyacını duyduğu bir istikrar dönemine ulaşacak (!) Bunların gerçekleşmesi mümkün veya değil, amaçlanan işte bu. Sırf bu kadar mı? Elbette hayır!.. Hem mevcut istikrar ve yumuşamayı muhafa ihtiyacıyla, hem de birbirine iki zıt kutup teşkil eden bu ülkeleri ortak bir dayanışma içine sokmak düşüncesiyle, ekonomik ve siyasî bir entegrasyona kadar işi götürmek!.. Benzetmek için söylüyorum; Avrupa Birliği'ni hatırlatan, gümrük indirimlerine kadar uzanan, kültürel ve siyasî işbirliğini de içeren yeni bir yapılanma arzusu bu!.. Kuşkusuz bunun içinde, ABD'de de yer alırsa kimse şaşırmamalıdır. Türkiye: AB mi, Ortadoğu strüktürü mü?
İşte bu amaca ulaşmak ihtiyacıyla ABD, barış müzakerelerinde ısrar ediyor. Onun için kim neyi vermiş, kimde neresi kalmış fazlaca önemi yok. Önemli olan bu barışın sağlanması!.. Böyle bir gelecek tasarımı İsrail'e anlatılıyor; ve deniliyor ki, buranın ekonomik patronu sen olursun!.. Mısır'a ve Arafat'a deniliyor ki; şimdi kaybetseniz bile ileride kazançlı çıkacak siz değil misiniz? Bu şart altında savaş biter, İsrail mevzi bir devlet haline gelmez mi? İyi düşünün!.. Türkiye'nin hem İsrail, hem ABD tarafından Avrupa Birliği'ne doğru hızla ittirilmek istenmesinin sırrı da zaten burada yatıyor. Böyle bir Ortadoğu entegrasyonun içinde, Türkiye bulunsun istenmiyor. Çünkü Türkiye öyle büyük bir ülke ki, hem Avrupa Birliği'ne, hem Ortadoğu entegrasyonuna sığmıyor. Girdiği ve gireceği her yapılanmada, dengeleri alt-üst edecek bir cesamet sergiliyor. Dolayısıyla endişelenmeye gerek yok, hangi tarafgta olursa olsun Türkiye kaybetmeyecek. Zira bu ülke çok büyük ve büyük bir geleceği var!.. Küçük olan ise sivil veya değil, doğrudan doğruya öncüleri!..
nturinay@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|