YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Üzülürse, ben de üzülürüm...

Murat Demirel, kameraların önünde, "Amcamın haberi var mı?" diye sormuş avukatına, "Var" cevabı üzerine ikinci bir soru sormuş: "Ne yapıyor?" Avukat ne desin, "İlgileniyor" diye savuşturmuş soruyu...

Bu mükâlemeden, Egebank'ın içini boşaltmakla suçlanan Murat Demirel'in amcası Süleyman Demirel'i kast ettiği sonucunu çıkartmışlar, ben ise ilgisini merak ettiği amcanın Demirel Ailesi'nin en küçüğü Hacı Ali Demirel olduğu kanaatindeyim. Hayır, sadece daha önce benzer bir vukuatı bulunan Yahya'nın babası olduğu, ya da Ankara'da öldürülen bir tefeci olayında adı geçtiği için değil... Kendisi de kameralar karşısına çıkan 'Dokuzuncu', kesin bir dille, "Bana suç atfeden çılgındır, aklını yitirmiştir" diye meydan okuduğu için...

Eski bir cumhurbaşkanı, "Benim suçum yok" dediğinde bize inanmak düşer...

"Bana suç atfeden çıldırmış" sözlerini söylerkenki görüntüsünü hiç beğenmedim Süleyman Bey'in... Yakınları, başlattığı çalışmaların, ekim ayı içerisinde partileşmeyle sonuçlanacağını söyleyip duruyorlardı; bu görüntüsüyle câzip bir lider olamaz... Vitaminlerini mi almıyor, berberin yolunu mu unuttu? Sebebi bilmiyorum, ama bana hiç de iyi bir durumda görünmedi...

Bu yıpranmış görüntünün sebebi, yeğen Murat Demirel'in gözaltına alındığı gün, uyuşturucu kaçakçılığı suçundan altı yıl hapis yattığı Avusturya'dan ülkemize gelen Mehmet Şerif Baybaşin olabilir mi acaba?

Biliyorum, bir çoğunuz, "O da kim?" diye soracaksınız, 'Baybaşin' soyadını duymuş olanlarınız da, eski cumhurbaşkanıyla bir uyuşturucu kaçakçısı arasında münasebet kurmakta zorlanacaksınız... Ancak, Baybaşin Ailesi, özellikle ailenin en ünlüsü Hüseyin Baybaşin öyle düşünmüyor... Şu sırada Hollanda'da cezaevinde bulunan Hüseyin Baybaşin, ağzını her açtığında, Süleyman Demirel'i tanıdığını söyleyip duruyor... Mesleğini icra ettiği Avrupa'dan Türkiye'ye gidişlerinde ziyaret ettiği kişilerden biri oymuş... "İngiltere'den Türkiye'ye döndüğüm zaman kaç kez Süleyman Demirel'in evine de gittim" diyen o...

'Uyuşturucu kaçakçısı' denildiğinde ilk akla gelen bir ismin, ismi ancak saygıyla ağza alınması gereken bir siyasi kişiliği tanıdığını iddia etmesi aklın kabul edeceği bir iş değil. Bu yüzden anlattıklarına, bazı önemli kişilere yönelttiği suçlamalara ben de inanmıyorum. Ancak, Baybaşin, sadece gazete ve dergilere konuşmuyor, söyledikleri kitap haline de getiriliyor ve bir çok dile çevrilen anlatımları Türkiye'nin siyasi yapısı ile ilgili 'farklı bir tablo'nun yabancıların aklını karıştırmasına yarıyor... Tahribatı çok büyük...

Nisan-Mayıs 1997 tarihlerinde kendisiyle yapılan bir mülâkatta, Hüseyin Baybaşin, hapse düşen bir amcasını (Mehmet Şerif olmasın?) kurtarmak için gösterdiği çabayı anlatmış sözgelimi... Ad da vererek çok önemli bir görevde bulunan bir hukuk adamının amcasını cezaevinden çıkartmak için nüfuz ticareti yaptığını anlatıyor. Bakın hem de nasıl:

"Ben İngiltere'den geldiğim zaman amcamı içeriye almışlardı ve müebbet hapis cezası vermişlerdi. Yaşlı ve hastaydı. 1989 yılıydı ve ben bu İ. Ş.'ye gittim (Baybaşin, benim 'İ. Ş.' diye kodladığım kişinin açık adını ve o zamanki görev yerini açıkça veriyor. Dudak uçuklatan bir sıfatı var adamın. T. K.) 'Ne yaparsan yap, amcamı bana ver' dedim. Sağolsun isteğimizi kırmadı. 25 (İ. Ş.'nin başında bulunduğu kurumun adı geçiyor burada. T. K.) üyesini tek tek memnun ettik; kimisine araba aldık, kimisine ev, kimisinin de sevgilisinin evini döşettik. Sonunda hiç itiraz hakkı kalmamış dosyayı tekrar ele aldılar ve amcamın 1991 başlarında serbest kalmasını sağladılar. Ben de İ. Ş.'ye Balıkesir Erdek'te, Soğukoluk beldesinde bulunan beş katlı evimi verdim. Benim adımdan karısının adına devroldu. İnanmayan varsa gider tapu kayıtlarına bakar."

Ne diyor Hüseyin Baybaşin? "İnanmayan varsa gider tapu kayıtlarına bakar..."

Bu anlatımda ismini verdiği kişi, uzun yıllar çok hassas bir kurumda üyelik, sonra da başkanlık yapmış, yüzlerce 'şâibeli' insan hakkında son sözü söylemiş bir hukukçu. Sadece görevi değil, rütbesi sebebiyle irtibatları da hassas biri. Onun aracılığıyla 25 üyeyi memnun ederek, ona da beş katlı ev bağışlayarak amcasını kurtarmış Baybaşin... Bu kadar değerli saydığı birini şimdi Türkiye'ye göndermişse, yakında sesini yeniden duyacağız demektir...

İşte beni endişelendiren de olayın burası. Çünkü, daha önce yaptığı açıklamalarda, "Kaçakçı mısınız?" türünden sorulara, "Evet kaçakçıyım, ama bu işe devlet adına başladım; beni bu işe sevk eden çete" cevabını verip duruyordu Hüseyin Baybaşin. Yeşil pasaport kullandığını, devlet görevlilerinden yardım gördüğünü söylüyor; bir keresinde yanında "Geçerli bütün Avrupa dillerini bildiğini" özellikle belirttiği ve 'askeri istihbarat elemanı' diye tanımladığı E. N.'nin (o açık yazmış, ben kodladım. T. K.) bulunduğunu belirtiyor... En çok andığı isimlerden biri de Süleyman Demirel... 'Dokuzuncu' diye de tanınan eski cumhurbaşkanı onun dediği türden bir kişi olamayacağına göre, birileri, Baybaşin'i bazı karanlık işlere ikna için, Demirel ismini kullanmış olmalılar...

Eski cumhurbaşkanını televizyonda hiç iyi görmedim. Umarım, cezaevine düşen yeğenine üzüldüğündendir sadece; kendisini bir de Baybaşin üzmese bari...


5 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Taha KIVANÇ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...