![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
"Hayat mayat diyorlar"Canlılıktır hayat, diriliktir; kanın damarlarda, havanın ciğerlerde ve dallar ve yapraklar arasında ve eteklerde ve yamaçlarda ve doruklarda dolaşmasıdır. Bir bağlaçtır hayat, geçici ömürleri ezele ve ebede bağlayan. Dolaşık bir yumaktır hayat; bir yandan çözülen, bir yandan açılan. Bir açıştır hayat, ana rahminden kurtulan ceninin yeni bir çevreye gözlerini açışıdır. Tüm açıları kuşatan ve aşan rengârenk ve kıpır kıpır bir çemberler çevrimidir hayat; doğumlardan ölümlere, ölümlerden ötelere çevrinip duran. Durmuş görünürken bile akan bir ırmaktır hayat. Eskiden evler hayatların içindeydi, evlerin içinde mahrem hayatlar vardı. İnsan sesinin içtenliğini ve sıcaklığını henüz mikrofonlar ve hoparlörler bozmamıştı. "Hayye ale's-salâ" ünlemi duyulmadan daha, horozların ünleyişleri, abdest sularını dalgalandırırdı. Hay ve Kayyum olanın çağrısına uyulsun diye birbirlerini uyaran, "Hay di!" diyen insanlar vardı. "Haydi" demekle hayat, uyuşukluğundan kurtulur, silkinişe, arınışa, hıza, yeni bir devinime kavuşurdu. "Haydi!" söyleyen için de, söylenen için de, üçüncü kişiler için de tılsımlı bir komuttu sanki. Zamanla "haydi" "hadi" oldu; bu ünlemi işitenler, sağırlık numaraları yapmaya, "haa?" demeye başladılar; hayat "hadigaari"ye sürüklenir oldu. Hayatlı ve bahçeli evlerin yerini otoparklı apartmanlar aldı. Horozlar, Ali Baba'nın çiftliğinde ve çizgi filmlerde kaldı. Şerefeler, seyirlik nesnelere döndü. "Hayatını yaşamak" yeni bir anlam kazandı; bu yeni anlamın içinde üretime, ahlâka, paylaşmaya, sorumluluk duygusuna hayat hakkı tanınmıyordu. "Lüküs Hayat" tüm erdemleri kemiren bir fare gibi, beyinleri, ruhları kemirdi sanki. Zaten yeni hayat, beyinden ve ruhtan ziyade mideye ve şehvete değer veriyordu. Hattâ değer kavramına bile yer yoktu yeni hayatta. Bir yandan iç güdüler, bir yandan dış güdüler ve güdümler, yediyordu yeni hayatı ve bunlar yetiyordu yeni hayata. İşin kötüsü, güdülerin güttüğü bir sürü içinde sürüklenenler, özgür olduklarını sanabiliyorlar; bununla da kalmayıp çağdaş sandıkları sözde özgürlüklerini, özümü korumak ve gürleştirmek istiyorum diyen herkese zorlu "ikna" yöntemleriyle dayatıyorlardı. Herhangi bir iş, öneri, nesne, düşünce, kişi, yer, eylem; çıkarlarını ve hazlarını beslememişse, beslemiyorsa, beslemeyecekse şayet, yafta hazırdı: "Hayat yok!" "Neden, nasıl, niçin?" diye sormaya filan kalkışmayın, tuhaf bir sırıtıştan ya da umursamaz bir omuz silkişten başka yanıt alamayacaksınız. Güdülmekten ve gütmekten başka bir hayat tarzı tanımayanlar, sorulardan hoşlanmazlar. Onlar, hayvansı denebilecek bir sezgiyle bilirler ki "düşünce" hayatlarını tehdit eden ciddi bir tehlikedir. Kutsal ve dokunulmaz sloganların, uzlaşması olanaksız ilkelerin gölgesinde cambazlık ederek hayatın tadını çıkarmak varken, gerçeklik, doğruluk, tutarlılık sorgulamasına kalkışmak, "hayatta olmaz!" bir iştir. Ölmeyi göze almışsanız, o başka! Daracık hayatlarını hepimize giydirmeye çalışan, hayatımızı cehenneme çevirmeyi marifet sayan çevrelere karşı bizim hayatımızı savunmak, böylece onlara da insanca bir hayatın yollarını göstermek üzere yola çıktığı anlaşılan haftalık dergi Gerçek Hayat'a hoş geldin diyorum: Hoş geldin Gerçek Hayat!
ikardes@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|