YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

 

 

Kısır döngü

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de siyasi hayata egemen 'liderler sultası' gerçeğinden yakınanlar arasına katıldı; kendisine "Bizim cepheye hoşgeldiniz" diyoruz...

Yazıya böyle başlamamın sebebi, 'lider sultası' tespitinin Türk siyasi hayatı hakkında herkesin bildiği bir gerçek olduğudur. Türkiye'yi aslında beş liderin yönettiğini, milletvekillerini milletin değil liderlerin seçtiğini yazmayan, bu gerçekten yakınmayan kaldı mı? Demokrasideki tıkanıklığın ve sistemi dış müdahalelere açık kılan ortamın en önemli sebebinin bu olduğunu, yolsuzlukların ardında bu çarpık düzenin yattığını da biliyoruz; herkes biliyor...

Biliyor, ancak kimse değişmesi için çaba göstermiyor.

İşin garip tarafı, genellikle böyle düzenlemelerin gerçekleştirildiği darbelerin bugünkü bozukluğun sebebi oluşudur. Anayasa ve siyasi partiler yasasında yer alan liderler sultasına destek verici maddelerin hepsi, beş askerin ülke kaderine hükmettiği günlerde benimsendi. Bir bakıma, o dönemin komuta kademesi, kendi işlevlerini parti liderlerine devretmiş oldular... O gün beş kişi hakkımızda karar veriyordu, bugün de fiili olarak durum aynı; beş kişinin iki dudağı arasından çıkanlarla yetinmek zorundayız.

Cumhurbaşkanı Sezer'in yakınmasına önem veriyorum elbette, ancak gözünün önündeki daha çarpık bir görüntüye dikkat çekmeden de edemiyorum: Liderler sultasının en çarpık görüntüsü, koalisyonu oluşturan partiler arasındaki ihtilâfların ortadan kaldırılması için oluşturulan 'üçlü zirve'; Meclis'ten geçecek yasalara da, kimin nereye getirileceğine de üç parti lideri karar veriyor. Oysa, hep bildiğimiz gibi, yasama görevinin sahibi Meclis'tir, yürütmeden ise hükümet sorumludur; oysa bu iki görevin ikisini birden 'üçlü zirve' (yani liderler) üstlenmiş görünüyor. Cumhurbaşkanı, liderlere, her kritik ortamda 'mola' isteyip biraraya gelmekten vazgeçmelerini, konu yasaysa Meclis'e, idari bir kararla ilgiliyse hükümete götürmelerini tavsiye etmekle işe başlamalıdır.

Sıkıntının kaynağının siyasi hayatın liderlerin vesayetine teslim edilmesi olduğunu görüyoruz da, bu kısır döngüden nasıl çıkabileceğimizi bilemiyoruz. Öyle ya, liderlerin her şeyi ellerinde tutmalarına sebep olan yasa maddelerini bugün değiştirmeye kalksak bunu nasıl başaracağız? Liderler yetkilerinin budanmasına gönül rızasıyla neden razı olsunlar? İstediğini milletvekili yapmak, istemediğini Meclis'in uzağında tutmak varken, istemediği insanları iknaya çalışmakla günler geçirmesine yol açacak bir değişikliğe "Evet" demez lider... Dikensiz gül bahçesini kaktüs ağaçlarıyla donatmaz. İstediği il örgütünü görevden alabilme imkânını elinin tersiyle itip her kongreyi kaderinin tartışıldığı bir platforma dönüştürmez.

Liderlerin kabul etmeyeceği sistem değişikliğini kim gerçekleştirebilir ki? Kim, lideri olağanüstü yetkilerle donatan yasa maddelerini, lidere rağmen, Meclis'te değiştirmeye kalkışabilir? Bunun bir yolu bugüne kadar bulunamadı.

Ahmet Sezer konuyu cumhurbaşkanlığı düzeyinde ele aldığına göre bir bildiği olmalı.

Aslında, yapmak istediğinin, Meclis'i cesaretlendirmek olduğu anlaşılıyor. Bu yılın yasama dönemini açarken yaptığı konuşmanın ana ekseni, çok fazla ayrıntılara inerek saatlerce sürdüğü için, tam anlaşılamadı; oysa, Cumhurbaşkanı Sezer, o konuşmasında, Meclis'in yasama ve denetleme yetkilerine sahip çıkmasını istemişti. Meclis, yani milletvekilleri, ülke çıkarlarını ön planda tutarak harekete geçmeli ve kendilerini kuşatan cendereyi kıracak tarzda çalışmalıdır; cumhurbaşkanının istediği bu... İyi de, hangi milletvekili liderinden izin almaksızın böyle bir işe kalkışabilir ki? Topluca ayağa kalkmayı millet ne zaman becerdi ki, milletvekilleri Meclis'te başarılı olabilsin?

Gördüğünüz gibi, teşhisin doğru olması tedaviyi her zaman mümkün kılmıyor. Milletvekillerini, gerçekten de, millet değil liderler seçiyor ve bu durum da her türlü siyasi kötülüğün anası; ancak bu teşhisin doğal sonucu olan yasal düzenlemeyi gerçekleştirmek muhal...

Sonuçta, o düzenlemeyi yapması beklenen insanlar, liderlerin seçtiği milletvekilleri değil mi?


31 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...